“Kral Çıplak!” diyen aslında kimdi? | Metin Celâl

Kasım 23, 2025

“Kral Çıplak!” diyen aslında kimdi? | Metin Celâl

Adnan Özyalçıner ağabeyle çeşitli şehirlerde, kitap fuarlarında söyleşiler yapıyoruz. Arada da bol bol sohbet etmek olanağı oluyor. Bir sohbetimizde laf nereden geldiyse masallara geldi. Andersen masallarından konuşurken Adnan ağabey hiçbir masalın özgün olmadığını, çoğunun başka dillerden, kültürlerden derlendiğini söyledi ve “Kral Çıplak” masalını örnek verdi. “Kral Çıplak”ın (gerçek adıyla İmparatorun Yeni Giysileri), Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen tarafından kaleme alındığı biliniyor. Yayın Tarihi: 7 Nisan 1837,  Çocuklar İçin Masallar (Eventyr, fortalte for Børn) serisinin üçüncü kitapçığında yer alıyormuş.

Adnan Ağabey, Andersen’in İstanbul’a geldiğini ve büyük bir ihtimalle masalı burada öğrenip yeniden kaleme aldığını düşünüyordu. Kaynak olarak da Kırk Vezir Hikâyeleri’ni gösterdi ve orada da çok benzer bir masal vardır, dedi. Bana da mantıklı geldi. Hatta, Kırk Vezir Hikâyeleri’ni edinip okudum.

Hans Christian Andersen, İstanbul’a 1841 yılının ilkbaharında (Nisan ayı sonları) gelmiş. Mantık yürütürsek Andersen’in İstanbul’da Kırk Vezir Hikayeleri’ni duymuş olması mümkün. Zira, bu masallar meddahlar tarafından kahvehanelerde anlatılıyormuş. Andersen, bu seyahatini ve İstanbul gözlemlerini 1842’de yayınlanan “Bir Şairin Çarşısı” (Danca: En Digters Bazar) adlı seyahatnamesinde detaylıca anlatmış.

Andersen, İstanbul’un kahvehanelerini “Binbir Gece Masalları”nın yaşayan sahneleri olarak tasvir eder. Bir kahvehanede hikâye anlatan bir Meddah’ı izlediğini yazmış. Dil bilmediği için masalların konusunu anlamamış, ancak masal anlatıcılığı geleneğini (Meddahları) büyülenerek izlemiş. Meddah’ın bazen bir sultanı, bazen bir köleyi, bazen de bir genç kızı canlandırdığını vücut diliyle anladığını belirtiyor. Kalabalığın kahkahalarla güldüğü veya hüzünlendiği anları tasvir ediyor, ancak “Ne anlattığını tam olarak anlayamadım” diye sözünü tamamlıyor. Andersen’in “Türk” temalı masalı “Uçan Sandık”. “Türkler Diyarı”nda geçen ve bir prensesle evlenmek isteyen tüccarın oğlunu anlatıyor. Andersen bu masalı İstanbul’a gelmeden iki yıl önce (1839’da) yazmış. Konumuza dönersek, Andersen “Kral Çıplak” masalını 14. yüzyıl İspanyol prensi Don Juan Manuel’in yazdığı ahlaki öykülerden esinlenerek kaleme aldığını belirtiyormuş. Libro de los ejemplos del conde Lucanor y de Patronio (Kont Lucanor’un Öyküleri). 32. Öykü (Kral ile Elbise Dokuyan Üç Dolandırıcı Hakkında). Yayın tarihi 1335.

Don Juan Manuel, Arapça bilen ve Doğu hikayelerini Batı formuna sokan bir prensmiş. Don Juan Manuel’in 1335’te yazdığı ve Andersen’e ilham veren İspanyol versiyonu (Kont Lucanor), büyük olasılıkla bu Arapça/Farsça sözlü veya yazılı kaynaklardan beslendiği belirtiliyor.  “Kral Çıplak” masalının kaynağının Hint Masalları olduğu düşünülüyor. Masalın bilinen en eski varyasyonu, Jineśvara tarafından 1052 yılında yazılan Nirvāṇalīlāvatī adlı eserde bulunuyormuş. 1283 yılında Jinaratna tarafından yazılan Līlāvatīsāra adlı eserde de özetlenerek tekrar anlatılmış. Hint masallarının Batı’ya (İspanya’ya) geçişi genellikle Arapça ve Farsça çeviriler üzerinden olmuş. Doğu hikayeleri Endülüs Emevileri üzerinden İspanya’ya taşınmış.

