İstanbul Kitap Fuarı’ndan hangi kitapları alacağım? | Metin Celâl

Aralık 12, 2025

İstanbul Kitap Fuarı’ndan hangi kitapları alacağım? | Metin Celâl

42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 13-21 Aralık 2025 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Fuarın bu yılki teması “Edebiyatın Her Hali”” Onur yazarı Murathan Mungan. Yurt içi ve yurt dışından 1000’ e yakın yayınevi, marka ve sivil toplum kuruluşu ve yazarlar 400’den fazla kültür etkinliği ile 2000’den fazla imza gününde yeni kitapları ile okurlarla buluşacak.

Her yıl olduğu gibi birbirinden farklı ve ilgi çekici binlerce çeşit kitap arasında kendime ve bütçeme uygun olanları seçebilmek için fuara gitmeden önce bir kitap listesi hazırladım.

Edebiyatın Her Hali” ve Murathan Mungan

Murathan Mungan, elli yıldır edebiyata emek veriyor.  Fuarın teması “Edebiyatın Her Hali”ne uygun olarak bir çok türde eserler veren velut bir şair ve yazar. Mungan’ın, şiir, tiyatro, öykü, roman, deneme ve anı gibi çeşitli türlerde kitapları var. 

Listemdeki ilk kitap Murathan Mungan’ın 70. yaşı ve yazarlıkta 50. yılı vesilesiyle Metis Yayınları’nın Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’yle birlikte düzenlediği sempozyumun kitabı. “Tekil Kalabalık, Şair, Yazar, Entelektüel ve Anlatıcı Murathan Mungan” (Metis yay.) adlı derlemede Ayşenil Şamlıoğlu, Bahanur Garan-Gökşen, Behçet Çelik, Deniz Durukan, Doğan Yaşat, Fatih Özgüven, Fatmagül Berktay, Gaye Boralıoğlu, Haydar Ergülen, Mahmut Mutman, Murat Özyaşar, Müge İplikçi, Orhan Kâhyaoğlu, Savaş Kılıç, Sema Kaygusuz, Sevin Okyay, Sırma Köksal, Sibel Irzık, Sylvain Cavaillès, Murathan Mungan’ın bu çok yönlülülüğünü enine boyuna ele alıyorlar. Kitabın sonunda Mungan’ın da kendi ve eserleri hakkında uzun bir konuşması var.

Ayrıca, Metis’in Murathan Mungan için fuara özel hazırladığı “Murathan Mungan’ın Dünyası” adlı özel kataloğu ve Metis’in her yıl özenle hazırladığı vazgeçilmez ajandasını da edinmekte fayda var. Ajandanın bu yılki teması “Anlıyorsun Değil mi”. 

Odak Pazar: Türk Dünyası

Fuar kapsamında, 13-14-15-16 Aralık tarihlerinde açık olacak uluslararası salonda Odak Pazar: Türk Dünyası programı gerçekleştirilecek. Azerbaycan, Başkurdistan Özerk Türk Cumhuriyeti, Irak, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Tataristan Özerk Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan’dan gelecek yayınevleri ile fuar katılımcısı yayınevleri ortak dil-hikâye-kültür bağları üzerinden telif görüşmeleri yapacak ve iş birliklerini güçlendirecek. Söyleşi ve panellerde bu ülkelerin edebiyatını daha yakından tanıma şansına ulaşacağız. Ahmet Yeşiltepe’nin “Türk Dünyası Kültür Atlası” Türk Dünyası’na dair pek çok ayrıntıyı okuyup öğreneceğimiz bir rehber kitap özelliğinde (Ötüken Neşriyat.). Daha da ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler içinse Cavanşir Fevziyev’in 5 ciltlik “Türk Dünyası” (Yeditepe yay.) adlı çalışmasını öneriyorum.

