21 günde 21 kitap okunamaz mı? | Metin Celâl

Kasım 5, 2025

21 günde 21 kitap okunamaz mı? | Metin Celâl

Tartışmayı başlatan Twitter’da Şeyma adlı bir kullanıcının “Ekim ayı okuduklarım” diyerek bir kitap kulesi görselini paylaşması oldu. Bu tür paylaşımlara sosyal medyada çok rastlıyoruz. Aslında görüp geçilecek bir paylaşım ama görseldeki kitapların çokluğu ve aralarında oldukça kalın bir roman olan Julio Cortazar’ın Seksek’inin de bulunması dikkati çekti ve bir tartışma yarattı. Şeyma paylaşımında “ekim ayı okuduklarım 🥹 ilk 11 gün seksek ve benim sinemalarım okudum. kalan 21 günde de her gün bir kitap okudum. bazen geceleri ertesi günün kitabına başladım. çok mutluyum. okumadıgım ayların acısını çıkardım” demişti.

Paylaşım büyük bir tepki topladı. Ben  bu yazıyı yazdığım sırada sadece 436 takipçisi olan Şeyma’nın bu paylaşımını 2 milyon 900 bin kişi görmüş, 598 kişi yeniden göndermiş, 262 kişi yorum yazmıştı. Tartışma kısa sürede başka hesaplara da yayılmış, sadece o gün için değil alışılmadık biçimde izleyen günlerde de Twitter’ın en çok yorumlanan konularından olmuştu. Hemen herkes bir ayda bu kadar çok kitap okunamayacağı görüşündeydi. Şeyma bir ayda 23 kitap okumuş, ilk 11 gün Seksek ve Füruzan’ın Benim Sinemalarım’ına ayırmış. Kalan 21 günde de her gün bir kitap bitirmişti. Yorum yapanlar her gün bir kitap okumanın imkansız olduğunu düşünüyordu. Ayda 5-6 kitap okumanın bile çok olduğu iddiası yaygındı.

Ayda kaç kitap okunabileceği tartışması sürerken Eylül Görmüş’ün “Çok özür dilerim ama dayanamayacağım: neden okumadığınız kitapları okumuş gibi paylaşıyorsunuz, neden? Mesela Postane Günlükleri kitabına yazdığınız yoruma baktım, 50 yaşlarında postanede çalışan bi kadının öyküsü diyor. Değil? Alakası bile yok. Bambaşka bir konusu var. Neden?!” diye sorduğu paylaşımı ile tartışma çok kitap okuyanların okuduklarını anlayıp anlayamadıklarına kaydı. Genel kanı Cortazar’ın Seksek’inin 11 günde okunup anlaşılamayacağı yönündeydi.

Bu sırada yeni bir gelişme oldu Eylül Görmüş’ün bir yılda 177 kitap okuduğu keşfedildi. “Hadi bu kız o kadar kitabı okumuş gibi yapmış, “büyük suç” işlemiş, Eylül Hanım da açığını bulup cezasını kesmiş, ama aynı Eylül Hanım’ın yılda 177 kitap okuduğunu söyleyen postu var; peki kendisi ayda 15 kitabı “nasıl” okumuştur? Açığını bulmaya çalışan bir dedektif çıkmış mı?” diye yazmıştı

Andrei Volkovsky adlı sosyal medya kullanıcısı. Bu kez de linç edilen Eylül Görmüş oldu.

Eylül Görmüş “Benim işim kitap okumak” dese de kimseyi ikna edemedi. Oysa tartışmayı başlatan paylaşımı yapan Şeyma da “bu ay 21 günde 21 kitap okumak için bir hedef belirledim. günde 100 sayfa gayet iyiydi benim için ve o şekilde kitaplar seçtim” diye açıklama yaptı ama o da kimseyi ikna edemedi. Bu kez de günde 100 sayfa okunamayacağı iddia ediliyordu. Tabii bu iddiaların hepsi kişilerin kendi okuma deneyimlerine dayanıyor ve aslında somut veriler değil.

Araştırmalarda normal bir okurun haftada bir kitaptan ayda 4-5 kitap okuyabileceği tespit edilmiş. Eurostat Okuma alışkanlıkları istatistiklerine göre “Kitap okuyorum” diyenlerden yılda 5 kitap ve daha az okuyanlar büyük çoğunluğu oluşturuyor (% 25 civarında), yılda 5-10 kitap okuyanlar (% 12), 10’dan fazla kitap okuyanlar (% 13). En büyük oranı ise hiç kitap okumayanlar oluşturuyor (% 47,2). Bence de iyi bir kitap okuru yılda 50-60 kitap okuyabilir. Eylül Görmüş ve Şeyma gibi günün büyük kısmını kitap okumaya ayırmıyorsanız yani “işim kitap okumak” diyemiyorsanız gün içinde kitap okumaya zaman ayırmak kolay değil. Türk okur günde yaklaşık 7 dakika kitap okumaya ayırırken, Avrupa’nın en çok okuyanları diye gösterilen Estonyalılar yaklaşık 13 dakika, Polonyalılar ve Finlandiyalılar ise yaklaşık 12 dakika kitap okuyor. Bu kadar kısa sürelerde de yılda ancak 5 – 10 kitap okumak mümkün. Uzmanlar kitap okumaya günde 20 dakika ayırmanızı öneriyorlar. Günde 20 dakika ayırınca da ayda 4-5 kitap okumak mümkün. Tabii kitap sayısı kadar okunan sayfa sayısı da önemli, zaten Şeyma da 21 günde 21 kitap okuyabilmek için özellikle ince kitapları seçtiğini yazmış.

