İkizlerin Gölgesinde Yas ve Kimlik: Bunu Düşünmek İstemezdim | Özlem Sipahioğlu

Kasım 27, 2025

İkizlerin Gölgesinde Yas ve Kimlik: Bunu Düşünmek İstemezdim | Özlem Sipahioğlu

İkizlerin dünyasında yas, kimlik ve kayıp birbirine karışıyor. Jente Posthuma’nın romanı Bunu Düşünmek İstemezdim, okuru derin bir içsel yolculuğa davet ediyor. Sayfaları çevirdikçe karakterlerin yalnızlıkları ve kayıpları hissediliyor; anlatım, okuyucuyu doğrudan içine çekiyor ve uzun süre etkisini bırakıyor. 2024 International Booker Prize kısa listesinde yer alan bu eser, kaybın ve yasın sıradan bir anlatımla aktarılmadığını, parçalı ve gözlem odaklı bir dille ele alındığını gösteriyor.

Jente Posthuma, 1974 yılında Hollanda’nın Enschede kentinde doğdu. Utrecht Üniversitesi’nde Edebiyat, ardından Paris’te Fransız Dili ve Edebiyatı eğitimi aldı. Üniversite yıllarında yazdığı kısa öykülerle dikkat çekti ve Hollanda’nın önde gelen edebiyat dergilerinde yayımlandı. Gazetecilik ve röportaj çalışmaları, karakter analizleri ve gözlem yeteneğini geliştirdi. İlk romanı Mensen zonder uitstraling ile kısa listelere girdi, ikinci romanı Bunu Düşünmek İstemezdim ile uluslararası alanda geniş yankı uyandırdı. Posthuma’nın eserleri, bireysel kimlik, aile bağları ve kayıp temalarını işleyişiyle biliniyor. Yazım tarzı sadelikle derinliği birleştiriyor; kısa kesitler ve gözlemci bakış açısı, karakterlerin ruhsal dünyasını incelikle yansıtıyor.

Roman, klasik bir anlatı yapısına bağlı kalmıyor. Hikâye, kısa kesitler, günlükler, iç monologlar ve terapi seanslarından oluşuyor. Merkezde ikiz kardeşler Bir ve İki var. Her ikisi de erkeklerden hoşlanıyor; ancak Bir, 35 yaşında hayatına son veriyor. İki, kardeşinin ölümüyle başa çıkmaya çalışırken onun günlüklerini okuyor, dairesinde kalıyor ve yatağında uyuyor. Posthuma, doğrudan cevaplar vermek yerine okuyucuya ipuçları sunuyor; bu sayede karakterlerin ruhsal süreçleri daha yoğun ve gerçekçi bir biçimde hissediliyor.

Roman, yalnızca bir ölümün ardından yaşanan boşluğu değil, aynı zamanda kimlik arayışını, yetiştirilme biçimlerini ve aile bağlarının kırılganlığını da ele alıyor. Anlatıcı, kardeşinin ölümünün ardından hayatını yeniden bir araya getirmeye çalışırken, geçmişin izlerini takip ediyor; çocukluk anıları, ilişkiler ve günlüklerden kesitler aracılığıyla nelerin yanlış gittiğini anlamaya çalışıyor. Yer yer umut ve ilerleme parıltıları var; fakat tıpkı yas gibi bunlar da akıp gidiyor. İkizler üzerinden kurulan bu anlatım, aile, kimlik ve aidiyet kavramlarını derinlemesine inceleyerek okuyucuya farklı bir bakış açısı sunuyor.

Posthuma’nın yazım tarzı, acı verici derecede dürüst. Kitapta belirgin ve net mesajlar veya kesin bir son yok; hikâye, yasın ve depresyonun doğallığıyla akıp gidiyor. Açık ve net mesajlar, belirgin ve kesin bir son, doğrudan konuşmalar, dinamizm ve bol diyalog seviyorsanız, bu kitap size göre değil. Ancak depresyonun çağımızın hastalığı olduğu fikrine ışık tutan bir eser arıyorsanız, bu roman tam size göre. Anlatımın sadeliği, kısa kesitlerle derin duygular yaratması ve karakterlerin iç dünyasına dair ipuçları bırakması, romanı hem dokunaklı hem de düşündürücü kılıyor.

Hollandaca aslından çeviren Hasan Türksel’in çevirisi, metnin akıcılığını ve Posthuma’nın karakter çözümlemelerini başarılı bir şekilde Türkçeye aktarıyor. Çeviri sayesinde okuyucu, karakterlerin içsel yolculuklarına kolayca katılabiliyor ve romanın duygusal yoğunluğu tam olarak hissedilebiliyor. Posthuma’nın incelikli üslubu, karakterlerin psikolojik durumlarını, kaybın ve yasın insan üzerindeki etkilerini derinlemesine hissettiriyor.

Eleştirmenler, romanı “ikizlerin yaşamları üzerinden yas ve kimlik üzerine derin bir keşif; trajediyi beklenmedik bir incelik ve bazen de sürpriz bir mizah ile işliyor” sözleriyle nitelendiriyor. Roman, kısa ve yoğun vinyetlerle yasın ve kaybın izlerini göstermeyi başarırken, karakterlerin içsel çatışmalarını da okuyucuya geçiriyor. Bu yaklaşım, okuru hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor ve eseri diğer yas temalı romanlardan ayırıyor.

Roman, ortalama bir yas hikâyesinden farklı olarak, büyük dramatik patlamalara yönelmiyor. Posthuma, günlük hayattan kesitler, spontane anlar ve terapi seansları üzerinden karakterlerin psikolojisini ve kayıp sonrası ruh hâllerini derinlemesine işliyor. Bu sayede okur, yasın yalnızlığını değil, yasın insanı yeniden düşünmeye ve hissetmeye davet eden yönünü deneyimliyor. Posthuma’nın dili; nükteli, sahici ve bazen kara mizah kırıntılarıyla süslü. Bu yaklaşım, yasın ve kaybın sessiz yükünü görünür kılıyor ve karakterlerin iç dünyasına dair derin bir empati kurulmasını sağlıyor.

Romanın Türkçesi Koridor Yayıncılık tarafından yayımlandı ve Jente Posthuma, Türkiye’deki okurlarıyla buluşuyor. Özellikle 29 Kasım ve 1 Aralık tarihlerinde düzenlenecek etkinliklerde, roman üzerine söyleşiler ve okur buluşmaları gerçekleşecek. Bu buluşmalar, okuyuculara Posthuma’nın bakış açısını yakından tanıma ve romanın duygusal yolculuğunu paylaşma fırsatı sunuyor.

Bunu Düşünmek İstemezdim, sadece bir roman değil; kaybın, yasın ve kimliğin keskin, aynı zamanda zarif bir şekilde anlatıldığı bir içsel yolculuk. Jente Posthuma’nın kalemi, okuyucuya yaşanmışı hissettirmeyi başarıyor ve belki de yeniden nefes almayı hatırlatıyor.

Yorum yapın