Devrimden kaçmak, devrime kaçmak | Berkay Üzüm

Mayıs 26, 2016

Devrimden kaçmak, devrime kaçmak | Berkay Üzüm

çanlarGün Zileli, son romanı Çanlar’da aşk, kaçış ve ümitle yoğrulmuş bir devrimin hikâyesini anlatıyor. Zaman zaman dağılan, dağıldıkça toplanan, toplandıkça sarsan bu romanda, devrimler arası bir gerçekliğin yolculuğuna şahit oluyoruz. 

68 Kuşağı’nın önemli isimlerinden olan Gün Zileli, üç farklı öykü çerçevesinde oluşturduğu son romanında bizleri kuşaklar arası bir serüvene davet ediyor bir bakıma. Romanın merkezine Ekim Devrimi’ni yerleştiren Zileli, bu devrimi alt etme çabasındaki bir kadının izini sürerek geçmiş ile gelecek arasında bir köprü inşa ediyor. Roman, hem gerçekleşmiş olan devrimlerin, hem de gerçekleşme ihtimali olan bir devrimin resmini, daha çok “yerinden edilme”, “aşk” ve “ümit” çerçevesinde ele alıyor.

Kitap, Ekim Devrimi’nden önce önemli bir nüfuza sahip bir Rus’un kızı olan Yelena Obolenskaya’nın çalkantılı hayatını anlatıyor. Bolşevikler’in yönetime el koymasından önceki hayatını kendi ağzından dinlediğimiz Yelena, sonrasında yönetimin değişmesiyle yerle bir olan yaşamlarını dramatik ve özlem dolu bir dille aktararak hikâyeyi başlatıyor.

Yolu önce İstanbul’a düşen Yelena, bir genelevin sahibesinin himayesine alınmasını, revü gösterilerinin sergilendiği bardaki uzun çalışma hayatını ve peşini bırakmayan Rus istihbaratıyla olan kovalamacasını anlatarak öyküyü ilerletiyor. Bir yandan ülkesine dönmek isteyen Yelena’nın hayatı, kendisini Rusya’ya götürmekle görevlendirilen bir Rus ajanına aşık olmasıyla sekteye uğruyor ve İstanbul sokaklarında başlayan bu aşk öyküsü coğrafyaları aşarak İspanya’ya uzanıyor. İspanya’dan önceki kaçış durağı olan Fransa ise, öykünün daha geniş bir alana yayılarak serbest bir çizgide ilerlemesini sağlıyor. Sonrasında, çiftin ulaşmak istediği son durak olan İspanya, o dönem devam eden ve Franco’nun güç gösterisine dönüşen İç Savaş’la ve anarşist grupların cephelerini savunmasıyla antimilitarist bir yapıya sahip. Tüm bu bireysel yaşam mücadelesinin yanı sıra, bu iki büyük devrimi konu edinmesiyle de Michel Ragon’un “Kaybedenlerin Belleği” adlı kitabını hatırlatan Çanlar, esasen devrimlerin tersten anlatıldığı bir tür ansiklopedi niteliğinde okunabilir. Michel Ragon’un kitabı, Rus Devrimi’nden İspanya İç Savaşı’na, III. Enternasyonal’den işçi sınıfının mücadelelerine dek 20. yüzyılın tüm Marksist hareketlerini kapsarken, Gün Zileli’nin Çanlar’ı bu yaşananları daha minimal bir tarzda ele alıyor. Nitekim Ragon’un kitabı bu halk hareketlerinin ayrıntılı bir dökümünü sunmaya adanmış bir kitap, Çanlar ise devrimleri birer alt metin gibi kullanıp daha çok tek bir karakter üzerinden yaşananları aktarıyor.

Tarafsızlık İlkesi

Kitap ilerleyen bölümlerinde, iktidardan ve herkesten çok uzak, ama kendisine çok “yakın” tecrübeli bir gazetecinin yaşamından bir kesiti aktarmaya başlıyor. Çevresinde gelişen olaylardan ziyade daha çok alt benliğini öne süren karakter, içten bir şekilde isyan etmesi ve günümüz konjonktürünün içler acısı durumunu aktarması açısından okuyucuyla direkt iletişim kurabiliyor. Zira bahsettiği şeyleri okuduktan sonra birkaç haber izlememiz, karakterin anlattığı şeylerin günümüz medya-iktidar ilişkisine ne denli uyduğunu anlamamızı kolaylaştırabilir. Yelena’nın devrimlere karşı gösterdiği “aktif” direniş, bu kısımda “pasif” direnişe dönüşüyor diyebiliriz. Karakterleri temeli itibariyle karşılaştırdığımızda, Yelena’nın daha büyük bir durumla karşı karşıya kaldığını net bir şekilde anlayabiliyoruz. “Başlamak bitirmenin yarısıdır” mottosuna uygun bir şekilde, sanki Yelena’nın başlattığı mücadeleyi gazeteci Serhat Ocaklı kendi içerisinde bitirmeye doğru gidiyor.

Serhat Ocaklı ile devam eden kısımda bir grup arkadaşın iktidar ile aralarında geçen bir eylem ve sonrasında yaşadıkları bir gün anlatılıyor. Bölüm, Türkiye’nin yakın tarihine önemli bir çentik atmış halk ayaklanmasını anımsatıyor, anımsatmakla da kalmıyor, okuyucuyu o günlere götürüyor.

Romanın içindeki bu görece farklı hikayelerin ortak noktası ise, öyküler ile zamanlar arası geçiş yapan Yelena oluyor. Çanlar, bakış açısına göre siyasi, politik, devrimci roman ya da bir aşk romanı. Belki de sadece kişisel bir mücadelenin devasa bir eylem içerisinde yitirilen izini anlatıyor. Ama her halükarda yazar, yıllar önce patlayan isyanları günümüz isyanlarına bağlayarak, bir nevi “devam” diyor. İsyana devam, mücadeleye devam.

Berkay Üzüm – edebiyathaber.net (26 Mayıs 2016)

Yorum yapın