
Bugün yeni bir şey öğrendim; tedirgin olmak. Şimdi cümle içinde kullanayım : “Çok tedirginim çünkü bana soru soracaklar. ” Oldu değil mi?
Misafirliğe gidecekmişiz akşam. Kâmil amcalara. Babamın en yakın arkadaşı. Onu sevdiğim söylenemez. Bana pat diye matematik soruları soruyor. Geçen hafta bize gelmişlerdi, yine sordu tabii. Babamla sohbet ederlerken, birden bana dönüp altı kere yedi demesin mi! Böyle sorulunca çok heyecanlanıyorum. Bilmediğimden değil yani. Geçen gün öğretmenden yıldızlı bir aferin bile aldım ama Kâmil amca sorunca işler değişiyor. Bilemedim tabii. Annemle konuştuk bu sabah, her sorulana cevap vermek zorunda değilmişim. Bundan sonra istemediğim şeylere kocaman bir “hayır!” diyeceğim. Hem de yıldızlı hayır! Ne saçma, çocuğum diye bana her şeyi sorma hakları var sanki!
Babam tatlıcıdan baklava aldı. “Misafirliğe eli boş gidilmez,” dedi. Oyuncağımı tutuyordum ben. Annemin de çantası vardı. Elimiz boş değildi ki. Neyse, baklavayı çok severim, iyi oldu. Kapıyı Aysel teyze açtı, Kâmil amcanın karısı. Çok tatlıdır, görseniz çok seversiniz, baklava gibi yani. Burada da bir benzetme yaptım. Harikayım değil mi?
Herkes iyi olduğunu birbirine birçok defa söyledikten sonra, sofraya geçtik. Tabii ki önce ellerimi yıkadım. Aysel teyzem çok güzel yemek yapar, demiş miydim? Bir tabak dolusu köfte ve patates kızartması yedim. En sevdiklerim. Biraz daha isteyecektim ki annemle göz göze geldik ama tabağım ikinci kez dolmuştu bile. Canım Aysel teyzem… Baklavayı da getirirler inşallah. Kâmil amcanın göbeği her yediği lokmadan sonra biraz daha şişti. Aysel teyze önündeki ekmekleri alırken biraz atıştılar. Yani tartışmak gibi bir şey atışmak da. Gülüyorlardı da aynı zamanda. O zaman buna şakalaşmak da diyebilir miyiz? “Artık sağlığına daha çok dikkat etmelisin Kâmil , kalbin var, ” dedi. “Senin kalbin daha önce yok muydu Kamil amca? ” dedim. Güldüler. Her şeye gülüyorlar zaten. Önüme konan baklava da beni güldürdü. Oh nihayet! Ben yerken annem,
“Kızım yavaş ye arkandan atlı kovalamıyor,” dedi. Bunun anlamını biliyorum ama söylemeyeceğim, biraz da siz araştırın canıım. Benim karnım da kocaman oldu Kâmil amcam gibi. Bir de şey vardı, “gülme komşuna gelir başına.” Komşuma güldüm başıma geldi işte. İyi de Kâmil amca benim komşum değil ki… Bunu daha iyi öğrenmem gerekiyor galiba.
Hep birlikte sofrayı topladık. Üstüne bir de çay içilecek. Babamla Kâmil amca tavla oynayacak. Annemle Aysel teyze de yemek tarifleri paylaşacak…
Sevda’nın yemekleri çok kötü oluyormuş öyle dediler. Sevda onların alt kat komşusu. Sessizce dediler ama duydum. Yerin kulağı var da demişler, bunu da yeni öğrendim. Benim de çok kulağım var, bunu hep unutuyorlar. Oyuncağımla oynuyormuş gibi yapıp dinledim. Sonra babamları izlemeye gittim. O kadar sırslı oynuyorlar ki, sanki oyun değilmiş gibi. Sırs mıydı o yaa? Hah hatırladım hırs hırs. Kâmil amca beni yanında görünce yüzüme baktı. Kesin soru soracak bana şimdi! Bu sefer ben ondan önce soracağım. Aklıma da hiç gelmiyor ki ne sorsam, ne sorsam? Immm. Buldum!
“Kâmil amca sen kaç yaşındasın?” diye sordum.
“Elli yaşımdayım” dedi. Ne kadar da büyük. Babamdan beş yaş daha büyük!
“Peki Sevda teyze kaç yaşında?”
“ O nerden çıktı çocuğum? Ne bileyim ben. ”
Biraz tedirgin oldu ama nedenini anlamadım. Az önce adı geçince, aklıma geliverdi işte.
O sırada Aysel teyze yanımıza geldi,
“Sevda kırk yaşında canım. ” dedi bana.
“Kâmil amcamdan on yaş küçükse ona neden abi demiyor annem gibi? Kâmil canım, diyor ” dedim. Aysel teyze ve Kâmil amca birbirlerine baktı. Annemle babam da bana. Sessizlik oldu biraz. Aysel teyzem bana,
“Sen nerden duydun bunu?” dedi heyecanlı bir sesle. Kâmil amca gömleğinin yakasını gevşetti. Bana bakıp kaşlarını yukarı kaldırdı.
“ Dün annem beni ekmek almaya göndermişti markete. Kâmil amcamla Sevda teyze önümden yürüyordu. Beni görmediler. Ben de Kâmil amcam soru sorar diye kendimi göstermedim. Sevda teyze,
‘ Kâmil canım, en sevdiğin yemeği yaptım sana’ dedi.”
Yine sessizlik oldu…
Kâmil amcanın yüzü kırmızı oldu. Aysel teyzenin göz yuvaları çıkacak gibi oldu. Yanlış söyledim, gözleri yuvalarından çıkacak gibi oldu diyecektim.
Annemle babam hemen toparlandı. Babam hızlıca montumu giydirdi. Çıktığımızı görmediler bile. Annem babama, “Şimdi kıyamet kopacak işte! Zaten o Sevda’nın bakışları bakış değildi!” dedi sinirli sinirli. Kıyamet kopacak ne demek acaba? Bakışları bakış değildi nasıl bir cümle? Hiçbir şey anlamadım. Babam, “Ah Kamil abi ahh” diye söylenip duruyordu. Aysel teyzem bas bas bağırıyordu. Sesi apartmanın giriş kapısından bile duyuluyordu. Bas bas bağırmak, bunu da yeni öğrendim ve kullanmış oldum.
Ben şimdi anladııımm; Aysel teyzem Sevda’ nın yemeklerini beğenmiyordu ya hani. Kâmil amcam beğenmiş diye kıskanmış olabilir mi? Kimse benim Aysel teyzemin eline süt dökemez. En güzel yemekleri o yapar işte!
Oh be! Sorulardan da kurtulmuş oldum böylece.

















