
İsmail Hami Danişmend adı günümüzde pek bilinmiyor. Öncelikle önemli eserler vermiş bir tarihçi. Tarihçi kişiliği kadar siyaset ve kültür hayatımızda da etkili bir kişi olmuş, edebî kimliğiyle etki yaratmış, Cumhuriyet dönemi düşünce ve kültür hayatında önemli roller oynamış. Çok ilginç ve renkli bir yaşamı var.
İsmail Hami Danişmend, ilk olarak Dârülfünun’da Tarih öğretmeni olarak görünür entelektüel ortamlarda. Yıl, 1913’dür. I. Dünya Savaşı’nın çalkantılı günleri yaşanıyor olmasa belki de kariyerine tarihçi olarak devam edecektir ama ülkede yaşanan gelişmeler buna izin vermez. Mütareke döneminde gazeteci olarak rol alır ve yazılarıyla işgalcilerle karşı mücadele verir, bağımsızlığı savunur, milliyetçi görüşlerini çekinmeden ifade eder. Bu faaliyeti gözlerden kaçmaz ve tutuklanacağını anlayınca Milli Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçer. Bu kez onu Sivas Kongresi’nde İstanbul delegesi olarak görürüz. Sivas’ta yaşananlar belki de Danişmend’in iflah olmaz bir muhalif ve polemikçi olduğunun ilk örnekleridir. Kongrenin divan kâtipliğine seçilmiş. kongre süresince genel sekreterlik ve istihbarat şubesi şefliği görevlerini yürütmüş. Aynı zamanda Sivas’ta çıkarılmaya başlanan İrâde-i Milliye gazetesinin ilk başyazarlığını üstlenmiştir ama Amerikan Mandasını kabul etmemiz gerektiğini yürekten savunmaktadır. Bu görüşleri kongrede büyük tepki görür. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bir akademisyen olarak tarih kürsüsünde değil Ankara İstiklâl Mahkemesi’nde sanık olarak görürüz onu.
Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce, Latince ve Sümerce bilgisiyle çok önemli ve faydalı bir akademisyen olabilecekken çalışmalarını gazete yazarlığı ve kitaplarla sürdürmek durumunda kalır. Türkçülüğün güçlü savunucularından olur. Tarihe Türkçü ve kendine has ırkçı bir bakış açısıyla yaklaşır. Bu yanlı bakış açısına rağmen çok değerli eserler verdiği belirtiliyor. Dört ciltlik “İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi” başyapıtı sayılıyor. Türkçülüğün savunulduğu, dönemin milliyetçi söylemini yansıtan eserleri ile entelektüel çevrelerde sözü geçen önemli biri haline gelir. Ama dil ile ilgili önemli çalışmalar yapmayı da ihmal etmez, Türkçe-Osmanlıca-Fransızca Sözlük (1935), Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (Reşat Nuri, Ali Süha ve Nurullah Ataç ile birlikte 1935), Osmanlıca-Türkçe-Fransızca Sözlük (1936) gibi önemli ve alanında ilk olan eserler verir.

Danişmend, edebiyatla da yakından ilgilidir. Fransız edebiyatından önemli klasikleri dilimize kazandırır. Şiirler yazmaktadır. Çok geniş bir edebi ve sanat çevresi vardır. Müzik çevrelerinde de tanınır, Abdülhak Hamid, Sadettin Arel, Hasan Âli Yücel gibi isimlerle dostluklar kurar. Dost meclislerine katılır, evinde düzenli davetler verir ve edebiyat ve sanat çevrelerinde engin bilgileriyle olduğu kadar muzip ve tartışmacı kişiliğiyle tanınır.
Tarih anlayışıyla zaten çok tartışılan ve tartışmayı da seven bir kişi olan İsmail Hami Danişmend, Râbia Hâtun şiirleri ile şiir çevrelerini yıllarca sürecek bir polemiğin içine sürüklemeyi de başarır.
Türkiye’nin en önemli biyografi yazarı olarak Beşir Ayvazoğlu, her yazdığını hemen edinip okumaya başladığım bir yazar. Yeni kitabında İsmail Hami Danişmend’i ve onun çok renkli entelektüel yaşamını ele almış. “Danişmend” adlı eserin alt başlığı uzun ve merak uyandırıcı; “Sıradışı Bir Tarihçinin Şair Olarak Portresi ve Râbia Hâtun Şiirleri Etrafında Kopan Fırtına”.
Danişmend, “Sıradışı Bir Tarihçi” olarak gayet ilginç bir isim.“İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi” yanı sıra Türkler ve Müslümanlık (Türk Irkı Niçin Müslüman Olmuştur ?), Garb Menba‘larına Göre Garb Medeniyetinin Menba‘ı Olan İslâm Medeniyeti, Garb Menba‘larına Göre Eski Türk Seciyye ve Ahlâkı gibi eserleriyle, gazete yazılarıyla ve polemikleriyle her zaman ilgi odağı olmuş. O kadar üretken biri ki tüm yazdıklarına ulaşmanın mümkün olmadığı anlaşılıyor. Beşir Ayvazoğlu, Danişmend’in sıradışı tarihçiliğini enine boyuna anlatıyor ve aldığı tepkileri de satırlarına yansıtıyor.
Danişmend tarihçi olarak bilinir ama kendini hep şair olarak hisseder, belki de şair olarak kıymet bulmaması onu oyunbaz bir kişi haline getirir. Beşir Ayvazoğlu, “ Râbia Hâtun olayını” hem derinlermesine hem de tüm boyutlarıyla ele almış. Râbia Hâtun’u 13. yüzyılda yaşamış ve Divan şiirinin saklı kalmış bir adı olarak benimseyip övenleri de bu şairin varlığından kuşkulanıp İsmail Hami Danişmend’in yeni bir oyunu olarak sorgulayanları da anlatıyor ve olayı her açıdan kavramamızı sağlıyor. Edebiyat çevreleri Râbia Hatun’un gerçekliğini tartışa dursun Âzerî ağzına yakın bir söyleyişle kaleme alınan bu şiirler okurlar tarafından çok beğenilir ve dilden dile dolaşmaya başlar, nihayet dergilerde de yayınlanmış. Danişmend, gerçekten çok etkileyici dizeler yazmış.
İsmail Hami Danişmend, çok ilginç bir kişilik, oldukça hareketli bir yaşamı olmuş. Entelektüel yaşamı kadar özel hayatı ve aşkları ve evlilikleriyle de toplumun ilgisini hep üzerine çekmiş. Beşir Ayvazoğlu titiz araştırmalarının sonucunda akıcı bir üslupla kaleme aldığı “Danişmend”te sadece bu çok ilginç ve önemli enetelektüeli tanıtmakla kalmıyor yaşadığı zamanların edebiyat, sanat ve tarih ortamlarını, onların tartışmalarını da enine boyuna anlatıyor. İlgi ve merakla okudum, tavsiye ediyorum.
















