Çağdaş Felsefede Hareket Eden Her Şeyin İncelenmesi | Aynur Kulak

Aralık 5, 2025

Çağdaş Felsefede Hareket Eden Her Şeyin İncelenmesi | Aynur Kulak

Çağdaş dünya felsefesinin önemli temsilcilerinden Thomas Nail  Amerikalı bir filozof ve bizler kendisini çağdaş felsefede çok önemli bir yere konumlayan Ayrıntı Yayınları’nın Felsefe Dizisi’nden  yayımlanan Hareket Felsefesi kitabı ile buluştuk. Çağdaş felsefe kapsamında çok önemli bir yere sahip olan Hareket Felsefesi  Thomas Nail’in sosyal, estetik, bilimsel ve ontolojik alanlardaki çeşitli olguların temel hareket perspektifinden analizlerini bir bütün olarak görebileceğimiz önemli bir kitap. Hareket Felsefesi’nin benzersiz bir felsefi metodoloji türü olduğunu savunan Thomas Nail, süreç felsefesi ile ilişkilendirdiği Hareket Felsefesi’ni Whitehead’in “süreksiz durumlar”ından ve Bergson’un “canlıcılık” anlayışından farklı bir perspektif görüşle sunuyor.

Neredeyse her filozofun ve hatta sıradan insanın yaptığı gibi, nesnelerin hareketini basitçe tanımlamak ile hareket felsefesi arasındaki fark, hareketin tanımlamada analitik olarak birincil bir rol oynama derecesidir.” diyor Nail.

Thomas Nail’in bu önermesinden yola çıkarak kitabın içeriğine geçmeden önce; “Hareket Felsefesi nedir?” sorusunu sormak istiyorum. Çok basit bir yerden ilerleyerek bu soruya, hareket eden her şeyin incelenmesidir, diyebiliriz. Nail’in “hareket” kavramına dair çıkış yaptığı nokta tam da burası. Evrende hareket etmeyen hiçbir şey bilmediğimiz için bu görüş oldukça geniş bir uygulama alanına sahip. Kuantum düzeyinden biyolojiye, insan toplumuna, sanata, bilimlere, ontolojiye, Yeryüzü sistemlerine ve kozmosa kadar farklı disiplinler ve gerçeklik düzeylerinde hareketli şeyleri düşünmek için kavramsal bir çerçeveyle karşı karşıyayız.

Hareket felsefesini tanımı aynı zamanda materyalist bir süreç felsefesini işaret etmekte. Temel fikir ise durağan tözlerin, özlerin ve nesnelerin bulunmadığı, sadece süreçlerin var olduğu. Bu fikir, yirminci yüzyıl süreç filozoflarının benzer görüşlerine dayanıyor ama aynı zamanda onlardan önemli noktalardan ayrılıyor. Hareket felsefesi, sabit görünen şeylerin aslında devinen maddenin “yarı kararlı” modelleri olduğunu söylüyor bizlere.

Hareket Felsefesi’nin temel tanımları sonrası Nail’ın temel önerisinin ne olduğuna geçebiliriz: Batı düşüncesinin (ve geniş anlamda modern düşüncenin) temelde durağanlık, öz veya sabit nesneler varsaydığını; oysa dünyayı ve insan topluluklarını anlamak için hareketi—yani süreçleri, geçişleri, aktörleri ve dinamik etkileşimleri—ontolojik bir ilkeden başlayarak düşünmemiz gerektiğini savunması. Bu yaklaşım, onu klasik öz-ontolojilerden, bazı süreççi felsefe yaklaşımlarından ve mobiliteler çalışmalarından (mobilities research) ayrıştırırken bağlantılar kurmasını da sağlıyor.  Thomas Nail böylece çağdaş felsefede fark yaratarak  büyük ölçüde kendini ispatlayan felsefeciler arasına giriyor.

  •  

Kitap genel olarak iki rotada ilerliyor:

  1. Teorik-temel bölüm: Hareketin ontolojisini kuruyor; “metastabil davranışlar”, süreççi varoluş, hareket ve nesne ilişkisi gibi kavramlar tanıtılıyor. Burada hareket, kesintisiz bir enerji akışı değil, düzenlenmiş ama geçici istikrarlar (metastability) olarak betimleniyor.  
  2. Tarihsel ve uygulamalı bölümler: Hareket perspektifiyle tarih, politika, göç, kentleşme, teknoloji ve estetik gibi alanlara uygulamalar sunuyor — örneğin göç ve sınırlar, kentsel hareketlilik pratikleri ve modern bilimin hareket hakkındaki kavrayışları. Nail’ın daha önceki çalışması (Göçmen figürü) ile bağ kuran tarihsel okumalar burada görünüyor.  

Nail oluşturduğu bu iki rotayla eleştirel tarih okumaları, kavramsal analiz ve örnekleyici olgusal betimlemeleri harmanlıyor. Hem geniş tarihsel örnekleri (uzun dönemli değişimler, kentlerin hızı vb.) hem de çağdaş olguları (göçmen-pratikleri, modern mobilite verileri) kullanarak hareketin kuramsal sonuçlarını çıkarıyor. Bu disiplinlerarası tarz, kitabın hem felsefi hem uygulamalı çalışmalara hitap etmesini sağlıyor. 

  •  

HAREKET, HER YANIMIZDA olmasına karşın onu kavramaya yönelik çabalarımızdan sürekli sıyrılıyor gibi görünüyor. Tıpkı dumanın parmaklarımızın arasından geçip dağılışı gibi, hareket de onu nasıl yakalamaya çalıştığımıza cevaben değişiyor ve kıvrılıyor.”

