Ceren Kerimoğlu’na 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Ağustos 1, 2018

Ceren Kerimoğlu’na 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Sanırım bu sorunun ilk cevabı; ben çocuk olmayı hiç bırakmadım. Yaşam içinde ne olursa olsun; çocuk yanımı hiç terk etmedim. Bu yüzden çocuklara, çocukların hayatına hep çok yakın bir duruşum oldu. Örneğin bir toplulukta, ilgimi hep çocuklar çekti. Onların yanında olmak beni her zaman daha mutlu etti. Bir başka gerçek de şu ki; çocuk yazarı olmak gerçekten çok zor. Çocukların beğendiği, okumayı isteyeceği bir yazar olabilmek, “büyük” yazarı olmaktan çok ama çok daha meşakkatli. Çünkü çocuklar net, yargısız, naif ve heyecanları hep belli bir seviyede tutulmalı. Çabuk sıkılabilirler, sabır gösteremeyebilirler, beğenmediğini, sevmediğini hemen belli ederler. Ama bunun karşısında, çocukken okunmuş bir kitap da asla unutulmaz. Büyükken okuduklarımızın çoğu aklımızda kalsa da, hatırlayın çocukken okuduklarımızla bambaşka dünyalar yaratı, kurup, içine girip  büyülü dünyalarımızda kalmak isterdik. Çocuk yazarı olmak bu yüzden benim için heyecan verici.  Ve de okur kitlem gerçekten çok zor bir kitle.

Ayrıca bambaşka bir misyonum da var;  “Doğa Sevgisi”. Bu sevgiyi çocuklara öyle ya da böyle sunmak isteyerek başladı aslında her şey.  Benim kitap karakterlerim hep doğadaki canlılar. Çocuklara ağaçların, kuşların, nehirlerin, kelebeklerin sesini duyurmak, kendi iç dünyalarında, o canlılar gibi hissettirmek istiyorum. Çünkü bu çok inandığım bir kavram. Çünkü bundan başka, o ağacı kesmemenin bir yolu yok.  Onlar gibi hissedemediğimiz sürece, doğayı kurtaramayız. Bizler, ağaçlar, ormanlar aslında hep “biriz” ve aslında en çok da “onların” sesi olmalıyız. Bu yüzden çocuklara yazıyorum ben. Çünkü onlar benim ne demek istediğimi çok iyi anlıyorlar.

2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Okuduğum ilk kitap 7 yaşımdayken Mitoloji kitabıydı, ve o hikâyelerle okumaya aşık oldum. Okuduğum ilk çocuk kitabıysa, 8 yaşımdayken Gülten Dayıoğlu’nun “Fadiş” kitabıydı. Almanya’ya işçi ailesi olarak giden küçük bir kızın; Fadiş’in yaşadıklarıydı konusu. Ben o kitapta, Fadiş’le el ele tutuştum, o ağlayınca ona sarıldım, memleketi özledim, Almanya’da ben onun hep yanındaydım. Öyle bir gerçek üstü deneyimdi ki bu. Sanırım ilk o zaman “yazın” gücünü fark ettim. Eğer iyi yazarsan, karakterlerin kitaptan fırlayıp, gerçek hayata ulaşabileceğini hissettim. Bu beni büyüledi. Sanırım 8-9 yaşından itibaren içimde hep yazar olmak isteyen bir dürtü vardı. Ama elbette o dürtünün de büyüyüp, olgunlaşması gerekiyordu. Ben de onu bekledim.

3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Kesinlikle “KÜÇÜK PRENS”. Bana göre gelmiş geçmiş en muhteşem kitaplardan biridir. Ben çocuk kitaplarının yetişkin edebiyatına da soluk getirebilenlerini seviyorum. Küçük büyük herkes okusun, okuduğunda o kitabın sayfalarını açan  kişiyle kapattığındaki kişi bambaşka olsun. Küçük Prens öyle bir kitap. Benim kitaplarımda çok derin felsefeler olduğunu düşünüyorum. Evet hikâyelerim çocuklara, çünkü onlar yarının bireyleri. Ama bugününün bireyleri de bence beni okumalı.

Bir okulun yaz okuma listesinde, ilk sırada SAKIZ AĞACI-Ceren Kerimoğlu yazısını gördüm. İkinci sıradaysa KÜÇÜK PRENS vardı. İçimden hem inanılmaz sevindim, hem de Antoine de Saint Exupery’den özür diledim. İlk sıra hep onun olmalı diye. İlk sıra benim için hep KÜÇÜK PRENS.

3. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Daha çok yabancı yayınları takip ediyorum. Aslında çok etkileşimde kalmamak için çok fazla çocuk kitaplarına dalmak istemiyorum ama  öte yandan da yaratıcılık anlamında diğer yazarları merak ediyorum. Çıkan yerli yazarların çocuk kitaplarının hemen hemen hepsine göz gezdiriyorum diyebilirim. Ancak Judy Blume’un kitaplarını seviyorum. En son Blume’un “Otherwise Known as Sheila the Great” kitabını okudum. Kitapta Shiela aslında karanlıktan, yüzmekten korkan ama bunu belli etmemeye çalışan bir çocuk. Yani aslına hepimizin içinde olan dürtüler bunlar. Bir de genelde ben hep doğa öyküleri yazdığım için; karakteri insan-çocuk olan kitapları okumayı seviyorum. Karakterler üzerinden çıkarımlar yapmayı seviyorum.

edebiyathaber.net (1 Ağustos 2018)

Yorum yapın