
“Her şeyin hayırlısı âşık. Hepimiz bir ekmek derdine düşmüşüz. Ekmek mi bizi güder, biz mi ekmeği kovalarız…”
Hidayet Karakuş’un edebiyat dünyasında güçlü bir yer edinen, Bilgi Yayınevi’nden çıkan ve 79. Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi olan Bana Bir Resmini Yolla romanı, Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan çok katmanlı bir anlatı sunuyor. 1930’lu yıllarda Isparta ve çevresinde geçen roman, bireysel hikâyelerle ulusal dönüşüm sürecini buluşturuyor. Devrimlerin halk yaşamındaki yansımalarını, umutla karışık tedirginlikleri, gelenekle modernleşme arasındaki gelgitleri yalın ama derinlikli bir dille işliyor.
Hidayet Karakuş, toplumcu gerçekçi edebiyatın en önemli temsilcilerinden biri olarak, halkın gündelik yaşamını büyük anlatıların dışına taşır; insanın duygularına, özlemlerine ve mücadele gücüne odaklanır. Karakuş, bu romanda da aynı duyarlılığı sürdürüyor, bizim masalımızı anlatıyor. Cumhuriyet’in halk nezdindeki hikâyesi, romandaki karakterlerin gözünden yeniden yazılıyor.
Cumhuriyet’in Aydınlığında Bir Dostluk Öyküsü
Roman iki anlatı katmanı üzerine inşa ediliyor. Birinci katmanda Âşık Hasan’ın köy köy dolaşarak masallar derlediğini, halkın kendi hikâyelerini anlattığını görüyoruz. Bu katman, sözlü kültürün gücünü ve halk edebiyatının taşıyıcılığını temsil ediyor. İkinci katmanda ise, o masalların içinden doğan bir karakterin, Tahsin’in hikâyesini okuyoruz. Askerden yeni dönmüş bir sıhhiyeci olan Tahsin, Cumhuriyet’in salgınla mücadelesinde ön saflarda yer alıyor. Kendi yaşamını, gözlemlerini ve içsel sorgulamalarını, asker arkadaşı İskilipli İsmail Hakkı’ya yazdığı mektuplarla aktarıyor. Romanın adını da, o mektuplardan birindeki yalın ama dokunaklı bir istek belirliyor: “Bana bir resmini yolla.” Bu cümle, roman boyunca süregelen insan temasını, özlemi ve dostluğu simgeliyor. Mektuplar yalnızca iki eski askerin iletişimi değil; aynı zamanda dönemin ruhuna, insanların birbirine tutunma biçimlerine dair tanıklıklar olarak karşımıza çıkıyor.
Karakuş’un dili, her zamanki gibi akıcı ve yalın; ancak bu sadelik, yüzeysel değil, içtenlikli bir anlatı derinliği taşıyor. Roman boyunca türküler, halk deyişleri ve Anadolu insanının gündelik dili iç içe geçiyor. Yazar, “türküyle düşleri süsleyen” bir anlatım kuruyor; bu yönüyle roman, hem belgesel bir değere hem de şiirsel bir yoğunluğa sahip. Bana Bir Resmini Yolla, bir dönemin panoramasını çizmekle kalmıyor; vefa, dostluk, emek, fedakârlık ve insanlık üzerine evrensel bir hikâye sunuyor. Cumhuriyet’in aydınlık yüzünü, bireylerin iç dünyalarına yansıyan biçimiyle ele alıyor. Tahsin’in çabası, bir dönemin ideallerine adanmış bir kuşağın sembolü oluyor.
Hidayet Karakuş, bu romanında tarihsel gerçekliği bireysel öykülerle örerken, okura da geçmişe değil, geçmişin bugüne kalan yankılarına bakma imkânı veriyor. Ekmek kavgasıyla yoğrulan, mektuplarla güç bulan, türkülerle direnç kazanan insanların hikâyesi, bugünün okuruna da içten bir sesleniş taşıyor.


