Thomas Nail’in satır aralarında okurla kurmak istediği diyaloglar çok önemli. Bu kitap, hareketin doğasına dair bazı temel sorulardan başlayarak bu soruları yanıtlamaya çalışırken ortaya çıkan sonuçlar üzerinden okuruna yol göstermeyi amaçlıyor.” diyor mesela. Bu amaçları açıklarken verdiği örnekler çok önemli; amaçlarını ispattan ve ikna etme süreçlerinden ziyade somut gerçeklere dayanıyor.  Verdiği şu örnek kapsayıcılığı, derinliği, çağdaş perspektifi adına kitapta ilgimi çeken en önemli örnek oldu. “Hareket kadar basit bir şey, dünyadaki diğer gelenekler için bir sorun yaratmazken Batılı filozoflar ve bilim insanları için neden böylesine muazzam bir güçlük yaratmaktadır?”   Sadece Batı ile ilgili olanın merakı içerisine girmiyoruz bu soru ile ilgili olarak; aynı zamanda gelenekler, kültürler işin içinde olduğu gibi önemli bir karşılaşma ile karşı karşıya olduğumu okuyacak olmak heyecanlandırıyor beni.

“Neden Batı tarihinin en parlak zihinlerinden bazıları, şeylerin neden hareket ettiğini açıklayabilmek için tümüyle hareketsiz bir şeyin keşfine adamıştır yaşamlarını? Antik Yunan filozofu Aristoteles, evreni ilk harekete geçiren ve ona düzen veren “hareket etmeyen hareket ettirici”yi tahayyül etmiştir. Antik bilim insanı Arkhimedes, sabit bir dayanak noktasına ve yeterince uzun bir kaldıraca sahip olursa dünyayı hareket ettirebileceğini düşlemiştir. Sonrasında on yedinci yüzyıl Fransız filozofu René Descartes, Arkhimedes’in dayanak noktasını, etrafındaki hareketli gerçekliğin nesnel biçimde bilinebileceği bir “kesin bilgi” noktası şeklinde yeniden yorumlamıştır. Descartes ve Isaac Newton gibi birçok modern düşünür, Tanrının devinimsiz bir saatçi gibi kendisi sabit kalıp mekanik evrenimizi devinime geçirdiği inancını paylaşmıştır. Hatta Albert Einstein’ın sonlu bir “blok evren”de yaşadığımıza dair yanlış teorisi bile devinimi devinimsiz bir şey üzerinden açıklamaya dönük yüzyıllar süren çabanın bir parçasıdır.”

Thomas Nail, Batının felsefe tarihinin “hareketi” tanımlamak için kendini tamamen “hareketsiz” şeylerin keşfine adamasını hareket eden her şeyi kontrol etme arzusunda yattığını söylüyor. Hareketi başka bir şey üzerinden açıklamamayı seçersek ne olur, basit sorusu Thomas Nail’in büyük cevaplar bulmasına neden oluyor ve bu cevapları bizimle paylaşıyor. Bizi etkileyen hiçbirimizin itiraz edemeyeceği ilk cevaplarından biri şu oluyor:

“Avrupa-Batı geleneği tarihsel ilerlemesini doğanın tahakküm altına alınması üzerinden tanımlamıştır. Modern Avrupalılar doğayı, değişmeyen yasalar ve sabit ilkelerle kontrol edilip hükmedilecek pasif bir madde saymıştır. Sonsuzluk, ruh, güçler, özler, mutlak uzay ve zaman gibi metafizik fikirlerin hepsi maddenin hareketini değişmeyen bir dış neden ile açıklamayı amaçlamıştır. Ne yazık ki dünyanın büyük bir kısmı, şu anda, devinen maddeyi tabi kılmaya yönelik bu vahim kararın sonuçlarını yaşamaktadır. (…)  Bu yaklaşım doğanın, kadınların, daha koyu tenli insanların, hayvanların ve bedenin tahakküm altına alınmasına meşruiyet kazandırmıştır. Kuşkusuz, çoğu insan inanç ve davranışlarının bu kadim dikey tahakküm eksenine gayet muntazam bir şekilde oturduğunun farkında değildir.”

Thomas Nail’in çağdaş felsefe adına sorduğu sorular ve verdiği cevaplarla çok önemli bir felsefeci. Sadece felsefe tarihi, günümüz politikalarının nasıl bir zemine yerleştirilmek istendiği, farklılıkların, ayrışmaların, ötkileştirilmelerin her şeyi kontrol etme güdüsüyle neden canlı tutulduğunu değil, kuantum fiziğinin çağdaş yeniliklerde nasıl kullanıldığı, dijital medyanın işlevi, hiç bitmeyen küresel hareketliliğin nedenlerini, iklim krizlerine neden olan gerçeklerin sebeplerini bizlerle paylaşarak artık bir şeylerin değişmesi gerektiği yönünde çözüm önerileri sunuyor.

Thomas Nail’ın Hareket Felsefesi çağdaş felsefede iddialı ve yaratıcı bir dönüşüm önerisi kesinlikle. Hareketi ontolojinin merkezi yaparak birçok disiplin için yeni kavramsal araçlar sunuyor. Kitap hem teorik açıdan zengin hem de uygulama olanakları yüksek; eğer hareket, süreç ve mobilite üzerine düşünmeyi derinleştirmek istiyorsanız bu kitap önemli bir başlangıç ve referans noktası. 

Yorum yapın