
Bu kitapta
Mekan kayıptı… Zaman kimsesizdi…
Bu kitapta;
Sır verilmedi… Şifre çözülmedi… Anlatılanlar yaşanmadı…
Gerçek yoktu…
Suretler yalandı…
Bu kitapta, aslında;
Bekleyişler dinmedi… Hayatlar yaratıldı…
Aşk sorgulanmayı reddetti…
Ve
Öfke faili meçhuldü…
Adnan Gerger
Adnan Gerger’in 2010 yılında yayımlanan ve Yunus Nadi Roman Ödülü kazanan romanı “Faili Meçhul Öfke”, Türkiye’nin yakın tarihine, özellikle de 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasını odağına alan bir dönem romanıdır.
“Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir, mücadele etmeyen zaten yenilmiştir” der Berthold Brecht. Darbeler, toplumun dinamiklerinin değiştiği, kırılma noktasının yaşandığı dönemlerdir. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, ülkemizde demokratik hakların bir dönem askıya alındığı, faili meçhul cinayetlerin, kayıpların olduğu, kitapların yasaklanıp yakıldığı bir dönemdir. Tanzimat’tan Cumhuriyet Dönemi’ne kadar ülkemizde yaşanan darbeler edebiyatımızın şekillenmesinde rol oynadığı gibi bazı zamanlarda sekteye de uğratmış, edebiyatımızın toplumsal düşünceden bireyin iç dünyasına yönelmesine neden olmuştur.
Faili Meçhul Öfke romanı, bu kırılma anlarına projeksiyon tutarak karakterleri aracılığıyla değişim ve dönüşümleri günümüze taşıyan, edebiyat hayat ilişkisini okura gösteren bir öneme sahip. Kentlere, cadde ve sokaklara, kurumlara, evlere ve bireylerin zihinlerine ayna tutan roman, faili meçhul olayları ve bu olayların faillerini, perde arkasında kalan meseleleri çok katmanlı bir kurgu içinde yansıtıyor. Kitabı ilginç kılan, olayların mağdurun dilinden değil, işkenceyi yapanların bakış açısı ile yazılmış olması. Aynı dönemi yaşamış insanların zihnindeki soru işaretlerini açarken, aynı zamanda antidemokratik toplumsal olayları belleğimizde tazeliyor. Birkaç koldan ilerleyen roman, iç içe geçen hikayeleri akıcı bir üslûpla okura sunuyor.
Kurguda yer alan, işkencenin sıradanlığı, siyasi cinayetler karşısındaki tepkisizlik, kayıpların aileler ve toplum üzerinde bıraktığı derin etki ve darbenin ardından gelen travmatik etkileri hatırlamak okuru geçmişle yüzleştiriyor. Bu travmanın toplumda kabuk bağlamış yarasını kanırtıyor. Yazar, dönemin bunaltıcı atmosferini, siyasi travmaları, incelikli, detaylı bakış açısıyla somut bir biçimde ortaya koyuyor.
Kitabın bir kolu da aşk üzerinden ilerliyor. Leyla ve Mazlum’un aşkı, direnişten, direnişin gücünden doğan, kenetlenen ve bir türlü kavuşulamayan bir aşk. Belki de aşk o yüzden aşk. Leyla adı kavuşamayanı simgeliyor. Gazeteci Leyla, kayıp olan tıp öğrencisi sevdiği Mazlum’u ararken kapalı kapıların ardındaki görünmez gücü çözmeye çalışıyor. Leyla’yı takip ederken matruşkanın parçaları önümüze tek tek açılıyor. Mazlum’un annesi romanın da, üçlemenin de Leyla’dan sonra gelen en güçlü kadın figürü. Anne figürü roman boyunca varlığı hep hissedilen sessiz bir güç. Duygusal anları yukarı çeken kadın figürler, romanı farklı bir boyuta taşıyor. Polisiye kurgusu ile merak duygusu kitabın başından sonuna kadar okurun yakasını bırakmıyor. Okurun karakterlerle bağ kurmasını sağlayan yazarın kaleminin ustalığı metnin yükselme anlarında kendini daha net gösteriyor.