Kırk Vezir Hikâyeleri ise Ahmed-i Mısrî tarafından 1446’da Arapça’dan Türkçe’ye çevrilerek II. Murad’a, sonra da Şeyhzâde tarafından bazı eklemelerle yeniden düzenlenip hem II. Murad’a hem de Fâtih Sultan Mehmed’e sunulduğu biliniyor. Masalların ise Arap ve İran kaynaklarından derlenip çerçeve hikayeye göre uyarlandığı düşünülüyor. Çerçeve hikayelerin Hint Edebiyatından, Pançatantra’dan başlayarak Binbir Gece Masalları, Kelile ve Dimne, Binbir Gün, Sindbadname, Bahtiyarname  gibi Arap ve İran edebiyatının baş yapıtlarında yer aldığı, derlenen masalların bu çerçeve hikaye ile birbirine bağlandığı biliniyor. (Kırk Vezir Hikayeleri, Mübeccel Kızıltan, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1991).

“Eserde vezirler kırk gün, hatun da kırk gece boyunca olmak üzere seksen hikâye anlatıyor. Ayrıca öğüt bölümlerinde vezirlerin ya da hatunun iddiasını destekleyen  küçük hikâyeler, Arapça, Farsça ve Türkçe şiirlerle âyetler, hadisler, düşler ve bunların yorumları yer alıyor.” Mübeccel Kızıltan “Eser, içindeki dinî hikâyeler, peygamber kıssaları, gerçek hikâyeler ve hayvan masallarıyla okuyucuyu eğlendirirken öğüt bölümleriyle de dinî-ahlâkî telkinlerde bulunmaktadır. Bir kısım nüshalarda hikâyeler daha kısa veya değişik olup bazılarında ise bütünüyle farklıdır” diyor. 

Kırk Vezir Hikâyeleri Türkiye kütüphanelerinde on üç, yurt dışında elli dokuz olmak üzere aralarında önemli farklar bulunan toplam yetmiş iki nüshası tesbit edilmiş. 1722’de Fransızcaya, 1851’de Almancaya, 1886’da İngilizceye çevrilmiş.    

Kırk Vezir Hikâyeleri’nin çerçeve hikâyesi şöyle: “Padişahın genç eşi, padişahın ilk evliliğinden olan oğluna âşık olur, karşılık görmeyince de hiddetlenip iftira eder, padişaha oğlunu idam etmesini telkin eder. Kırk gün boyunca her sabah bir vezir şehzadeyi kurtarmak için kadınların ne kadar düzenbaz ve hilekâr olduğunu kanıtlayacak bir hikâye anlatır, her akşam da üvey anne babanın oğluna güvenmesinin hatâ olduğunu kanıtlayacak bir hikâye ile karşılık verir. Oğul bir kehanet nedeniyle kırk gün boyunca sessiz kalır, kırkıncı günün sonunda konuşur, gerçekler ortaya çıkar, üvey anne cezasını bulur, padişah tahtını oğluna bırakır, adalet yerini bulmuş olur.” “Min Nevâdiri’l-Kütüb – 8 / Misojen Edebiyatın Klasiklerinden: Kırk Vezir Hikâyeleri” İrvin Cemil Schick, (Min Nevâdiri’l-Kütüb – 8 / Misojen Edebiyatın Klasiklerinden: Kırk Vezir Hikâyeleri – K24)  İrvin Cemil Schick’de “Büyük ihtimalle Hint asıllı hikâyelerden oluşan bir derlemenin Arapça çevirisinden Eski Anadolu Türkçesine bir veya iki defa çevrildiği anlaşılıyor” diyor.

Ben, Kırk Vezir Hikâyeleri’ni N. Ahmet Özalp’in hazırladığı çalışmadan okudum. Kitabın “tam metin, günümüz Türkçesiyle okuyucuyla buluşturan ilk yayın olma özelliğine sahip” olduğu belirtiliyor. Kitabın girişinde Selim İleri’nin sunuş yazısı olması da hoş bir sürpriz oldu. N.Ahmet Özalp sunuş yazısında bu çerçeve hikayenin Oğuz Kaan Destanı’nda da görüldüğünü belirtiyor. Masalların en güzel yanı bu sanırım, sınır tanımıyorlar ve kültürden kültüre kolayca geçip benimseniyorlar.

*  Kırk Vezir Hikâyeleri, Haz. N. Ahmet Özalp, Kapı Yay. 2014.

* Andersen Masalları, Pinhan Yayınları’ndan 3 cilt halinde, 2013’de Saffet Günersel çevirisi ile yayınlanmış.

Andersen portresi, bir yapay zeka uygulaması olan Copilot’a çizdirilmiştir. (The portrait of Andersen was created using Copilot, an artificial intelligence application.)

Yorum yapın