Temmuz’da Can Yayınları’nda

Temmuz 31, 2025

Temmuz’da Can Yayınları’nda

Temmuz ayında Can Yayınları’ndan yayımlanan kitaplar.

Bültenden:

Yorulsanız Bile

Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her canlı için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.

Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Yorulsanız Bile adlı bu ciltte bir araya getirilen konuşmaları 1905-1937 arasında yapılmışsa da kitap ağırlıklı olarak 1921-1925 yılları arasında, Ankara’daki meclis hükümetinin işlerlik kazanmasıyla cumhuriyet rejiminin rayına girmesi arasındaki dönemde yaptığı konuşmalara odaklanıyor. Bu gezilerdeki konuşmalar büyük mitingler şeklinde değil, küçük kalabalıklarla sohbetler şeklinde düzenlenmiş.

Yorulsanız Bile, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk toplumuna dair son derece ayrıntılı, gelişkin, tarihsel ve kuramsal bilgiyle desteklenmiş vizyonunu adım adım nasıl şekillendirdiğini ve şehir şehir dolaşıp halka anlatıp benimsettirdiğini, bunu yaparken de yeni rejimin sahibi olarak gençlere ne kadar güvendiğini gösteriyor.

Mütarekeden Zafere

Bu Anadolu zaferi tarih sayfalarında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar güçlü ve ne kadar canlandırıcı bir kuvvet olduğunun en güzel bir örneği olarak kalacaktır. Önümüze dikilen tüm engelleri birer birer yıkıp aştıktan sonra bugün artık Misak-ı Milli’nin çizdiği sınırlar içinde, mutlu, müreffeh ve özgür yaşamak için, her ne gerekiyorsa, bunların hepsini elde edeceğiz. Düşman elleriyle harap olmuş ve milletimiz tarafından her köşesini kurtarmak için seve seve can verilmiş ve çocuklarımızın kanıyla sulanmış olan yurdumuzun ufkunda artık barışın tatlı güneşi gecikmeyecektir.

Milletimiz, tek bir adam gibi, gösterdiği sarsılmaz birlik ve gayret sayesinde bu başarıyı elde etmiştir. Milletimizin barış işlerinde de barıştan sonraki işlerde de aynı çaba ve gayret ve birlik göstererek bu zaferi tamamlayacağına şüphe yoktur. Bu zafer bize bir imkân bahşediyor. Biz, bu imkânı memleketimizin, milletimizin aydın, mutlu ve müreffeh geleceği için kullanacağız.

Mütarekeden Zafere, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919-1922 arasında yaptığı meclis konuşmalarından bir seçki; anlattığı olaylar açısından Mondros Mütarekesi’nden Büyük Taarruz’a kadar olan dönemi ele alıyor. Bu konuşmaların iki odak noktası var: Kurtuluş Savaşı’nın nasıl gerçekleştirildiği ve meclis hükümetinin nasıl işlerlik kazandığı. İkisinde de Mustafa Kemal, askerî ve siyasi anlamda yetkin bir stratejist olarak karşımıza çıkıyor.

Kurtuluş Savaşı’ndan yıllar sonra yazılmış Nutuk’un aksine, savaşı günü gününe anlatan Mütarekeden Zafere, Türkiye’nin kurtuluş-kuruluş tarihindeki en önemli aşamaları ve bunların kişisel, siyasal ve düşünsel arka planını okura büyük bir açıklıkla ve ilginç ayrıntılarla, birinci ağızdan sunan bir derleme.

Yaz Düşleri Düş Kışları 

Bendeniz, bir sessiz film piyanisti gibi dışarıdan eşlik ettim olaylara. Hayat, büyük hesabıyla akıp giderken ben, karanlık odalarda, ince dökümlerle uğraştım. Ta gençliğimden başlayarak. Sizin gibi gençlerin bugün iki saniyede elde edebildiği ortalamaları bulayım diye günlerce güneşe çıkmadım, çevreme karşı dalgınlaştım, sevdiklerimi görmedim, günah işledim. Tek isteğim, devletimizin ayakta kalmasıydı. Kaldı da. Bizim kuşak bitene kadar da kalacak. Sonrasını bilemem. Ne çalkantılı yıllar atlattık biliyorsunuz, yine atlatır mıyız, bilemem.

Tomris Uyar, Yaz Düşleri Düş Kışları’nda hayatın içinden gelen, yalın, bütün olağanlığıyla akıp giden öykülere yer veriyor. Kimi kendi gündelik yaşamında türlü karabasanla mücadele eden, kimiyse yaşama dair büyük hayaller kuran karakterler üzerinden şekillenen bu öyküler, herkesin yaşadığı veya yaşayabileceği olaylara, gördüğü veya görebileceği düşlere ev sahipliği yapar.

Boğa Güreşi

“Olabilir bu iş. Beyzbol da ragbi de yavaş yavaş eski günlerine dönmeye başladı ama savaş öncesi popülaritesine kavuşması için daha iki-üç yıl var. Bu devirde olsa olsa boğa güreşi olur. Hanshin bölgesindeki ilk boğa güreşleri… Gazetenin sponsor olması için hiç de fena bir iş değil. Hatta Osaka Yeni Akşam gazetesi için olabilecek en uygun sponsorluk belki de.”

Osaka Yeni Akşam adlı bir gazetenin yazıişleri müdürü, kasvetli Japon halkını eğlendirmek için bir boğa güreşi turnuvası düzenlemeye kalkar. İş hayatında da özel hayatında olduğu gibi konfor alanının dışına çıkmakta zorlanan Tsugami bu işe, Tashiro adlı bir organizatörün ısrarları üzerine girmiştir. Kimsenin yapmadığı bir şeyi yaparak müthiş bir yatırıma ortak olduğunu düşünen Tsugami, turnuvanın neden kolay kolay düzenlenemediğini, savaş sonrası Japonya’sının lojistik ve bürokratik cehenneminin ortasına düştüğünde idrak edecektir.

Inoue’nin arkadaşı Masakazu Kotani tarafından düzenlenen gerçek bir turnuvaya dayanan Boğa Güreşi, 1949 yılında 22. Akutagawa Ödülü’ne layık görüldü.

“Olay örgüsündeki beklenmedik gelişmeler ve yan karakterlerin işlenişi konularında olağanüstü bir üslubu var; başkarakterin kişiliği, psikolojisi ve romantizmi konularındaki üslubu muhteşem.”

Yasunari Kawabata

Yorum yapın