Romanın kurgusunda yer alan karakterlerin sahiciliği ve işkenceyi yapanların psikolojik tahlilleri, mekân tasvirleri, metnin ince bir işçiliğe sahip olduğunu gösteriyor. Anlatım tekniğinde yer alan zaman sıçramaları geçmişle an arasında okura sinematografik bir anlatım sunuyor.
Faili Meçhul Öfke, kapağı gibi içi de kıpkırmızı. Yazar, faili meçhul zorbalığı gazeteci kimliği ve gözlem yeteneği ile cesurca ortaya koyuyor.
1958 yılında Diyarbakır-Hani’de doğan Adnan Gerger, Suruç’ta liseyi bitirdikten sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde okudu, daha sonra A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne devam etti. 1980’li yıllarda üniversitedeyken Hürriyet Gazetesi’nde gazeteciliğe başladı. “Iraktı O Gece” adlı öyküsüyle Aykırı Öykü Ödülü’nü, “Faili Meçhul Öfke” adlı romanıyla 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü, “Ses ve Sus” romanıyla Dil Derneği 2018 Onur Ödülü’nü kazandı. Çok sayıda “Yılın Gazetecisi”, “Yılın Haberi” ödüllerinin yanı sıra Sedat Simavi, Uğur Mumcu, Musa Anter, Metin Göktepe, Mahmut Tali Öngören ve Yavuz Gökmen anısına verilen ödüllere layık görüldü.
Adnan Gerger, roman, öykü, şiir ve araştırma-belgesel türlerinde eserler vermiştir. Bu çeşitlilik, onun tek bir türle sınırlı kalmayan, zengin ve çok yönlü bir edebi üretiminin olduğunu gösteriyor.
Eserleri: Firar Öyküleri (Öykü- Belgesel, Ekin Yayınları, 1990), Dağların Ardı Kimin Yurdu (Etnolojik ve Folklorik Araştırma, Başak Yayınları, 1991), Seni Anlatabilmek Eskişehir (Sosyolojik Araştırma, Başak Yayınları, 1991), Çürüyen Ü (Şiir, Güldikeni Yayınları, 2001)
Yürürlükteki Yalanlar (Öykü, Babil Yayınları, 2004. Kitapta yer alan “Hayat Kadını” adlı öyküsü 2009 yılında Çağdaş Sahne tarafından sahneye konulmuştur.) 12 Eylül Sürgünleri (Belgesel- Anlatı, Babil Yayınları, 2004) Faili Meçhul Öfke- 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü.(Roman, İmge Kitabevi Yayınları, Karakarga Yayınları, 2019) Bir Adı Cehennem (Roman, Büyülüdağ Yayınları,2012), Yüzsüz Hayat (Roman, Evrensel Yayınları, 2014),Ses ve Sus (Roman, Karakarga Yayınları, 2018) Dil Derneği Onur Ödülü), Uğur Mumcu’yu Kim Öldürdü? (Araştırma kitabı), Tavhane Çocukları 2022.
Faili Meçhul Öfke’nin ardından üçlemenin devamı olarak, Bir Adı Cehennem, Ses ve Sus okunabilir. Bir Adı Cehennem’de derin devlet daha ön plana çıkıyor. Ses ve Sus’un şiirsel dili, masalsı anlatımı okuru farklı bir boyuta taşıyor.
Adnan Gerger, eserlerinde toplumsal travmaları ve politik olayları edebiyat yoluyla, akıcı bir üslupla okura aktarıyor. Türkiye’nin yakın siyasi tarihine ayna tutan çalışmaları ile toplumsal belleği tazeliyor. Adalet ve vicdan temaları eserlerinin omurgasını oluşturuyor. Geçmişin hesaplaşmasını toplumsal bir düzleme taşıyor.


