Yabancı konuklar

İstanbul Kitap Fuarının konukları arasında bu yıl da birçok yabancı yazar var. Dünyada ve Türkiye’de binlerce okura ulaşmış olan Hyunam-Dong Kitabevi’nin yazarı Hwang Bo Reum, “Çözüm Bakanlığı” eseriyle çocukların ilgiyle okuduğu Sanne Johanna Rooseboom, Japon animasyon tarihinin en çok ödül alan serisi Madoka Magica’nın çizeri Hanokage, Dünya çapında 300 milyondan fazla satan ve milyonlarca okurun kalbini fetheden Saftirik serisinin yazarı Jeff Kinney fuarda okurları ile buluşacak.

Nobelliler

2025 Nobel Edebiyat Ödülü, Macar yazar Laszlo Krasznahorkai’ya verildi.  Laszlo Krasznahorkai’nın eserlerini Can Yayınları yayınlıyor. Bu büyük ustanın eserlerini okumaya “Direnişin Melankolisi” ile başlamanızı öneririm. Yazarın “kıyamet güldürüsü” diye nitelendirilen “Direnişin Melankolisi” adlı yapıtı şöyle tanıtılıyor; “bir taşra kasabasına gelen gizemli sirkin ekseninde biçimleniyor. Sirkin tek gösterisi olan devasa balina, kasabalıları birbirine düşürürken gözü yükseklerde olan Eszter Hanım’a da diktatörlük yolunu açıyor.”

Geçen yılın Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Han Khang’ın eserleri ard arda Türkçeye çevriliyor. En yenisi “Yunanca Dersleri” (April yay.). “Yunanca Dersleri” şöyle tanıtılmış; “iki insan arasında kurulan beklenmedik bağın hikâyesi. İnsanın insana şifa olmasına, dilin ve dokunmanın gücüne yazılmış bir aşk mektubu. Duyuları uyandıran, hayatta olmanın özünü hatırlatan unutulmaz bir eserle karşı karşıyayız.”

2018  Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Olga Tokarczuk’un eserlerini Timaş Türkçeye kazandırmaya devam ediyor. Yeni eser “Kitap’ın Yolcuları”nda 1685’de geçiyor. “Kral, Katolikliği tek yasal din olarak ilan edince bir grup yeni bir vatan bulma umuduyla ülkenin diğer ucuna ulaşmak üzere yola çıkıyor. Zaman zaman maceraya dönüşen bu yolculuk, yalnızca onların kaderini değil, tüm insanlığın tarihini değiştirebilir. Hedeflerindeki Pireneler’de, ulaşılması güç bir dağ geçidinde, küçük bir manastırın duvarları arasında, yüzyıllardır saklanan bir Kitap vardır. Bu Kitap’ın dünyanın geleceğini etkileme şansı doğmuştur. Ancak dünya, onun bulunmasına hazır mıdır?” diye tanıtılıyor.

Nobel Edebiyat ödülünü kazanan üçüncü Türk olan Daron Acemoğlu’nun James A. Robinson’la birlikte kaleme aldığı “Ulusların Düşüşü” (Doğan Kitap) “Yazarlar kısaca “Neden bazı ülkeler zenginken bazıları yoksuldur?” şeklinde bir soru ortaya atıp, köleci toplumlar, feodalizm, sömürgecilik, kapitalizm ve sosyalizm uygulamaları arasında ilginç ve çok öğretici bir yolculuğa çıkıyorlar. Sömürgeler, koloniler, devrimler ve kurtuluş hareketlerinin gölgesi, günümüze nasıl düşüyor… Sanayi Devrimi, neden Moldovya’da değil de İngiltere’de başladı… Kara Ölüm denilen Veba, kralları, lordları, serfleri nasıl etkiledi… Toplumların elitleri ile en alttakiler arasında değişen ve değişmeyen ilişki biçimleri hangileridir… Ulusların Düşüşü, dünyaya bakışınızı ve kavrayışınızı değiştirecek” diye tanıtılıyor.