Tabii temel sorun “okuduğunu anlamak”. Seksek’in 11 günde okunamayacağını, okunsa bile bir şey anlaşılamayacağını iddia edenler bu açıdan haklı. Dikkat eksikliği, okuduğunu anlamama çağımızın sorunları. Sadece gençlerde, öğrencilerde değil her yaşta yaygın bir sorun. “Ekran bağımlılığı” bunun en büyük nedeni olarak gösteriliyor ama izlenilen dizilerin önceki bölümlerinin konusunu ayrıntılı olarak hatırlayabilenlerin sayısı da çok değil.

Okuduğunu anlamama sorununun başlıca nedenleri olarak dikkat eksikliği, kelime dağarcığının yetersizliği, metinle bağ kuramama ve zihinsel yorgunluk gösteriliyor. Ekran bağımlılığı nedeniyle uzun süreli odaklanma becerisinin zayıflaması da önemli bir neden. Okuma alışkanlığı olmayan bireylerde metinle bağ kurmanın zorlaştığı da bir gerçek.

Kitap okurken de, sonuna geldiğinde başını unuttuğundan yakınan çok okur biliyorum ve burada sorun hızlı okumaktan kaynaklanmıyor. Aksine uzun günlere yayılan, günde, hatta haftada birkaç sayfayla yetinilen okumalarda bu daha yaygın. Gün içinde dikkat dağıtacak o kadar çok şey yaşanıyor ki okuduğunu, izlediğini unutmayı garipsememek gerek.

Okuduğunu başkasına anlatmak veya hakkında yorum yazmak bir çözüm olarak öneriliyor. Eylül Görmüş, okuduğu hakkında hem konuşan hem da yazanlardan. Benim de okuduğum kitaplar hakkında yazmamın ilk nedeni bu.

Bir de okuduğunu yanlış anlamak sorunu var. Eylül Görmüş Şeyma’yı o nedenle eleştiriyordu ve “acaba okudum dediği kitabı okumadı mı,” diye soruyordu. Eğer “okudum” diye yalan söylemiyorsa Şeyma’nın okuduğu kitabın konusunu ya da kahramanını yanlış anlaması/hatırlaması mümkün, bu da yine unutma kaynaklı ya da dikkat eksikliği ile ilgili bir sorun. Üstelik bu sorun çok ya da az kitap okumakla ilgili değil. Hatta az okumakla ilgili olduğunu yazan bilim insanları da var.

Johann Hari “Çalınan Dikkat” adlı kitabında “Neden Odaklanamıyoruz?” alt başlığı ile bu konuyu inceliyordu (Çev. Barış Engin Ersoy, Metis yay. 2022). Johann Hari 12 neden bulmuş ve her bölümde tek tek incelemiş. Birinci Neden: Hızın, Geçişlerin ve Süzme Faaliyetinin Artışı. İkinci Neden: Akış Halinin Ketlenmesi. Üçüncü Neden: Fiziksel ve Zihinsel Bitkinliğin Artması. Dördüncü Neden: Uzun Süreli Okumanın Kaybolması. Beşinci Neden: “Zihin Gezinmesi”nin Aksaması. Altıncı Neden: Sizi Takip Edip Yönlendiren Teknolojilerin Artışı. Yedinci Neden: Zalim İyimserliğin Artışı (ya da: Bireysel Değişim Neden Önemli Bir Başlangıç Ama Yeterli Değil). Sekizinci Neden: Stres Artışı ve Tetiklediği Teyakkuz Hali. Dokuzuncu ve Onuncu Nedenler: Beslenme Düzeninin Bozulması ve Kirliliğin Artması. On Birinci Neden: DEHB’nin Artışı ve Buna

Verdiğimiz Yanıt. On İkinci Neden: Çocuklarımızın Maruz Kaldığı Fiziksel ve Psikolojik Kapatılma.

Dördüncü neden doğrudan konumuzla ilgili; “Uzun Süreli Okumanın Kaybolması”. İyi okurlar uzun süreli ve derin okuma kabiliyetini kaybetmekten, her defasında bir-iki bölümden fazla okuyamamaktan yakınıyorlar. “21 günde 21 kitap okumak mümkün değil” diyenlerin temel sorunu bu bence. Johann Hari de bildiğimiz bir gerçeği istatistikle anımsatıyor; “ortalama bir Amerikalı günde 17 dakikasını okumaya ayırırken 5,4 saatini telefon başında geçirmeye başlamış.”  2025 verilerine göre, Türkiye’de ortalama bir kişi günde yaklaşık 4 saat 4 dakika cep telefonuyla internette vakit geçiriyor. Bu veriyle Türkiye, Avrupa’da mobil kullanım süresinde birinci sırada yer alıyor. Okumaya ayırdığımız süre ise 7 dakika.

Ekran  bağımlılığının artması ile okuma biçimimiz de değişmiş, “derinlemesine okuma” yerine “göz gezdirme ve tarama” almış. Tabii bu tür okuma da okuduğunu doğru anlama ve hatırlamayı olumsuz yönde etkiliyor. Uzun metin okuyamıyoruz, zihni zorlayan metinleri okumak istemiyoruz. Johann Hari bu sorunu aşmanın yolunun çok fazla kitap okumak olduğunu söylüyor ve kendisinin çok fazla kitap okuyarak olumlu sonuçlar aldığını belirtiyor. İş için değil de zevk için okumak da önemli. İnceleme – araştırmaları değil roman ve öyküleri tercih etmek öneriliyor.

Yorum yapın