
Söyleşi: Nilgün Çelik
Ayşe Erbulak’ın Limoni Ölüm adlı polisiye kitabı Eksik Parça Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarla son romanı üzerine konuştuk.
Ayşe Hanım Dedektif Kadınlar serisinden Limoni Ölüm adlı kitabınızın yeni basımı hayırlı olsun ve çok okura ulaşsın dileklerimle başlamak istiyorum. Sizi takip eden okurunuz olarak yine bu eserinizde dedektifleriniz Meral ve Zeynep var ve kendinize has samimi yer yer esprili anlatımınız var. Polisiye türünde, dramın, kasvetin dağılması açısından bunu önemli buluyorum ama sanki bu sizin gerçek hayatta da duruşunuz gibi algılıyorum. O yüzden sizin için bu dili bulmak zor değil gibi. Yanılıyor muyum? Polisiyede yazar ne kadar sıcak ya da esprili olmalı?
DEDEKTİF KADINLAR’ın LİMONİ ÖLÜM’ü , malum benim ilk kitabım, aslında ikinci sayılıyor, aslında gerçekten ilk onu “karalamaya” başlamıştım. Daha bir polisiye yazarı olarak yolunu bulamamış, ne yazacağını bilemeyen, Norveç hayatındaki konforu boş geçirmemek adına laptopun başına oturup yazmaya koyulduğum bir kitaptı. O zamanlar mizahi yönümü de işin içine kattım tabii.
Eserinizin girişinde okur, bir cinayetle karşı karşıya. Ancak orada cinayete kurban giden kişinin eşi ilginç bir karakter. İnançlara bağlı, geçmişe takılmış birisi. Bu tip karakterleri yaratırken zorlandığınız anlar oldu mu?
Ben romanlarımda karakter yaratırken çok zorlanmıyorum. Çünkü genelde yüzde doksanbeşi yaşayan kişiler, ben sadece onları polisiye romana monte ediyorum.
Eserinizin devamında da inançlar ve dini ritüelleri konu edindiğiniz Özgür Kardeşler topluluğu üzerinden Hıristiyanlık ritüellerini anlattığınız bölüm var. Burada tam olarak vurgulamak istediğiniz ya da özel olarak dikkat çekmek istediniz bir detay var mıydı?

Öyle bir grup var. Tam olarak Hristiyan değiller, kendi kliseleri var, çoğunu da tanıdım. Çok günahtan bahsetmelerine rağmen bana soracak olacak olursanız daha çok günah işliyorlar. En çok özel olarak dikkat çekmek istediğim detay buydu. Hem dini bütünler hem günah işliyorlar.
Eserinizde aile teması, evlilik, aşk ve güven, sadakat temaları ağırlıkta. Bu temaları konu ederken vermek istediğiniz herhangi bir mesaj var mı?
Ben bu kitabı 15 yıl önce yazdığımda bu kadar aldatma yoktu, sosyal medya kılcal damarlarımızın içine bu kadar işlememişti, şimdi baktığımda ve şahit olduklarıma göre çok masum bile yazmışım diyorum.
Eserinizde yarattığınız tüm karakterler tek tek konuşulmaya değer. Bir çoğumuzun karşılaştığı ya da kendine yakın bulduğu tipler. Sizin için hangi karakter hangi özelliğiyle size yakındı?
Sertaç ve Metin’i çok çok iyi tanıyordum. Dedektif Kadınlar’dan Meral zaten çocukluk arkadaşım Nalan Karsan. Zeynep de ise benden çok parça var.
Diğer eserlerinizde de bulunan Dedektif Kadınlar’dan Meral’in bu kadar sert ve katı olmasını neden istediniz? Bölüm Başlığında Ölmek İstiyorum u dedektif Meral’in iç dünyası için düşünebilir miyiz?
Meral benim en sevdiğim karakterim ve 5.soruda cevapladığım gibi de çok sevdiğim biri. Onu 19 yaşımdan beri tanıyorum. Ben ömrü hayatımda bu kadar dürüst bir insan görmedim. Bu arada hemen söyleyeyim; evet Meral gerçek, ama Arda tamamen kurgu, onların ilişkisi de benim hayalim.
Polisiye romanlarda cinayeti işleyen ya da cinayetle suçlanan kahramanların psikolojilerini, davranış ve tutumlarını gerçekçi verebilmek için sizce sadece okumak ya da gözlemlemek yeterli mi?
Dedektif Kadınlar bir üçleme, “ÖDÜLLÜ ÖLÜM” de mart ayında yeniden çıkacak. Ben bu üçleme kitaptan sonra tarz değiştirip kendi yoluma girdim. En önemli çizgim cinayeti ve katili baştan okura teslim etmek ve okurun katile hak vermesini sağlayıp yakalanmasını istememek.
Eserinizde kahramanınızın yaşadığı ama günümüzde de üzerinde çok durduğumuz bir konu var. Kadın çalışanların yaşadığı zorluklar, önyargılar ve eşitsizlik. Siz bu konuyu yazar sorumluluğuyla işlediniz. Buradan da konuyla ilgili okurlarınıza ne söylemek istersiniz?
Kitaptaki o olay benim başıma gelmişti. Benim olacağına çok inandığım bir pozisyonu alamamıştım. Ama çok ilginçtir ki oraya gene bir kadın gelmişti. Bu da benim beyaz yaka yaşantımın sonu olmuştu. Ama sonraları ben kadın veya erkek çalışan diye bir ayırımın olmadığına inanıyorum. Ancak CEO düzeyine pek kadın çalışan tercih edilmediği kanısındayım. Belki çocuk izni, daha duygusal oluşu filan rol oynuyordur.
Polisiye romanlarda genellikle küçük detaylar sonuca götürüyor okuru. Gerçek olaylar içinde bu söylenebilir mi? Siz bu konuda ne tür araştırmalar yapıyorsunuz?
Romanlarımdaki karakterler, hikayeler, mekanlar benim neredeyse bizatihi şahit olduğum olaylar, tanıdığım kişilerdir. Ben yazar olarak gerçek yaşamdan beslenen biriyim. Aşırı gözlemciyim ve ilginç gelen, romana konu olabilecek dikkatimi çeken her şeyi not alırım. Sonra onları birleştiririm, bir nevi montaj yaparım.
Eserinizde beklenmedik bir son var. Okuru şaşırtıyor. Sonuca giderken nelere dikkat ediyorsunuz?
Okurum şaşırsın istiyorum. Ona beni okuduğuna değdiğini, yeni yazacaklarımı da okuma iştahı vermek istiyorum. Hep daha iyisini ve daha şaşırtanı yazmak için uğraşıyorum. Ben de çok kitap okuyan biriyim. Geçenlerde ülkemizin en çok satan iki yazarının kitaplarını almıştım. Büyük hayal kırıklığı. Bence çok eskiden lisede filan yaptıkları ödevleri kitap olarak sandıktan çıkarıp kitap yapmışlar. Üzüldüm açıkçası.
Tüm cevaplarınız için teşekkür ediyorum


















