
Tebdili Mekan’la ilgili yazmaya başlamadan önce Birmingham Üniversite’sinde edebiyat profesörü olarak dersler vermiş David Lodge’u yazmak gerekiyor. Özellikle işçi sınıfını ve o sınıfın yaşadığı tüm gerçekliğin üniversite kampüslerinden nasıl görüldüğü, algılandığı ve anlatıldığı üzerine ironik mizah gücü yüksek romanlar yazan David Lodge İngiliz sanayi devrimi dönemi yazarı olarak dünya edebiyatına damga vurmuş bir isim. Avrupa’da gerçekleşen dünya savaşları sonrasında yazan yazar olarak da David Lodge edebiyata dair kurgu dışı çalışmaları ve makaleleriyle önemli bir edebiyat kuramcısı. Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Tebdili Mekan (Changing Places), David Lodge’un Kampus Üçlemesi adını verdiği üçlemesinin ilk kitabı. Üçlemenin diğer iki kitabı Küçük Dünya (Small World) Adam Yayınları tarafından ve Nice Work (İyi İş) Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanmış. Fakat üçlemenin ilk ve en önemli halkası Tebdili Mekan yayımlanmışken diğer iki romanın da yeniden, tekrar baskılarının yapılmasını isteriz. David Lodge’un akademik hayatı önemli ölçüde hicvettiği bu üçlemesi onun edebiyatını anlamak adına önemli eserler.
David Lodge’un Tebdil-i Mekân romanı, hem yazarın “kampüs romanı” üçlemesinin açılış kitabı hem de akademik dünyayı hicvetme ustalığının parlak bir örneği. Roman, kültürel karşıtlıkları, eğitim sistemleri arasındaki farkları ve bireylerin bu farklar karşısında geçirdiği dönüşümleri mizah dolu bir üslupla işliyor. Lodge mizahî üslubu irdelediği üniversite camiasını doğru ifade etmenin güçlü bir biçimi olarak kullanıyor ve ayrıca mizah akademik dünya ile okurun yakınlaşmasını sağlamak adına önemli oluyor. Zira romanı okurken sık sık şahit olduğumuz akademik dünyanın kendi gerçeklik çerçevesi algısına sıkışmışlığı böylece biraz da olsa dağılıyor, okurun anlatılan hikayeden uzaklaşma ihtimali ortadan kalkıyor.
“Yüksekte, Kuzey Kutbu’nun yukarısında, 1969 yılının ilk gününde, iki İngiliz Edebiyatı profesörü saatte 1200 mil hızla birbirlerine yaklaşmaktaydılar. İki Boeing 707’nin basınçlı kabinleri sayesinde ince, soğuk havadan ve uluslararası hava koridorlarının ihtiyatlı düzenlemesi sayesinde de çarpışma riskinden korunuyorlardı. Daha önce hiç tanışmamış olmalarına rağmen, bu iki adam birbirlerini ismen tanıyorlardı.”
Roman, İngiltere’deki Rummidge Üniversitesi’nden edebiyat profesörü Philip Swallow ile ABD’nin Euphoria Üniversitesi’nden Morris Zapp adlı ünlü akademisyenin bir yarıyıl boyunca yer değiştirmesi üzerine kurulu. Bu “akademik değişim programı” yalnızca coğrafi değil, kültürel ve zihinsel bir yer değiştirme anlamına geliyor. Lodge, iki akademisyenin hem yeni çevrelerine uyum çabalarını hem de kendi yaşamlarındaki eksikliklerle yüzleşmelerini iç içe geçiriyor. Bu iki akademisyen karakterin hikayesi bir karşıtlık ve zıtlık hikayesi olsa da benzerlikler ve aynılıklar da söz konusu. Motomot bir çerçeve çizen akademik dünya ne derece farklılaşabilir ki zaten? David Lodge’un böyle bir soru ekseninde tüm metin boyunca düşündüğünü karakterlere dair şu ayrı ayrı tanımlarda dahi görebiliyoruz.
“Yolculuk arkadaşlarının soğukkanlılığı onun için sürekli bir merak kaynağıdır ve onların davranışlarını dikkatle gözlemler. Philip Swallow için uçmak esasen dramatik bir performanstır ve o bu oyuna, mükemmel profesyonellerin arasında kendini göstermeye kararlı amatör bir oyuncu gibi yaklaşır. Doğruyu söylemek gerekirse, hayattaki zorlukların çoğuna aynı ruhla yaklaşır. Kendine güvenmeyen, memnun etmeye hevesli, sonuna kadar telkin edilebilir, taklitçi bir adamdır o.”
