Bazı cümleler, bir kitabın ya da filmin içinde saklanmış halde karşımıza çıkar ve bir anda düşünce biçimimizi, hatta hayat yolumuzu değiştirebilir. Yazarlık da böyle değil midir zaten? İçimize düşen küçük bir kıvılcımla başlar, sonra bizi adım adım geliştiren bir serüvene dönüşür.
Bu söyleşide, yazarların kendi ilham kaynaklarına, yazma alışkanlıklarına ve iç dünyalarına samimi sorularla dokunuyoruz. Her yanıt bir sahneye dönüşüyor, her sahne okura yeni bir kapı aralıyor.

Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabı “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” diye başlar. Sizin şimdiye kadar okuduğunuz kitaplar arasında hayatınızı değiştirmese bile etkilendiğiniz, okumasaydım çok şey kaybederdim diye düşündüğünüz bir kitap var mı?
Aslında hayatımda bana kılavuz olan bir değil birkaç kitap var. Bunlardan ilki ortaokul sıralarında okuduğum Yaşar Kemal’in “İnce Memed” romanıdır. Öğretmen tavsiyesiyle başladığım bir kitaptı ve açıkçası elime ilk aldığımda, sayfa sayısı beni biraz korkutmuştu. Şimdiki çocukların aralıksız telefon-tablet oynama mesailerine benzer biçimde, kitabı elimden hiç düşürmeden, okuduğumu hatırlıyorum. Bana edebiyatı sevdiren kitaptır diyebilirim. Lise yıllarımda Suç ve Ceza’nın ben de ayrı yeri vardır. Raskolnikov’un suçu işledikten sonraki psikolojik değişimi beni çok etkilemişti.
Son yıllarda öyküye gönül vermiş biri olarak da “okumasaydım çok şey kaybederdim” dediğim kitapları değil ama yazarları sıralamak isterim. Bunlardan ilki ve en özeli Sabahattin Ali’dir. Bunun dışında Sait Faik, Aziz Nesin, Sevgi Soysal ile yabancı yazarlardan Stefan Zweig, Oscar Wilde ve Roald Dahl’ı da sayabilirim.
Yazmaya başlamanıza ya da yazı biçiminizi dönüştürmenize ilham olan bir film oldu mu? Olduysa hangi sahne sizi etkilemişti, bizimle paylaşır mısınız?
Edebiyata ve şiire bakış açımı etkilemesi bakımından “Ölü Ozanlar Derneği” filminin bende özel bir yeri vardır. Kitap olarak da çok sevdiğim Ölü Ozanlar Derneği, Robin Williams’ın muhteşem oyunculuğu ile beni çok etkilemiştir. Özellikle Profesör Keating’in şiirlerin edebi değerlerini belirli bir kritere göre puanlayarak belirleyen sayfayı yırttığı sahne şiire bakış açımı değiştirmiştir.
Haruki Murakami, yazarlığın bedensel güç gerektirdiğini ve her gün koştuğunu ya da yüzdüğünü anlatır. Sizin düzenli bir spor alışkanlığınız var mı? Varsa bu fiziksel pratiğin yazma sürecinize etkisi nedir?
Yaşar Kemal’in yazmadan önce uzun yürüyüşler yaptığını duymuştum. Ben de zaman zaman bunu deniyorum. Kafamdakileri toparlamak açısından elbet bir faydası oluyor. Ancak bunu düzenli olarak yaptığımı söyleyemem.
Virginia Woolf, “Para kazanın, kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın…” diyerek birçok kadına yazma cesareti verir. Bu sözden yola çıkarak, siz yazmaya yeni başlayan birine ne tavsiye ederdiniz? Bir yazarın en başta hangi gerçeğe ya da duruma hazırlıklı olması gerekir sizce?
Yazar, her şeyden önce, yazdığı türün ve kullandığı dilin tüm özelliklerini bilmelidir. Noktalama işaretlerinden tutun da imla kurallarına, söz sanatlarına, diyalog yazmaya, karakter ve atmosfer oluşturmaya… Bu liste uzar gider. Kısacası edebiyata dair her ne varsa, yazar hepsine hâkim olmalı; daha sonra da tüm gücünü bu dinamikleri yıkmaya harcamalıdır. Mesela şu sıralar en büyük derdim, öyle bir öykü yazayım ki Çehov’un duvarda asılı tüfeği patlamasın ve bu estetik, mantıklı biçimde gerçekleşsin. Klişeleri yıkabildiğiniz ölçüde özgün, başarılı olabiliyorsunuz.
Ne yazık ki ülkemizde yazmak bir iş olarak görülmüyor. Daha çok bir heves, boş zaman aktivitesi hatta aylaklık olarak algılanıyor. Ciddi mesai harcayıp emek verdiğiniz bir işin çevrenizce “boş iş” olarak algılanabileceği gerçeği hazırlıklı olunması gereken bir durum.
İnsanlar genelde okudukları kitabın altını çize çize okur. Peki siz bir yazar olarak kendi yazdıklarınız arasında altını çizeceğiniz bir cümle seçseniz, hangisi olurdu? Neden?
Seçmesi sor. “Babamın Kalbini Kim Çaldı?” kitabımdaki “Midas’ın Berberine Ne Oldu?” öykümden sevdiğim bir cümle ilk olarak aklıma geldi: “…Zaten ölümcül gerçekleri bir tek çocuklar, şairler ve deliler ortaya saçabilir.” Sanırım rahatsız edici gerçekleri kaleme alırken içimdeki çocuğu, şairi ve deliyi açık ettiğim bir cümle olduğu için bunu seviyorum.


















