Dilimizin zenginliğine bir örnek daha: Dut Yemiş Bülbül | Mehmet Özçataloğlu

Kasım 18, 2019

Dilimizin zenginliğine bir örnek daha: Dut Yemiş Bülbül | Mehmet Özçataloğlu

“Bir deneyimi, birikimi aktarırken değer yargısı oluşturan ve değer yargılarını yaşatan, akılda kalıcı, özlü sözlerdir” diye tanımlar Feyza Hepçilingirler atasözlerini. Atasözleri deyince aklıma ilk gelen de deyimler olur genelde. Bunun, çocukluğumuzda, öğrencilik yıllarımızda kullandığımız “Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü”nün etkisi olduğunu düşünüyorum. İkisi birbirine bağlıdır ve farklı olduklarını hiç düşünemem.

Yakın bir zamanda atasözleri/deyimler üzerine öyküleştirilmiş metinleri içeren iki kitabı değerlendirmiştim burada. Şimdi de bir başkasını ele alıyorum. Türkçemizin Kraliçesi (bu deyişi artık rahatça kullanabiliyorum çünkü Ayvalık’ta düzenlenen Feyza Hepçilingirler Günleri’nde de kullanıldı) Feyza Hepçilingirler’in en yeni kitaplarından “Dut Yemiş Bülbül.”(En yeni kitaplarından dedim çünkü eşzamanlı yayımlanan başka bir kitabı daha var.) Kırmızı Kedi Çocuk tarafından yayımlandı kitap. Oğuz Demir tarafından da resimlenmiş. Hepçilingirler’in daha önce başka kitaplarında da gördüğümüz türden, öykü ve tiyatro metni bir arada bu kitapta. İsteyen okusun isteyen oynasın türünden.

Dut Yemiş Bülbül’de, “Alkım, kardeşi doğunca pabucunun dama, yani bir evin çatısına atılacağını düşünüyor; dananın kuyruğu kopacak, dendiğinde de hayvanın canı yanacak diye üzülüyor. Alkım’ın deyimleri öğrenmesini eğlenceli bir oyuna çeviriyor aile üyeleri. Bunu da annesinin önerisi ile yapıyorlar: ‘… Bir masal anlatsanız. Masalın doğal akışı içinde geçse deyimler, Alkım daha kolay kavramaz mı nasıl kullanıldıklarını?’”

Günümüz çocukları atasözlerini ve deyimleri duyunca gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalıyorlar. Sanki hiç bilmedikleri bir dilde konuşuyormuşuzcasına bakıyorlar yüzümüze. O halde bu tür kitaplarla buluşturmak gerek onları. Sayıları çoğalsın ki seçenek de artsın onlar için. Ha mümkünse hepsini okusunlar. Çünkü bir ya da birkaç kitapla bitiremezler dilimizin bu zenginliğini.

Ekim ayında Ayvalık’ta düzenlenen Feyza Hepçilingirler Günleri’nin ikinci gününde düzenlenen panele ben de katılmıştım. Bu panel için Hepçilingirler’in çocuklara yönelik yazdığı kitaplardan yirmisini okudum. Kullandığı dil üzerine bu coğrafyada zaten söz söyleyecek çıkmayacaktır. Ya da hepimiz hemfikir olacağız. Bunun dışında hocanın kitaplarında görülen bir farklılık, kitabın adı ile içeride anlattığı hikâyenin finalinin örtüşmediği, sürpriz bir finalin yaşandığıdır. “Çirkin Prenses” adlı kitabında demokrasinin önemini anlatıyor, “En Güzel Kim?”de yaşamın güzelliğinden dem vuruyor, umudu aşılıyor. Bu kitapta da kardeş sevgisini, kardeşin kıskanılmamasını aksine çok sevilmesini ele almış. Bununla birlikte deyimleri de öğretiyor. O ayrı…

Feyza Hepçilingirler edebiyatımızın çok yönlü yazarlarındandır. Yazın hayatına şiirle başlasa da sonrasında öyküye yoğunlaşmıştır. Ve öykücülüğü ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Sadece öyküde de kalmamıştır. Romanlar yazmıştır. Dilimiz üzerine yazdıkları ise adeta kimliği haline gelmiştir. Bugün Feyza Hepçilingirler denince akıllara ilk gelen dil ustası olduğudur. Yetinmemiş çocuklar için de yazmıştır. Kısacası yaşamı boyunca üretmiş ve üretmeye de devam ediyor.

“Dut Yemiş Bülbül”le çocukları bir kere daha selamlayan yazar, dilerim ki daha nice eseriyle kavuştursun bizi.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (18 Kasım 2019)

Yorum yapın