Dünya’dan kitaplar…

İstanbul Kitap Fuarı aynı zamanda yayın sezonunun da açılması anlamına geliyor ve birçok yeni kitap ilk kez fuarda okurlarla buluşuyor.  Georgi Gospodinov geleceğin Nobel adaylarından. Babasının ölümünü anlatıtığı anı romanı “Bahçıvan ve Ölüm” (Metis Yay.) büyük ilgi gördü. “Georgi Gospodinov, yeri doldurulamaz bir kayıp karşısında hissettiklerini içten ve etkileyici bir dille aktarırken, aynı zamanda hayat ve ölüm üzerine, sevgi ve yas üzerine, varoluşumuzu anlamlandıran ve yola devam etmemizi sağlayan şeyler üzerine derin bir tefekküre dalıyor.”

Romen yazar Mircea Cărtărescu da Nobel adaylarından.  Cărtărescu’nun Türkçedeki yeni kitabı Nostalji (Holden Kitap), şöyle tanıtılmış; “Hafıza ve büyünün düşsel bir romanı olan Nostalji, Komünist Bükreş’in karanlık dünyasını tuhaf büyülerle dolu bir yere dönüştürüyor. Rus ruletinde kurşunların sayısını sürekli artıran bir adam, arabasının kornasını müzik aletine çeviren bir mimar, düşle gerçeği karıştıran bir kız ve mahalleye yeni taşınan gizemli bir çocuk. Hepsinin üzerinde Cărtărescu’nun belli belirsiz gölgesi. Kâğıt hışırtıları. Daktilo tıkırtıları. Gece yarısı yumruklanan kapının yarattığı tedirginlik. Gerçeklikle sembolizmi, zaman ve miti harmanlayan bu başyapıt, insana, okuduğu için kendini şanslı hissettiren eserlerden.”

Jorge Luis Borges ve Osvaldo Ferrari’nin “Diyaloglar”ı iki cilt halinde Everest Yayınları’ndan çıktı. Osvaldo Ferrari içten soruları aracılığıyla Borges’in hem edebiyatına hem de Buenos Aires’le kurduğu yakın ilişkiye mercek tutuyor ve Arjantinli olmanın ne anlama geldiğinden, Japonya’ya yaptığı seyahate, belleğinin kırılgan dokusundan körlüğüne, yaşlılığına ve esin kaynaklarına dek uzanan diyaloglardan oluşuyormuş bu kitap.

Andrew Donskov’un derlediği “Tolstoy ve Tolstaya: Mektuplarla Bir Hayatın Portresi”nde (İletişim Yay.) büyük ustanın eşiyle mektuplaşmalarıyla yaşamını, eserlerinin oluşumunu, yaşadığı çağ ve edebiyat, sanat, politika hakkında görüşlerini okumak mümkün. İletişim Yayınları standına gittiğinizde Oğuz Atay’ın eserlerini yeni bir tasarımla ve ciltli olarak sunan özel baskıları da incelemenizi öneririm. Tam koleksiyonluk kitaplar olmuş.

Louis-Ferdinand Céline’in “Savaş”ı  (Can Yay.) elyazmaları 2020’de bulunnan kayıp bir eser.  The New Yorker eseri “Büyük Savaş’ın dehşetini bu denli derin ve yoğun bir şekilde hissettiren başka bir anlatım olmamıştır” diye değerlendirmiş.

Agustín Fernández Mallo’nun “Savaş Üçlemesi” (Livera Yayınevi) ödüllü bir roman. “Franco rejiminin toplama kampı olan San Simón Adası’nda geçmişle yüzleşen bir edebiyatçı, ABD’de yaşamına zaman zaman uzaktan bakan “eski bir astronot” ve Normandiya’nın soğuk kıyılarında dolaşan bir yazar. Üç ayrı coğrafyada ilerleyen bu anlatılar, yalnızca geçmişin hayaletlerini değil, modern çağın bireysel ve kolektif travmalarını da ele verir” diye tanıtılmış.

