Sözyüzü dergisi 10. sayısı çıktı

Aralık 30, 2025

Sözyüzü dergisi 10. sayısı çıktı

Sözyüzü dergisi 10. sayısı çıktı

Bültenden:

Sözyüzü dergisi 10. sayısı çıktı. Üç ayda bir Mersin’de yayımlanan dergi yayın kurulu Adnan Gerger, Asya Akkaya, Bahar Kenan, Rabia Çelik Çadırcı, Saniye Kısakürek, Azad Zal, Erdal Dalgıç ve Erkan Yeşiltepe’den oluşuyor.

Bu sayıda yer alan eserler:
Öykü; Coşkun Eroğlu, Sait Özden, Halil İbrahim Özbay,
Şiir; Dilek Bayram, M. Ersin Taşdemir, Levent Karataş, Osman Yılmaz, Gönül Demir, Med Reşiyan, Osman Özenbaş, Rabia Çelik Çadırcı,
Deneme, gezi ve anı türlerinde İbrahim Berksoy (haz. Adnan Gerger), Bedrettin Gündeş, Rojin Bilge, Sami Gönal,
Jack London dosyasında; Asya Akkaya, Alexandre Page, Osman Yılmaz, Naime Zantur, Yiğit Yavuz, Şükran Gür,
Çocuk sayfasında; Öykü Bilmez, Nev Rüya, Emel Nehir Çiçek, Tuana, Toprak Habeş,
Dergilerden sayfasında; KE dergisi’nden Melih Yıldız- Saniye Kısakürek söyleşisi,
Kürtçe sayfalarda Azad Zal, Feyzi Şenol, İrfan Simserkisij, Yaşar Eroglu, Kamran Simo Hedili, Gulan Zozan
Derginin baş yazısından;
Sevgili Okuyucu,

Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler adlı kitabında, “Yazarlık hayatım bana sözcüklerden çekinmeyi öğretti. En açık gibi görünenleri çoğu zaman en kalleşleridir.” der. Bu cümle, kelimelerin hem bir sığınak hem de bir mayın tarlası oluşunu hatırlatır bize.
Shakespeare ise Hamlet’in ağzından “Kelimeler, kelimeler, kelimeler…” diye seslenir. Yüzyıllar sonra Shakespeare’den bize kalan da yalnızca kelimelerdir; kâğıdın üzerinde çınlamaya devam eden, zamana meydan okuyan o titreşimler.
Peki milyonlarca yıl sonra insandan geriye ne kalacak? Bilim insanlarına göre belki sadece beton yığınları, USB kabloları, polyester parçalar… Bugünün ruhunu taşımayan, yalnızca maddesinin izini sürdürmeye çalışan birkaç teknofosil. Oysa bunlar ne insanın hayallerine dair bir söz taşıyacak ne de sevinçlerine, hüzünlerine, öfkesine dair bir iz. Belki de insanlık, sinsice ilerleyen bir Alzheimer gibi, kendi hafızasını kendi elleriyle silerek karanlık bir unutuluşun uçurumuna doğru sürüklenecek.
İşte bu yüzden kelimeler hâlâ en büyük hazinemiz; bizi geleceğe taşıyan, yokluktan kurtaran, unutuşa direnmemizi sağlayan incecik ama mucizevî bir bağ. İnsan, geride bıraktığı her cümlede bir iz, her hikâyede bir nefes, her şiirde bir yürek atışı saklar.
Belki de insanı ölümsüz kılan tam olarak budur: Kendini anlatma, iz bırakma, yaşadığını kanıtlama arzusu. Bedenler unutulur, şehirler un ufak olur, uygarlıklar tarihin tozlu raflarında kaybolur; fakat bir cümlenin içindeki titreşim, bir kelimenin içindeki duygu kuşaktan kuşağa geçerek yaşamaya devam eder. Bir okurun kalbinde yankılanan tek bir satır bile, insanlığın hafızasında açılmış küçük bir pencere gibidir.

Ve biz, bu pencerelerden içeri sızan ışıkla yolumuzu buluruz. Kelimeler, karanlığın içinden çekip çıkarır bizi. Ne zamanki insan kendi söyleyecek sözünden vazgeçer, işte o zaman gerçek bir yok oluş başlar.
Bu yüzden her zamankinden fazla, kelimelere ihtiyaç duyuyoruz. Onlar hem kendimizi anlamanın yolu hem birbirimize ulaşmanın tek köprüsü hem de geleceğe bırakabileceğimiz en temiz miras.
Saniye Kısakürek

Yorum yapın