Bitmemiş hikâyelerin peşinde! | Mehmet Özçataloğlu

Aralık 12, 2016

Bitmemiş hikâyelerin peşinde! | Mehmet Özçataloğlu

mehmet fotoKitapçıya girdiğinizde kitapları nasıl seçersiniz? Adları mı çeker sizi yoksa kapakları mı? Belki de yazarın adına dikkat edersiniz. Peki, yayınevinin güvenilirliğine bırakıp kendinizi ne bassalar/ yayımlasalar okunur, der misiniz? Ben kapaklarına pek takılmam. Kitapların adı ve yazarı önceliğimdir. Kendimce özel kıldığım yazarlarım vardır ve her ne yazarsalar okumak isterim. Yayınevinin güvenilirliğine kendimi bırakıp okumam ise pek olanaklı değil tabii.

Bu hafta sözünü edeceğim kitap ise öncelikle adı ile etkiledi beni. Sachiko Kashiwaba’nın Kelime Yayınları arasından yayımlanan kırmızı kapaklı “Bitmemiş Hikâyeler Kütüphanesi.”

Bitmemiş hikâyelerimiz vardır hepimizin. “Keşke”lerle başladığımız tümcelerimiz… Ve hemen ardından “acaba”ların eşlik ettiği tümcelerdir bunlar. Okuduğumuz kitaplarda da sorarız bu soruları. Bitirip kapağını kapattığımızda “acaba sonrasında ne oldu/ olacak/ olur?” diye meraklanırız. İzlediğimiz filmlerde de olabilir bu. Keşkelerle başlayan tümceler de kurabiliriz, aksine, iyi kilerle de… İyi kilerimizin çok olmasını umarak geçelim kitabımıza.

Sözümüzü buraya getirene değin, hep kitapta olan bitenleri, kitaptaki kahramanları merak ettiğimizi söyledim. Peki, hiç düşündünüz mü, okuduğumuz kitaplardaki kahramanların bizim yaşamlarımızı merak ettiklerini. Kitaplardan fırlayıp peşimize düştüklerini… İlginç olurdu değil mi? “Bitmemiş Hikâyeler Kütüphanesi” bizi bununla yüzleştiriyor işte. Yazar diyor ki: “Okuduğum kitabı kaybetmiştim. Seyahate çıktığım yerde bir otelde okumuştum en son. Ayrılmak için sabah aceleyle eşyalarımı topladığım içindi belki. Eve döndükten sonra çantamı arasam da yoktu. Otele telefon ettim ama orada olmadığını söylediler. Kitabı bir daha satın almayı düşündüğümde adını da yazarını da hatırlamadığım, acınası bir durumda buldum kendimi. Annesinin bebeğini yanına alarak oradan oraya kaçtığı bir hikâyeydi. O kadar küçük bebeği ile sonuna kadar kaçabildi mi diye hâlâ merak ederim. Benim kitaptaki hikâyenin devamını öğrenmek istemem gibi, kitap karakterlerinin de kitabı okuyanların hikâyelerini öğrenmek isteği olamaz mı? Kitaptaki kişilerin bizi merak edebileceğini düşünmek eğlenceli değil mi?

Evet, eğlenceli. Hem de çok. Küçük bir kasabada geçer yaşananlar. Küçük kasabanın küçük kütüphanesinde… Çocuk kitaplarının kahramanları durup dururken kitaplardan çıkarlar ve içine kapanık kütüphaneci Momo’nun yardımına başvururlar. (Momo, hastanede yatmakta olan halasını ziyarete gelmiş ve kütüphanede geçici olarak işe başlamıştır.) Çıplak kral, Kurt Lobo, Amanocaku ve Hayalet, okurlarının hikâyelerinin devamını merak ederler. Hikâyelerini okuyan çocuklara daha sonra ne olmuştu acaba? Momo, kitaplardan çıkıp gelen bu kahramanlara yardım eder. Gizemler birer birer çözülür. Gizemler çözülürken de ortaya keyifli bir kitap çıkar.

Kitabı okuduktan sonra şöyle bir düşündüm ki, bu alanda daha önce Japon bir yazarı okumamışım. Okuduysam da anımsamıyorum. Yaşam öyküsüne bakınca da çok ödüllü bir yazar olduğunu gördüm. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, Uzakdoğu çocuk edebiyatına gerçekten uzak kalmışız. Bu konuyu bir başka zaman yine konuşalım diyerek, kırmızı kapaklı(!) bu kitaba bir bakın derim.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (12 Aralık 2016)

Yorum yapın