Dilek Karaaslan’a 6 soru | Can Öktemer

Ağustos 26, 2022

Dilek Karaaslan’a 6 soru | Can Öktemer

En son okuduğunuz kitabın adı nedir?  İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?

2016’da okuduğumu üzerine not aldığım için hatırladığım, Aslı Erdoğan’ın Taş Bina ve Diğerleri, kitabını yeniden okudum. Tabii ki, ilk okumamdan çok başka bir öykü kitabı buldum. Neden derseniz, aradan geçen zaman, okuru, okunanın niteliğini ve algıyı değiştiriyor. Eskisinden farklı bir anlayışla kavramaya başlıyorsunuz. Bu yeni okumanın sonunda kendinizi yazara daha yakınlaşmış, belki bütünleşmiş ya da tamamen uzaklaşmış bulabiliyorsunuz. Aslı Erdoğan’ın kitapları benim için yakınlaşılan ve hatta bütünlendiğim ilk grupta ve hep farklı bir yerde. Okuduğum en iyi öykü kitaplarını, dünyadan ya da ülkemizden fark etmez, en az iki kez, bazılarını üç kez okumaya, analiz etmeye çalışıyorum. Ancak bu şekilde iyi öyküleri zihnimde yaşamaya ve bir süre sonra üretmeye başlayabiliyorum. Benim en iyi öğrenme şeklim bu.

Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?

Aslı Erdoğan’ın Taş Bina ve Diğerleri kitabında “Kadın olmak demek, herkesçe onaylanan bir kılığa girmek demekti.”

Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?

Okuma zevkine güvendiğim yakın arkadaşlarımdan tavsiye alırım elbette, genç yazar arkadaşlarımın önerileri önemlidir, çoğunu okumaya çalışırım. Yıllardır devam ettiğim Notos Atölye ve sevgili Semih Hoca’mızın özen ve titizlikle hazırladığı listeler, Notos’tan basılan Latin yazarlar baş ucu kitaplarımdır. Bunun yanı sıra çok iyi okurların, Dilek Kitaplığı, Ebru Aykaç, gibi (Instagram’dan takip ettiğim) kitap delisi arkadaşların tavsiyeleri de benim için önemlidir. Bir de sevgili Ethem Baran’ın nokta atışlı tavsiyelerini yerine getirmeye çalışırım. Tabii Yüz Kitap’ı söylemezsem olmaz. Hangi öykü kitabını basıyorlarsa okurum. Özellikle öykü dalında dünya edebiyatının en seçkin örneklerini basıyorlar.  

Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?

Bu gerçekten çok özel ve güzel bir soru. Ama bunu şimdi yanıtlamak kendimi fazlaca önemsemek ya da en hafifinden, o yazara ya da kitabına imrenmenin ötesine geçmek gibi olacaktır, diye düşünüyorum.  Dilerseniz cevap hakkım saklı kalsın, belki birkaç kitap daha yazabilirsem o zaman cevap vereyim buna.

Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?

Öykü yazmaya 2014 yılında başladım. Daha önce yazdığım, şimdi ancak taslak diyebileceğim metinler vardı elimde ama, bugün geriye döndüğümde iyi ki onları ortaya çıkarmamışım diyorum. Bana göre yazmak, yalnızca daha çok okuyarak, düşünerek ve nitelikli gözlem yaparak geliştirilebilen bir meleke. Bunlardan biri bile biraz eksik kalırsa ortaya çıkan şey ne sizi ne de okuyanı mutlu edecek bir çalışma olmaz. Bildiğim kadarıyla bütün büyük ustaların ortaya çıkmış, dünya klasiği olmuş o muhteşem metinlerinin yanında bir o kadar da ortaya çıkarmadıkları, çalışma metinleri var. Dolayısıyla neleri görünür kıldığınız ve seçme kriterleriniz önemli. Bugün ancak cahil cesareti diyebileceğim, 2014-15-16 yıllarında yazdığım bazı öyküleri yarışmalara yollayarak öykü yazmaya başladım. Bazıları ödül alınca bu işi daha ciddi yapmaya karar verip atölyelere başladım. Atölyeler döneminde yazdıklarımızı hem atölyede, hem de oradaki arkadaşlarımla paylaşıyor ve birbirimize önerilerde bulunuyorduk. Daha önce yazdıklarımı ise yalnızca biri iş arkadaşım olmak üzere iki çok yakın arkadaşımla paylaşmıştım.

Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?

Alışkanlıklarım var tabii, elbette sessiz bir ortamı tercih ediyorum. Gürültü hemen dikkatimi dağıtır, ya da ortamın düzensiz veya karışık olması. Evde ya da sakin, manzaralı bir kafede çalışmayı seviyor ve tercih ediyorum. Olmazsa olmazım -çoğunluktan farklı değil- kahve. Günde dört, beş büyük fincana kadar çıkabiliyorum. Bir de yazmadan önce mutlaka sevdiğim bir yazardan birkaç sayfa okumam gerekir. Zihnimin temizlenip yazıya konsantre olmasını sağlıyor bu. Yazdığım metinle bütünleşip her şeyi dışarıda bıraktığım bir zaman dilimi başlıyor böylece.

edebiyathaber.net (26 Ağustos 2022)

Yorum yapın