Başka bir eğitim mümkün mü? | Mehmet Özçataloğlu

Mart 21, 2022

Başka bir eğitim mümkün mü? | Mehmet Özçataloğlu

Salman Khan “Dünya Okulu” adlı kitabında “İnsanlar, gerçekte nasıl öğreniyor? Standart sınıf modeli –okulda herkese ortak ders, evde tek başına ödev- dijital çağda hâlâ anlamlı mı? Öğrenciler ‘öğrenmiş’ olmaları gereken onca şeyi sınav biter bitmez neden unutuyor? Yetişkinler okulda öğrendikleri ile gerçek hayatta yaptıkları arasında neden bu kadar büyük bir kopukluk hissediyor?” diye soruyor hemen sözlerinin başında. Sonrası da malum. Okuyanlar biliyor, okulsuz bir toplum savunusu. Yoğun bir şekilde ve yüksek sesle dile getirilmese de bu düşünceyi savunanların var olduğunu da biliyoruz. 

Fakat yakın bir zamanda yaşadığımız ve aslında hâlâ yaşamaya devam ettiğimiz salgın sürecinde bu deneyimi test ettik. Hepimiz evlerimize çekildik. Okullarımızın kapısına kilidi vurduk. Ekran başında olmalarından yakındığımız çocuklarımızı ekranın başında tutabilmek için çırpındık. Tabii olanaklar dâhilinde. Sonra bir miktar normalleştik ve hepimiz okullara döndük. Peki, ne gördük? Öğrenciler gittikleri gibi geri gelmişler! Öğretim boyutunu bir kenara bırakarak söylüyorum, eğitim açısından hiçbir ilerleme yoktu. Koca bir dönem boyunca eksik kalan eğitim boyutunu tamamlamaya çalıştık, davranışları kazandırmak için adeta didindik. Bu süreç de gösterdi ki; okulsuz toplum bir safsatadan ibaret. Okul sadece öğretim alanı olarak görülürse seçenekler oluşturulabilir. Fakat okul sadece öğretim alanı değildir. Okulda sadece merkezi sınavlara öğrenci yetiştirilmez. Hatta bu birincil amaç da değildir. Okul, bir insanı tam anlamıyla insan yapmak için uğraşılan alandır. Amaç nitelikli bir insan olarak topluma kazandırmaktır hedef kitleyi.

Öğretim kısmında aksamalar varsa yöntem ya da teknik değiştirilebilir. Platon, Devlet’inde “Öğretimin unsurları… Zihne çocuklukta sunulmalı ama herhangi bir zorlama olmamalıdır. Zorlama sonucu edinilen bilgi zihinde yer etmez. O nedenle zorlamaya başvurmayın, ilk eğitimin bir tür eğlence olmasını sağlayın…” 

Platon’un bahsettiğini üç kitaplık bir dizide gördüm. Ayşe Şeker Kılıç imzalı, Kanes Yayınları etiketli “Bu Öğretmen Biraz Değişik” başlıklı dizide. Öğretmenlerin ve aynı zamanda da kitapların adına bakınca anlaşılıyor zaten. “Cevahir Cevherigizli ve Alengirli Dersleri”, “Zekai İşlemtamam ve Sayı Oyunları”, “Saniye Gelişigüzel ile Dönüşü Zor Yolculuklar.”

Cevahir Cevherigizli, Fen Bilimleri dersi öğretmeni. Öğrencilerinin ifadesiyle şöyle tanımlanıyor. “Sınıfımıza yeni bir öğretmen geldi. Biraz değişik biri. Kulakları hareket ediyor, belli aralıklarla gözleri seğiriyor. Kediler peşinde tek sıra olup geziyor. Bir oturuşta üç kâse sütlaç yiyebiliyor. Onun gizemli güçlere sahip olduğunu düşünüyoruz. Aklımızdan geçen soruları daha biz sormadan cevaplıyor. Geçen gün, belgesel izlerken bizi gezegenler arası yolculuğa çıkardı. Resmen uzay simülasyonunun içindeydik. Göktaşlarının sesini duyduk. Güneş’in sıcaklığını yüzümüzde hissettik. İnanılmazdı. Üstelik bir de sınıftan çıkarken hiçbir şey olmamış gibi haftaya görüşürüz dedi…”

Zekai İşlemtamam için de “Kendi deyimiyle o bir sayı cambazı. Rakamlarla oynamaya bayılıyor. Ama biz onun gizemli güçlere sahip olduğunu düşünüyoruz. Geçen ders çıkışında bilgisayar oyunu oynarken kendimizi matematik labirentinin içinde bulduk. Hepimiz dört bir yana koşup kaçarken her seferinde çatallı yollar önümüzü kesti. Buradan kurtulmanın tek yolu karşımıza çıkan işlemleri çözüp hazineye ulaşmaktan geçiyordu. Hızlı olmak zorundaydık. Saçımız başımız darmadağın olmuştu. Savaştan çıkmış gibiydik…” diyorlar.

Saniye Gelişigüzel ise Sosyal Bilgiler öğretmeni. Çağlar arasında gezdiriyor öğrencilerini. Kâh dinozorları gösteriyor kâh Evliya Çelebi’yi. Bunu nasıl yaptığı sorulduğunda da “Neden bahsettiğinizi anlamıyorum. Dersi kaynatmaya mı çalışıyorsunuz? diyerek konuyu kapatıyor.

Ayşe Şeker Kılıç, üç ayrı kitapta üç farklı dersi ve öğretmeni konu etmiş. Matematik ve Fen Bilimleri gibi göz korkutan derslerin de zevkle işlenebileceğini göstermiş. Aslında “başka bir eğitim mümkün” demiş. Okul aynı okul, öğrenci aynı öğrenci, program aynı program. Farklı olansa öğretmen ve kullandığı yöntem. Hepsi bu. Belki biraz bu tarafa odaklanmalıyız. Belki de suyu başından tutup eğitim fakültelerinden başlamalıyız değişime. Yeni dönem eski yöntemle olamıyorsa tepeden aşağı yenilenelim. Yazarın diline de değineyim kısaca. Ayşe Şeker “edebiyat yapmamış!” Atmosfere uygun şekilde günlük dili kullanmış. Bu da okunabilirliği sağlamış, akışı hızlandırmış.

Üç kitap üç ders… Üç de değişik öğretmen karakteri. Şimdi kafamdaki soru şu. Başka dersler ve başka değişik öğretmenlerle dizi uzayacak mı? Son söz olarak ekleyeyim, dizinin ilk iki kitabını Damla Turan, üçüncü kitabı da Burcu Güdücü resimlemiş.

edebiyathaber.net (21 Mart 2022)

Yorum yapın