
Söyleşi: Levent Karataş
Şair ve DUINO KİTAP Genel Yayın Yönetmeni Cenk Kolçak ile şiire, kitaba, söze dair dünyalı bir söyleşi gerçekleştirdik!
Levent Karataş: Merhaba Cenk. Öncelikle, hayatımıza yeni giren bir yayınevi var ve sen de o yayınevinin Genel Yayın Yönetmenisin: DUINO KİTAP. Yayınevinin adını kim düşündü, niçin düşündü? Biraz da iddialı bir isim gibi geldi bana çünkü. Bu cüretkarlığı kimin sergilediğini açıkça bilmek isteriz.
Cenk Kolçak: Merhaba. Yayınevinin kurulum aşamasındayken, isminin edebiyatın, sanatın, şiirin içerisinden gelmesi gerektiğini çok düşünürdüm. Birkaç gün boyunca sabahlara kadar düşündüğüm oldu ve son şafakta da bulamadığımı düşünüp uykuya doğru çekilecekken birden kitaplığımdan bana Rilke’nin Duino Ağıtları kitabının göz kırptığını fark ettim. Sonuçta ben de kendisini bir “Pir” olarak görüyorum ve hem hayat hikâyesini hem de Duino Ağıtları’nı bilen biri olarak, neden DUINO olmasın ki dedim. Aslında ağıtlardan değil de Duino Ağıtları’nın yazılmasına vesile olan ve Rilke’ye ilham veren Duino Şatosu’ndan alıyoruz ismimizi demek daha doğru olur. O şatonun denize bakan yamacında yankılanan dizelerde olduğu gibi, biz de her metnin bir iç sesi olduğuna inanmıyor muyuz?
Levent Karataş: O halde yayınevinden çıkan ilk kitap da pek manidar, Rainer Maria Rilke’nin en bilinen eseri Duino Ağıtları. Herkesin bildiği ve kimilerine göre ülkesi Avusturya’da peygamber olarak kabul edildiği şair. Çünkü Avrupalılar şairleri söz peygamberleri olarak görürler. Fakat Rilke’nin Tanrıyla konuştuğu söylenir. Dolayısıyla Duino Ağıtları çok zor bir baraj değil mi bir yayınevi için? Zor bir kitap ve zor bir çeviri olmalı. Kitabın ikinci çevirmeni sensin. Yakın tarihte hatırladığım, Rilke’nin eserlerini Süha K. Ergand, Turan Oflazoğlu gibi isimler çevirmişti. Duino Ağıtları’nın versiyonları birkaç yayınevi tarafından yayınlandı demek istiyorum. Sen de kendi üslubunu katmışsın çeviriye. Niçin böyle bir yolu seçtin ve niçin Duino Ağıtları?
Cenk Kolçak: Az önce de belirttiğim üzere, Rilke bende çok önemli bir yere sahip. Duino Ağıtları ise başucumdadır her zaman. Okurken bambaşka şekilde tahayyül ettiğim dizeleri yeniden ve daha yeni şekilde aktarabilmeyi hep istemişimdir. Eh, madem adımızın DUINO olmasına sebep olan da Rilke’ydi, o hâlde bir Duino Ağıtları çevirisi, DUINO KİTAP’a yakışır dedik.

Pek tabii, oldukça zor, meşakkatli bir süreç Duino Ağıtları’nı çevirmek ve hazırlamak. Çünkü her ne kadar siz bugünün diline veya günlük konuşma diline doğru yumuşatmak isteseniz de üstat Rilke ne bugünden ne de günlük konuşma dilinden anlatıyor meramını. Onun dili, sözü kuvvetli ve ağır olduğu kadar, kendine özgü bir anlatıma sahip. Bunu dönüştürmeye çalışmak güç olduğu gibi hata da olabilir. İlk olarak, Rilke’nin memleketi Avusturya’da yaşayan arkadaşım Erkan Murtezaoğlu, eseri kaynak dili olan Almancadan çevirdi. Ben de o çeviri Türkçe’de şiire en güzel nasıl aktarılır diyerek kolları sıvadım. Hem elimdeki Almancadan yapılan çeviriyi hem İngilizcede basılmış kaynakları kullandım ve karşılaştırdım. Elbette Türkçede yayınlanmış bazı kaynakları da bir araya getirerek referans almaya özen gösterdim. Yaklaşık iki, üç ay süren uğraşlar neticesinde ağıtları anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştım.
