Canlılar aleminde biz ikiayaklılar | Mehmet Özçataloğlu

Eylül 6, 2021

Canlılar aleminde biz ikiayaklılar | Mehmet Özçataloğlu

İnsanoğlu “Dünya” denilen gezegenin tek hakiminin kendisi olduğuna inandığı günden beri her günümüz daha kötüye gidiyor. Durum kötüye gittikçe, sergilenen davranışlar daha da bozuluyor. Paylaşmaktan vazgeçiyoruz, yalnızlaşıyoruz. Olabildiğince fazla tüketmek istiyoruz. Üretimse hak getire. Yeteri kadar hatta daha fazlasını tüketelim de sonu ne olursa olsun. Yapabilsek de zaman zaman kendi dışımıza bir çıkabilsek, kendimize ve etrafımıza başka bir gözle bakabilsek. Nasıl olurdu, nasıl görünürdü bir düşünün bakalım.

Kirsten Boie, Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan “Karaca Olmak İsteyen Tilki” adlı kitabında bunu yapmış. Çok da keyifli bir şekilde gerçekleştirmiş bunu. Hem de başka tür canlıların gözünden. Kitap, okurken verdiği keyfin yanısıra şapkayı önümüze koyup düşünmemizi de sağlıyor. Çocuk okurlar içinse mutlaka farkındalık yaratacaktır.

Barbara Scholz’un resimlediği, Mine Kazmaoğlu’nun dilimize çevirdiği kitapta yazar, insanın doğa için oluşturduğu tehdidin gölgesinde yaşam mücadelesi veren orman canlılarının gözünden ortaya koyuyor gerçekliği. “Ormandaki büyük yangından kaçan karacalar, porsuklar, baykuşlar, tavşanlar, tarlafareleri… Ailesini kaybetmiş yavru tilkiyi gördüklerinde hiçbiri onu sahiplenmek istemez. Ne de olsa tilki, her zaman tilkidir. Anne karaca dayanamaz, Mavi Göz adını verip kucak açar yavruya. Ama tarlafaresi yavrusu ortadan kaybolunca tüm gözler de ona çevrilir. Mavi Göz’ün kalbi kırılmıştır bir kere. Tam da bu noktalarda önyargılı olmama konusunda bir ışık veriyor kitap okuruna.

Diğer tür canlıların, insanları “iki ayaklılar”, otomobilleri de “yuvarlak ayaklılar” olarak adlandırması kitapta  yüzümü gülümseten noktalar oldu. 35.sayfada yer alan şu satırlar da adeta bir tokat gibi patladı yüzümde: “Evet, ikiayaklılardan sakınmak zorundayız, dedi Anne Karaca. Onların bize ne zaman dostça yaklaştıklarını, ne zaman pusuya düşürmek niyetinde olduklarını hiç bilemeyiz. İki ayaklıların ne yapacağı belli olmaz. Şahin, ne zaman bir fare görse, gökyüzünden hayvanın tepesine dalar, fare de daima kendisini ondan korumak zorundadır. (…) ama bir ikiayaklının ne yapacağını kimse bilemez.” Kırsten Boie’nin “Karaca Olmak İsteyen Tilki” adlı kitabı keyif veren fakat keyif verirken de düşündüren bir kitap.   

*Babamla Kamp

Diğer canlı türlerinin dünyasından biz iki ayaklıların dünyasına bakan bir başka kitap da Gonca Mine Çelik’in yazıp resimlediği ve Final Kültür Sanat Yayınları tarafından yayımlanan “Babamla Kamp.” Sevimli bir ayı ailesinin konu edildiği kitapta, ailenin küçük bireyinin ağzından şu sözler dökülüyor: “Babam, annem ve ben; sıradan bir ayı ailesiydik. Bir gün, daha önce duyulmamış bir gürültüye uyandık. İnsanları bilir misiniz? Hani şu tekerlekli araçlara binen ve iki ayağı üzerinde yürüyenler. İtiraf etmek gerekirse insanlardan biraz korkuyorduk. Garip hareketleri vardı. Yağmur yağarken bir sopanın ucuna tutturulmuş garip şeylerin altına gizleniyorlardı. Güneş ışıklarından rahatsız oluyor, gözlerini siyah camlarla örtüyorlardı. Bir yandan da havanın güneşli olmasına seviniyorlardı… İnsanlar yayılmacı bir türdür. Bulundukları yerde hızla çoğalarak geniş alanlara yayılırlar. İşte başımıza gelen tam da buydu. İnsanlar, yaşadığımız ormana kadar gelmiş ve evlerimizin üzerine kendi evlerini inşa etmeye başlamışlardı…”

Ne olduysa, bu ayı ailesinin başına ne geldiyse, yaşamını ne değiştirdiyse işte bundan sonra oldu. İkiayaklıların ormanları istila etmesi, sadece ayı ailesinin yaşamını değiştirmedi aslında. Doğanın dengesini de topyekün bozdu. Sonucunu da bugünlerde sık sık yaşıyoruz zaten.

Gonca Mine Çelik’in sade, hoş anlatımı, ayının ağzından çıkacak sözcüklerin sempatik şekilde seçilmesi kitabı daha keyifli hale getirmiş.

Ardı ardına okuduğum bu iki kitap sayesinde doğaya, çevreye karşı sorumluluklarımızın bir kere daha farkına varmamız gerektiğini düşündüm. Üzerinde yaşadığımız dünyanın sadece bizim olmadığını anlamazsak şayet durum gerçekten vahim. Sonucu bu kitaplardaki kadar da sevimli bir şekilde gelmeyecektir önümüze.  

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (6 Eylül 2021)

Yorum yapın