Paola Peretti, “Kiraz Ağacı” serisinin üçüncü kitabı olan “Kiraz Ağacının Ardından”da, artık on altı yaşında olan, altı yıldır “karanlıkta” yaşayan Mafalda’nın, yeni en iyi arkadaşı Moony ve biricik aşkı Filipo ile hayatı keşfetmeyi bırakıp hayallerinin peşinden gitmeyi kafaya koyan, bu yolda dostlarıyla birlikte korkusuzca adımlar atan ve kararlılıkla verdiği mücadeleyi anlatıyor.
İtalyan yazar Paola Peretti, “Kiraz Ağacı” serisine 2018 yılında yayımladığı “Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe” ile başlamıştı. Peretti’nin kendi hayatından esinlenerek kaleme aldığı kitapta, dokuz yaşındaki Mafalda, altı ay içinde görme yetisini kaybedeceği bir hastalığa yakalanmış, yılmamış, kendi hayatı için nelerin önemli ve öncelikli olduğunu keşfe başlamıştı. Yirmiden fazla ülkede okuyucuyla buluşan “Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe”, Türkiye’de de her yaştan okurun ilgisini çekmiş ve beş yüz binden fazla kişiye ulaşmıştı. Serinin ikinci kitabı “Flippo, Ben ve Kiraz Ağacı” da 2023’te yayımlanmış, artık on üç yaşına gelen ve görme yetisini tamamen kaybeden Mafalda’nın, başta yeni tanıştığı uçarı arkadaşı Flippo, biricik kedisi Ottimo Turcaret, evsiz hippi Elsa ve üst komşuları Nino dedeyle, keşif alanını genişleterek dünyayla karşı karşıya gelişine tanık olmuştuk.
Paola Peretti, serinin üçüncü kitabı olan “Kiraz Ağacının Ardından”ı da, kısa süre önce diğer iki kitap gibi Genç Timaş Yayınları, Makbule Ezay Akyıldız çevirisiyle Türk okurlarıyla buluşturdu. Kitap, artık on altı yaşında olan, yeni en iyi arkadaşı Moony ve Filipo ile keşfetmeyi bırakıp hayallerinin peşinden gitmeyi kafaya koyan ve bu yolda dostlarıyla birlikte korkusuzca adımlar atan Mafalda’nın kararlılıkla verdiği mücadelesini anlatıyor.
Mafalda “karanlığın” içinde altı yıl geçirmiş, ergenlik çağının tam ortasında, annesi ve babasıyla daha iyi ilişkiler kuran, ne istediğini bilen, daha doğrusu ayakları yere basan, hayalleri olan genç bir kız olarak karşımıza çıkıyor “Kiraz Ağacının Ardında”da. Etrafındaki tipleri eskisi gibi kafaya çok takmıyor. Bol bol nitelikli kitaplar okuyor. Plaktan Radiohead dinliyor. Kendi kendine sesli mesajlar yollayarak kendi iç dünyasıyla iletişimini diri tutuyor. Eski dostu, yeni aşkı Filippo’yla artık adı konulmuş, seviyeli bir ilişkisi var. Üniversiteyi düşünüyor, gelecek planları yapıyor. Ancak hâlâ en çok yapmak istediği şeyi gerçekleştirmek onun için ilk sırada yer alıyor: Yazmaya başladığı kitabını bitirmek ve sahilde tek başına denize girmek.
Başlarda bu iki hayali, kâğıt üstünde duruyor olsa da sınıfa Moony adlı yeni bir kızın gelmesiyle ateşleniyor. Zira Moony nevi şahsına münhasır bir genç kız. Tam bir kitap kurdu. Haksızlıklara asla boyun eğmiyor. Erken yaşta oturttuğu bir yaşam felsefesi var. Ailesi eskiden panayırlarda çalışmış. Ülkede gezmediği yer kalmamış. Anne ve babasının bağımlılıkları yüzünden kardeşleriyle ayrı düşmüş. O da başka şekillerde de olsa erken büyümek zorunda kalmış çocuklardan. Bu yüzden Mafalda’yla hemen arkadaş oluyorlar. Hatta en iyi iki arkadaş oluyorlar. Okuldan arta kalan zamanlarını birlikte geçiriyorlar. Moony’nin okulda kurduğu kitap kulübünü beraber kuruyorlar. Jack London tartışıyorlar. Mafalda, “Martı Jonathan Livingston” haricinde yeni kitapları onun sayesinde keşfediyor. Moony, Mafalda’nın “karanlığı”nı asla kafa takmıyor. Her ne kadar Filippo geri planda kaldığı için onları kıskansa da yaptığı pan keklerle ikisinin de gönlünü almayı biliyor.
“Tanıdıklar Kitap Kulübü” adını verdikleri kitap kulübünün sıradan bir toplantısında, bu defa kitap yerine hayaller konuşma konusu olarak belirleniyor. Herkes hayallerini bir bir kâğıda döküyor. Mafalda, bisiklete binmek, kitap yazmak, sahilde tek başına yüzmek gibi onun için gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen hayallerini sıralıyor. Günler su gibi akıp giderken Moony ve Mafalda, birlikte takılmaya, eğlenmeye, gülmeye, dertleşmeye devam ederken, Moony, Mafalda ve Filippo’yu yaşadığı yere davet ediyor. Bir karavanda yaşayan Moony, onlara tüm hayatını anlatıyor. Bu samimi iç döküşüyle beraber, üçünün arasından su sızmaz hâle geliyor. Moony’nin bu davetinin sıradan olmadığı da Mafalda’yı tekrar bisiklete bindirmeleriyle ortaya çıkıyor. Gerçek özgürlüğün tekrar tadına varan Mafalda için geriye tek başına sahile gidip yüzmek ve kitabını bitirmek kalıyor. Ailesi ve dostları sayesinde bunlar da gerçek olunca Mafalda bu defa kendine sesli bir mesaj değil, yalansız, dolansız bir mektup yazarak neredeyse tüm yaşamı boyunca hissettiklerini kâğıda döküyor…
Paola Peretti, “Kiraz Ağacının Ardında”da, önceki kitapların aksine dram unsurunu çok fazla ön plana koymuyor. Mafalda altı yıllık “karanlığa” nasıl alıştıysa, okuru da o “karanlığa” alışmış olarak kabul ediyor ve neredeyse bu konuyu geride bırakmış, artık yönünü başka tarafa çevirmiş, daha gerçekçi bir hikâye sunuyor. Hep yalnızlıktan yakınan Mafalda, Moony sayesinde daha güçlü bir portre çiziyor. Filippo’yla ilişkisinin seviyesini tam dozunda ayarlayan Peretti, Mafalda özelinde uçuk kaçık işler yerine, gerçekleşmesi daha mümkün hayalleri onun yerine kurarak hem ilham verici hem de sağlam bir zeminden yükselen bir roman ortaya koyuyor.