“Morris Zapp’in uçuşunda bu tür sıkıntılar yaşamadığını varsaymak doğal ama yanlış olur. Zamanında konferanslar, dersler ve tayinler için Birlik’teki eyaletlerin çoğunun üzerinden uçmuş, iç hatların tecrübeli bir emektarı olarak, uçakların zaman zaman düştüğü gözünden kaçmamıştır. Evrene ve onun yol gösterici ruhuna karşı doğuştan güvensizlik duyan ve bu ruhu zaman zaman İsrafı Takdir (Pasifik üzerindeki yıldızlarla süslü gece göğünü işaret ederek, bunu nasıl takdiri ilahi denen şeye bağlayabilirsiniz, diye soracaktır. Şu israfa bak!) olarak nitelendiren bu kişi, meşgul beyninin bir bölümüyle ülke televizyonlarında Haftanın Hava Felaketi programında yer alıp almayacağını merak etmeden nadiren bir uçağa biner.”
İki karakter de yer değiştirme sürecinde, kendi kültürel bagajlarını sorgulayıp farklı yaşam biçimlerinin cazibesine kapılır. Philip Swallow Naif, çekingen, düzenli bir hayatın adamıdır. Amerika’daki deneyimi, ona hem kişisel özgürlük hem de entelektüel cesaret kazandırır. Morris Zapp kendinden emin, materyalist ve iddialı bir akademisyen olarak İngiltere’deki daha sakin, daha az rekabetçi ortam, onun kendi varoluşunu sorgulamasına yol açacaktır. Swallow’un Amerikan özgürlüğüne, Zapp’ın ise İngiliz entelektüel geleneğine duyduğu yeni ilgi, romanın “karşılıklı değişim” temasını derinleştirir. Lodge, İngiliz akademik geleneğinin formel, kısıtlı ve gelenekçi yapısını; Amerikan üniversitelerinin daha serbest, rekabetçi ve bireyselci karakteriyle karşılaştırır böylece. Kadın Karakterler ise -hem Swallow’un hem Zapp’ın eşleri ve ilişkide oldukları kadınlar-, kültürel farkların özel hayata nasıl yansıdığını gösterir. Özellikle cinsellik, romanın mizahi ve toplumsal eleştiri tarafında önemli bir motif.
Roman, altı bölümde ve farklı anlatı teknikleriyle ilerliyor: Klasik anlatı, gazete kupürleri, mektuplar, senaryo biçiminde diyaloglar ve hatta sınav kâğıdı formatı. Bu çok katmanlı yapı, hem karakterlerin perspektiflerini çeşitlendirir hem de akademik dünyanın ironik, çoğu zaman absürt yüzünü açığa çıkarır. Romanın yapısal deneyciliği — gazete haberleri, sınav soruları, mektuplar — hem akademik iletişim biçimlerinin yapaylığını hem de kültürler arası yanlış anlamaların komik yönünü görünür kılar.
Ayrıca romanla ilgili dikkat çekilmesi gereken diğer unsurlar, Lodge, üniversiteleri bilgi üretiminden çok politik çekişmelerin, akademik hiyerarşinin ve entelektüel prestij yarışlarının arenası olarak gösteriyor. Ders içeriklerinden öğrenci hareketlerine kadar her şey, yazarın ince alayıyla hicvediliyor. David Lodge’un üslubu hem akademik göndermelerle dolu hem de okuru güldüren bir hafifliğe sahip. İngiliz ironi geleneği ile Amerikan doğrudanlığı arasında gidip gelen diyaloglar, romanın temel dinamizmini yaratırken, Lodge, postmodern anlatı tekniklerini didaktik olmadan kullanarak, edebiyat kuramı ile popüler okuma deneyimi arasında bir köprü kuruyor.
Tebdil-i Mekân, yalnızca iki akademisyenin yer değiştirme hikâyesi değil kesinlikle, aynı zamanda 1970’ler akademik dünyasının bir panoraması ve İngiliz-Amerikan kültürlerinin mizahi bir karşılaştırması. Roman, hem üniversite hayatına içeriden bakanlar hem de kültürel farklılıkların bireyler üzerindeki etkilerini görmek isteyen okurlar için canlı, zekice kurgulanmış bir metin olarak modern edebiyat içerisinde üçlemenin önemli romanı olarak konumlanıyor.
Romanı İngilizce aslından çeviren Nilüfer Şen’e teşekkür ederim.


