“Bu, çocukluğumun hikâyesi.” diyen Tjan Sila’nın “Saraybosna Radyosu” (Siren Yayınları) “Saraybosna Radyosu, yakın geçmişin en yıkıcı dönemlerinden birini büyüme eşiğindeki bir çocuğun gözünden anlatıyor. Bir şehrin yıkımı bir ailenin savruluşuna, bir çağın kapanışı bir bireyin arayışlarına zemin hazırlıyor. Ingeborg Bachmann ödüllü Tijan Sila, zamanımızın bir portresini melankolik ve trajikomik bir dille resmediyor” diye tanıtılıyor.

Türk edebiyatı deyince…

“Sözcükler Fotoğraflar”da (Everest yay.) Türk şiirinin yaşayan büyük ustası Hilmi Yavuz, usta fotoğraf sanatçısı Kamil Fırat’ın eserleri hakkında yorumlar yazmış. Edebiyatımızda, sanatımızda nadir görülen ilginç bir ortak çalışma.

Faruk Duman yeni romanı “Balıklarla İlgili Rivayet”te (Yapı Kredi yay.) bizi “harikulade olaylarla dolu bir masal dünyasına sürüklüyor; daha doğrusu efsaneler diyarı İstanbul’un çok eski zamanlarına götürüyor” ve tuhaf bir İstanbul masalı anlatıyormuş.

Kemal Varol “Onu Sevdiğim Zamanlar” (Doğan Kitap) edebi coğrafyasını Paris-Arkanya hattına taşıdığı, iç içe geçen iki hikâyeyle ilerleyen bir roman. “İnsanları ayıran değil, ortaklaştıran yaraları; suskunluğu sınırsızlığa dönüştüren büyülü bir aşkı olağanüstü bir dille anlatıyor” diye tanıtılıyor.

Defne Suman yeni romanı “Rüyaya Benzer”de (Doğan Kitap) “1990’ların çalkantılı Türkiye’sinde bir üniversite öğrencisinin İstanbul’u, kendini ve hayatı keşfetme hikâyesi”ni anlatıyormuş. 

Kaya Genç’in yeni romanı “Şehir” (Sia Kitap) “2000’lerin ilk on yılının tam orta noktasında, yirmili yaşlarında üç insanın paylaştıkları dört mevsimi anlatıyormuş. Amsterdam’da atılan her adımın, girilen her sokağın, binilen her trenin, yenilen her yemeğin, konuşulan her konunun mucizevi bir biçimde yeniden canlandığı beş bölümlük bir büyüme ve olgunlaşma hikâyesi.”

Hakan Kaynar “Ankara’nın Duygusal Tarihi” (Sel Yayıncılık) “Yakup Kadri, Aka Gündüz, Refik Halid, Nahid Sırrı ve Memduh Şevket eşliğindeki bu kent yolculuğu; Vüsat O. Bener, Cihat Burak, Adalet Ağaoğlu’nun duraklarında soluklanarak Ayhan Geçgin ve Sezgin Kaymaz’la günümüze dek varıyor. Bilhassa da İlhan Tarus’un tanıdık ve küçük Ankarası, Sevgi Soysal’ın kalabalıklaşan Yenişehir’i ve Barış Bıçakçı’nın kayıtsız, yalnızlaştırıcı çağdaş Ankarası üzerinden; kentin her veçhesi kaygı, ihtiyat ve yalnızlık üçgeninde, her coğrafyanın muhtaç olduğu bir yeni-yeniden-okumaya tabi tutuluyor”muş.

Enis Batur “Cinlerin İstanbulu”nda (Kırmızı Kedi Yayınevi) “En uzaktaki fenerinden metruk adalarına, girilmemiş dehlizlerinden “çıkmaz” sokaklarına, eski yazmalardan yeni metinlere, şehrin tarihinden şehrin tarihine katkıda bulunan isimlerine, çeşmesinden hamamına, mimarından ressamına…” bakıyor, anlatıyor.

