Üç tarafı denizlerle çevrili bir coğrafyada yaşamamıza rağmen edebiyatımızda balıkçılar ve deniz insanları üzerine çok fazla eser kaleme alınmamış. Denize daha çok kenarından bakmayı seviyoruz. Türk edebiyatında denizi “dışarıdan izleyen” değil, “içinde yaşayan ve o tuzlu suyu yutan” pek fazla yazara rastlamıyoruz.
Türk öykücülüğünün zirvesi, günümüz öykücülerinin hepsinin “Onun paltosundan çıktık” diyebileceği Sait Faik, denizi içinden yazan nadir yazarlardan. Çok fazla deniz, balıkçı öyküsü yok ama “Dülger Balığının Ölümü”, “Sinağrit Baba” öyküleri hemen akla gelir. Sait Faik, denize ve balıkçılara büyük bir sevgi ve “kardeşlik” duygusuyla yaklaşır. Balıkçı kahvelerindeki sohbetleri, geçim sıkıntısını ve deniz sevgisini şiirsel bir dille anlatır.
Deniz edebiyatımızın kurucusu ise Halikarnas Balıkçısı’dır bence. Bodrum ve Ege denizi onunla özdeşleşmiş. Balıkçılar ve sünger avcıları onun kahramanı. Zeyyat Selimoğlu, Karadeniz balıkçılarının yoksulluğunu, hırçın doğayla ve birbirleriyle olan acımasız mücadelesini anlatıyor. Duygusallıktan uzak, oldukça gerçekçi ve yer yer ironik bir dili var. “Ekmek kavgası” temasını deniz üzerinden işliyor. Deniz edebiyatının biraz gölgede kalmış ama çok güçlü bir ismi de Yaman Koray. Romanlarında büyük balık avlarını, sünger avcılarını ve denizcilerin kendi aralarındaki psikolojik gerilimleri işlemiş.Deniz edebiyatının son temsilcisi Vecdi Çıracıoğlu. Sarıkasnak, Oltacı, Ruhisar gibi kitaplarını hep “Denize Dair Hikayat” başlığı altında toplamış.
Tarihi romanlarında bile deniz vardır. O öykülerinde ve romanlarında deniz insanlarını anlatıyor. Vecdi Çıracıoğlu’nun kahramanlarına Boğaz kıyılarında, balıkçı barınaklarında, meyhanelerde ve en çok da Rumeli Hisarı’nda rastlıyoruz.
Çıracıoğlu’nun öykülerinde deniz sevgisi esas ama bu romantik bir şey değil. Deniz aynı zamanda bir var olma ve mücadele alanı. Balıkçıların yaşam mücadelesini anlatıyor. Deniz insanların karakterlerini, denizden kopamayanların psikolojisini irdeliyor. Balıkçılar arasındaki ilişkileri, denizin ortasındaki iktidar mücadelesini konu ediniyor. “Deniz görgüsü”nü örneklerle öğretiyor. Ve her şeyi sıcak, sevecen bir dille anlatıyor.
Öykülerinde deniz insanlarının kendilerine has dilini, kullandıkları terim ve sıfatları, balıkçı argosunu çok yetkin şekilde kullanıyor. Bu da öykülerin inandırıcılığını güçlendiriyor. Öyküleri okurken bir balıkçı kahvesinde oturuyormuş ya da bir teknede balık tutuyormuş hissi uyandırıyor. Kendinizi öykü kahramanlarının arasında hissediyorsunuz.
Deniz onun öykülerinde sadece “mavi ve huzurlu” bir yer değil. Deniz genellikle veren, bazen can alan… Balıkçılar ise kahraman değil, ekmek parası için canını dişine takan, bazen birbirine kazık atan, bazen de ölümüne dostluk kuran gerçek insanlar.
Vecdi Çıracıoğlu kahramanlarına sevgi ve dostlukla yaklaşıyor ama romantize etmiyor, aksine, somut bedensel emek ve hayatta kalma mücadelesi üzerinden toplumsal eleştirisini de yapıyor. Bu özelliğiyle onu “sert gerçekçi” olarak tanımlayabiliriz.
Vecdi Çıracıoğlu son kitabı “Maviden – Deniz Güzeldir”de de Rumeli Hisar’ın balıkçılarını konu ediyor. Balıkçıları örnek vererek insanın denizle kurduğu varoluşal ilişkiyi inceliyor. Bu öykülerin kahramanları yoksul ama gönlü zengin, gündelik ekmek kavgası veren, boğaza, denize ve mevsime bağlı yaşayan kişiler. Hava koşulları ve denizin bereketi hayatlarını belirliyor.
Deniz ne verirse onunla yetinmek durumunda olduklarını biliyorlar. Fazlasını talep ettilerinde, kurnazlık ya da hile yaptıklarında toplumdan önce ekmeğini yedikleri denizin kendilerini cezalandıracağını biliyorlar.
Yoksulluk ve belirsizlik, karakterlerin davranış ve duygularına sinmiş. Çok konuşmuyorlar, duygularını dışa vurmakta zorlanıyorlar.
Deniz hem geçim kaynağı hem de kaçış alanı onlar için. Balık tutarken denizdeki sessizlik, içlerindeki fırtınalar var. Deniz, bu öykülerde hem bir sığınak hem bir ayna. Vecdi Çıracıoğlu umuduyla umutsuzluğu arasında sıkışan, kadere boyun eğip sessiz kalan deniz insanının iç dünyasını ustaca yansıtıyor.
Maviden’deki öykülerin anlatıcısı hem onlara yakın hem de dışarıdan biri. Balığa çıkarlarken eşlik ediyor, destek veriyor ama esas geçimi balıkçılıktan değil. Vecdi Çıracıoğlu gibi dökümhanelerden geliyor ve mesai sonrası balıkçılarla kahvehanelerde, meyhanelerde buluşuyor. Her şeylerini paylaşıyor.
Çıracıoğlu’nun dili yalın ama güçlü. Denizin doğasına uygun olarak gerçeklik ile şiirsellik arasında iyi bir denge kuruyor. Sait Faik’in başlattığı, Cemil Kavukçu’nun geliştirdiği “sakin gerçekçilik” çizgisinin son temsilcisi ve toplumcu bakışıyla öyküleri sadece bireysel dramların toplamı olmaktan çıkarıp bir toplumsal eleştiriye de dönüştürüyor. Yitik gitmekte olan sadece bir yaşam biçim değildir, olumsuz anlamda değişen toplumsal yapının, insan ilişkilerinin de göstergesi. Vecdi Çıracıoğlu, gösterişsiz ama etkili bir şekilde şu gerçeği hatırlatıyor: “Yoksulluk bir duygu değil, bir düzen sorunudur.”
- Maviden – Deniz Güzeldir, Vecdi Çıracıoğlu, Edisyon Kitap, Eylül 2025.


















