Bol kutuplu gelecek tasavvuru: “Megaverse” | Burak Soyer

Nisan 1, 2023

Bol kutuplu gelecek tasavvuru: “Megaverse” | Burak Soyer

Biyokimya profesörü Uzay Görmüş’ün yazdığı “Megaverse” okura, tüm sorunlarını teknolojik ve materyalist gelişmelerle saf dışı bırakmış bir gelecekle “sorunlu”, “duygulu” ve “gerçek” bir “zamane çağı” portresi sunarak insanlığı bekleyen ihtimal dahilindeki gelecek şıkları arasında bir seçim yapmaya zorluyor.   

Sene 2417. Haliyle dünya çağ atlamış, şimdiki zamandan o zamana bakınca, bugün kafamızda kurduğumuz gelecek tasavvurunu solda sıfır bırakan bir evren var. İnsanlık teknoloji sayesinde aşağı yukarı her sorunu çözüme kavuşturmuş. Tarih boyunca kendine çektiren ne varsa ölüm de dahil her şeye bir çare bulmuş. Yaşam ömrü 180 yıla kadar çıkmışken yaşamak istemeyen ya da yaşaması mevcut düzene bir zarar verme ihtimali olan insanlar kendilerini dondurarak bedensel olarak yer kaplamıyor artık. Sınırlar kalkmış, kıtalar birleşmiş, Mars, Venüs’le aramızdaki mesafe bir el atımlık mesafeye inmiş. Herkes hayatından mutlu mesut geçinip gidiyor. İnsanın geçmişte yaptıkları, onun tarih hanesine birer kara leke olarak geçmiş. Bu çağın insanları o zamanları gördükçe şaşırıp kalıyor. Atalarının yaptıklarına bir anlam veremiyor. “Gördükçe” diyorum çünkü 2417’de bir “tarih gezintiyle” atom bombasının atıldığı zamana tura çıkabiliyorsunuz misal. Her şey o kadar kolaylaşmış ki; telefon yerine üç boyutlu iletişim sağlayan holofonlarla eşinizi dostunuzu kanlı canlı karşınızda görebiliyorsunuz örneğin.

Yönetim “Tol” adı verilen bir kurulun elinde. En ufak bir kararda dahi en az 9 Tol üyesinin onayı gerekiyor. Herkes eşit, herkes gül gibi yaşayıp gidiyor. Ta ki kendini zamanda dondurmuş 450 bin kişinin lazarus projesiyle çözülüp şimdiki hayata karışma ihtimali ortaya çıkana kadar… Bu dondurulmuş kişilerden biri de kitabın ana karakteri Mara. Ya da gerçek ismiyle Hemera Larkom. O, kendini insanlığa adamış, birçok soruna çözüm bulmuş bir bilim insanı. Ve şimdi defroze (çözülme) işlemiyle mevcut çağda gözlerini açıyor. Ancak Kelda ve ekibi bu çözülme operasyonuyla gezegendeki kurulu düzenin yıkılacağını, tekrar eski haline döneceği korkusuyla bu projeyi durdurmak istiyor. Klinik biyokimya, Moleküler Tıp ve Genetik alanlarda çalışmalar yürüten, biyokimya profesörü Uzay Görmüş’ün Eksik Parça Yayınları’ndan çıkan “Megaverse” kitabı da “lazarusçular” ve olmayanlar arasındaki kavgayı merkezine alan ancak asıl meselesi, kitaba göre eski zamanlardaki (içinde bulunduğumuza yakın bir dönem de diyebiliriz) dünyanın mı yoksa gelecektekinin mi daha iyi olacağı arasında bir karşılaştırmaya tabii tutuyor.

“Megaverse”, Mara’nın, yani Hemera Lerkom’un gözlerini Prag’ta bir bakım ve gözlemevinde açmasıyla başlıyor. Hesapta Mara bir kaza geçirmiş ve uzun süre komada kalmış. Geçmişine dair hiçbir şey hatırlamıyor. Hastanedeki terapisti Sandov’la yaptığı konuşmalarla başından geçenleri öğrenmek isterken bir yandan da aradan geçen yıllar boyunca gezegende nelerin değiştiğiyle ilgili fikir sahibi oluyor. Uzmanlar Mara’nın gerçek kimliğini uzun süre saklıyorlar. Ancak sonunda Sandra onun kim olduğunu öğrenme zamanının geldiğini düşünerek Mara’ya, kişilerin geçmişte kim olduklarını hatırlatan “mezartaşı” adlı kaydı veriyor böylece Mara da nereden nereye geldiğini bizzat kendi ağzından duyarak hafızasını yeniden yoklamaya başlıyor. “Mezartaşından” duyduklarıyla Sandov’un anlattıkları arasında “insanlık adına” dağlar kadar fark olan Mara, durumu kendince değerlendirmeye girişiyor. Bir yanda Mara’nın geçmişi, diğer yanda lazarus projesiyle kitap başka bir evreye geçiyor. Buradan sonrasını okurun merakına bırakıp Megaverse’in esas meramına bakalım…

Her şeyden önce yazar Uzay Görmüş’ün kitapta anlattıklarının hiçbiri olasılık dışı değil. Hatta istese çok daha fazlasını yazarmış ama “Megaverse” sadece elle tutulur teknolojilerle kurulmuş bir geleceği göstermeyi amaçlamıyor. Kitap gelecekte bizi neyin beklediğini “insanî” yönleriyle ele alıyor. Mara’nın kim olduğunu öğrenene kadar Sandov’dan dinledikleri toz pembe bir dünya sunarken, “mezartaşı”ndan duydukları “insanî” olarak bambaşka bir yaşamdan bahsediyor. Böylece ortaya 2400’lü yılların materyalist dünyasıyla yüzyıllar öncesindeki “insanî” dünya karşı karşıya geliyor. Yazar Görmüş de okur olarak bizleri bu ikilemin içinde yeterince akıl karıştırıcı bir atmosferle baş başa bırakıyor.

edebiyathaber.net (1 Nisan 2023)

Yorum yapın