Sevin Okyay ve Arzu Taşçıoğlu “Ejderha – Kadim Zamanlardan Günümüze Sevdiğimiz Ejderhalar” (Deli Dolu Yayınları), kimi kültürlerde dehşet kimilerindeyse bereket saçtığına inanılan ejderhaların binlerce yıllık efsanesine ışık tutan, kapsamlı bir kılavuz. Okurları, ağzından ateş püskürten bir ejderhanın sırtında görkemli bir yolculuğa davet eden kitap, Sümer mitlerinden Yunan destanlarına, Çin’in bilge ejderhalarından İskandinav sagalarına, Anadolu menkıbelerinden modern edebiyatın unutulmaz ejderlerine kadar geniş bir panorama sunuyormuş.

Şair Gültekin Emre’nin yeme-içme kültürüne de değindiği günlüklerinin yeni cildi “Uyandır Çayı Kızarmış Ekmeği De Sofra Aşktır De” (Oğlak yay.) ve “Denizi Göre Göre Deniz’li Şiirler Güncesi” (Alakarga yay.) de listemdeki kitaplar.

Şiirsiz olmaz

Şair Nazmi Ağıl“Bana Hiç Yazmayan Dünyaya: Emily Dickinson – Şiirler, Çeviri Kararları, Yorumlar” (Koç Üniversitesi Yayınları)ileTürkçede bir ilki gerçekleştiriyor. Orijinal şiirlerin çevirileriyle birlikte sunulduğu bu kapsamlı çalışma“Şiirler şairin yaşam öyküsüyle, mektuplarından yakalanan ipuçlarıyla yorumlanıyor. Böylece hem şairle hem çevirmeniyle derin ve keyifli bir sohbet imkânı doğuyor” diye tanıtılıyor.

Şair Ali Günvar, Shakespeare’in Soneleri’nde (Ötüken Neşriyat) büyük ustanın154 sonesinin tamamını İngilizce orijinalleri ile birlikte ilk defa Türkçede yayınlamış. Emek ürünü, kıymetli bir çalışma.

“Aşk Elçisi” (Studio Yayınları) İlhan Berk’in Türk şiirinin, en güçlü aşk şiirlerini biraraya getirdiği antolojisi, 1965’teki basımından sonra ilk kez okurlarla buluşuyor.

Fuzuli’nin bütün eserlerinin üçüncü cildi “Kırk Hadis Beng ü Bade Enisü’l-Kalb” (Vakıfbank yay.), Robert Desnos’tan Tahsin Yücel’in derleyip çevirdiği şiirlerden oluşan “Hayır Aşk Ölmedi” (Yapı Kredi yay.), Ataol Behramoğlu’nun seçme şiirleri “Sana Seslenmek İçin” (İş Bankası yay.), Şükrü Erbaş’ın düzyazı şiirlerinden oluşan “Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları” (Kırmızı Kedi yay.), Enis Batur’un 2019 – 2023 arasında yazdığı şiirlerden oluşan “Ağır Su” (Minoa yay.), Haydar Ergülen’in annesi Gül Hanım’a adadığı şiirlerden oluşan “Cömert Gül” (Kırmızı Kedi yay.), genç yaşta kaybettiğimiz Bülent Parlak’ın bütün şiirlerinden oluşan “Sevgili Huzursuzluğum” (Ketebe yay.), Gültekin Emre’nin “Onca yılın Onca Yolun” (Oğlak yay.), Kadir Aydemir’in “Yitirilmiş Şeyler Arasında” (Yitik Ülke yay.), kararlılıkla şiir yayıncılığını sürdüren Everest Yayınları’nın yeni dizisinden Dilek Mayatürk’ün “Neden Olmasın”, Rona Aslan’ın “Dalgın”, Elçin Sevgi Suçin’in “Paralize Zaman Diyalogları”, Cem Yavuz’un Atilla Josef’den derlediği “Güzellik Dilencisi” ve Modern İstanbul Ermeni Şiiri’nin kurucularından Haygazun Kalustyan’ın toplu şiirlerinden oluşan “Güzel Şeyler Tesadüf Etsin” (Aras yay.) listemdeki diğer şiir kitapları. 

Yorum yapın