Bizim yaptığımıza Rilke’nin seslenişinin farklı bir yankısı, yeni bir duyma biçimi diyebiliriz. Çünkü bahsettiğin gibi daha önceleri de çevrildi ve bundan sonra da çevrilecek kuşkusuz. Bugüne kadar Rilke’yi ve özellikle Duino Ağıtları’nı Türkçeye çevirerek bize ulaştıran herkese büyük saygı duyuyor ve iyi ki varlar diyorum. Daha çok çevrilsin, günümüze daha çok karışsın isterim Rilke.
Levent Karataş: Hepimizin bildiği, başarılı bir şairsin aynı zamanda. Cenk Kolçak olarak yeni bir şiir kitabı hazırlığında olduğunu biliyorum. Bazı şiirlerini deşifre ettin dergilerde, takip ediyorum fakat çok da paylaşmadın. Yeni şiirlerinin çoğunlukla Kuzey Ege’de ve mitlerle kurulan ilişkilerin yer aldığı Ege mitolojisiyle yazıldığını, son derece dünyalı bir bakış açısına sahip olduklarını gördüm. Niçin son zamanlarda böylesine bir ustalıkla yazdığın şiirleri bizden saklamayı tercih ettin?
Cenk Kolçak: Övgünden dolayı önce hicap duyar sonra da teşekkür ederim.
Şair de aynı şiir gibi, kayalıklarda kabuk tutmuş yosunlara benziyor biraz, rüzgârla, tuzla ve sessizlikle olgunlaşıyor. Kimi şiir, yazıldığı anda dünyaya açılmak ister; kimisi ise yıllarca taşınmayı. Ben sadece onların zamanını dinliyorum. Aslında zaman zaman dergilerde yayımladığım şiirlerim oldu, saklamayı tercih etmedim.
Mitolojik öğeler ve arka plan hem süregelen dünyaya hem de bugüne bakmak için en eski aynalardan birini kullanmak isteğimdendir. Çünkü mitler, insanın kendisiyle kurduğu ilk büyük hayaller, ilk büyük korkular. Ben bu hayallerin izinde, kendi çağımın gerçeğini arıyorum. Üçüncü şiir kitabımda okurun buna daha çok rastlayacağı doğrudur. Bakalım ne olacak günlerin getirdiği. Yola revan olduk bir kere…

Levent Karataş: Son olarak, DUINO KİTAP Yayınları tarafından şu ana kadar iki kitap yayınlandı. Önümüzdeki süreçte DUINO KİTAP’ta bizi hangi kitaplar bekliyor? Neler okuyacağız?
Cenk Kolçak: Evet, eylül ayı itibarıyla iki kitap yayımladık; biri Duino Ağıtları, diğeri ise Ömer Barış Küçükoğlu’nun Tablodaki Sır isimli kurgu romanı. Epey güzel ve merak uyandırıcı bir metin.
Yola kendimizden ve ne yaptığımızdan emin adımlarla çıktık, yine aynı adımlarla da devam etmeyi düşünüyoruz. Takvimimizde yakında bizi bekleyen bir öykü kitabı, bir haiku şiir kitabı ve bir de İngilizceden çevirdiğim Katherine Mansfield’ın seçme öyküleri kitabı var. Ekim ayında yayınlamayı planlıyoruz. Bunların dışında anı, deneme, anlatı, roman, öykü, şiir, gezi vb. edebiyat ve kültür sanat kitapları yayınlamaya devam edeceğiz. Yani, yapacak çok işimiz var.

















