Tarihin tozlu sayfalarından çıkıp gelen bir roman: Güneş Muhafızı | Ayşe Korkmaz

Temmuz 2, 2020

Tarihin tozlu sayfalarından çıkıp gelen bir roman: Güneş Muhafızı | Ayşe Korkmaz

Güneş Muhafızı, Taylan Katak’ın yazdığı, Ocak 2019’da Aydili Sanat Yayınları’ndan çıkmış bir ilk roman. Taylan Katak önsöz bölümünde, kitabı yazmaktaki hedefinin, tarihin karanlık dehlizlerinde kaybolmuş medeniyetleri yeniden gün yüzüne çıkarmak olduğunu belirtmiş. Çünkü kurgunun merkezinde, Antik İran, Mezopotamya, Levent, Filistin, Anadolu ve Kafkasya’da yaşanmış gerçek olaylar, kişiler ve mekânlar bulunuyor.

Roman yirmi iki bölümden oluşuyor. İlk on yedi bölüm, olayları yönlendiren üç ayrı karakter tarafından anlatılıyor. On sekizinci ve yirminci bölümlerde romanın içinden başka bir karakter, anlatıcı olarak devreye girmiş. Romandaki her anlatıcı, kendine özgü bir dil kullanıyor.  Böylece yazar, ele aldığı konuyu farklı bakış açılarıyla görmemizi sağlıyor. Ve ortaya çok katmanlı bir yapı çıkarmış oluyor.

Daha ilk bölümden itibaren kendimizi Med-Asur savaşının içinde buluyoruz. Romana adını veren Güneş Muhafızları, romanın içinde, “Med İmparatorluğu’nun en seçkin birliği” (s.8) olarak tanımlanıyor. Bu seçkinlik, çok büyük gövde gösterileri sonucunda kazanılmış bir üne işaret ediyor. Birliğin “okla, baltayla, ya da kılıçla boyuna nişan almak…” (s.27) gibi kendine özgü bir öldürme şekli var.

İlk anlatıcı ve kitabın başkarakteri General Tirigan, bu birliğin komutanı olarak karşımıza çıkıyor. Tirigan, yıllar önce Zagros Dağları’ndaki köyünde bilge hocasından felsefe dersleri alıp münzevi bir hayat yaşamaktayken artık kanlı bir savaşın merkezinde bulunuyor. Onu buna iten şeyin Asurluların, köyüne saldırıp karısını, çocuklarını ve köyünde yaşayan herkesi katletmesi olduğunu öğreniyoruz. Böylece Tirigan, son derece katı kuralları olan, zalim bir komutana dönüşüyor.

“… Asurlu komutanın yerde duran kafasını saçlarından tutarak kaldırdım ve mızrağın ucuna sapladım. Hançerimi çıkararak canilik koleksiyonuma eklemek üzere ön dişlerinden birini söktüm. Ve alnına hançerimle imza attım. ‘G.T’ General Tirigan… Bu harfleri gören herkes bu katliamı benim yaptığımı bilecekti. Canilik şöhretime yeni bir katliam kanlı harflerle eklenecekti. (s.59)

General Tirigan, son derece cesur ve yenilmez bir savaşçı olmasına rağmen, köyünde bıraktığı o eski münzevi halini içinde bir yerlerde saklı tutuyor. Üstelik içindeki bu adamın aslında yaşanan vahşetten rahatsızlık duyduğunu görüyoruz. Ve böylece, Güneş Muhafızı‘nın savaş ve barış kavramlarını sorgulayan bir roman olduğunu anlıyoruz. Yazarın sürekli etrafında gezindiği iki ayrı sorunun ayrımına varıyoruz.

“İnsanlar neden savaşır?” sorusunun cevabı, romanın ilk sayfalarından itibaren kafamızda şekillenmeye başlıyor:

“Medler ve Asurlular kadim düşmanlardı. Bu düşmanlığı yaratanlar, bu savaştan çıkar sağlayan yöneticilerdi. Onların çıkarı için ölüyorduk. Birbirimizi öldürüyorduk. Benim sıradan bir Asur köylüsüyle ne derdim olabilirdi?” (s.12)

“Silahların sustuğu, herkesin barış içinde yaşadığı bir dünya mümkün olabilir mi?” sorusu ise romanın iç dinamiğini oluşturuyor.

İkinci anlatıcı Ahurani de bir Med savaşçısı. Köyü yıllar önce İskitler tarafından yağmalanıp ailesi öldürülüyor. General Tirigan, İskitleri yeniyor. Kaçırılan köylü kadınları köle olmaktan kurtarıyor. Böylece Ahurani’nin hayatında yeni bir sayfa açılıyor.  Pers kökenli olması nedeniyle ordu içerisindeki bazı üst rütbeli komutanlar ona güvenmiyor. Tirigan bütün itirazlara rağmen, Ahurani’yi Güneş Muhafızları kadın birliklerinin komutanı yapıyor.

Böylece Ahurani bütün gücüyle kendini savaşmaya adıyor. Aynı zamanda Tirigan’a karşı büyük bir aşk besliyor. Ve umutsuzca, ondan karşılık görebilmeyi bekliyor. Aslında Tirigan da zaman zaman kendi içinde Ahurani ile yeni bir hayat kurmayı hayal ediyor. Ama aldığı onca can yüzünden düşmanlarının onu asla rahat bırakmayacaklarını biliyor. Her ne kadar Ahurani’nin sevgisine karşılık vermeme konusunda dirense de günün birinde kendine hâkim olamıyor.

Asur Prensesi, güzeller güzeli İnanna, üçüncü anlatıcı olarak karşımıza çıkıyor. İnanna’yı Asur’u içeriden kuşatan Med casusları esir alıyor. Yardımcısı, Babil’in cennet gözlü kızı Tarira ve Tarira’nın sevgilisi Kirta da işin içinde. Bu nedenle prensese zarar vermiyorlar.

Öte yandan İnanna’yı, Med casuslarından çok daha büyük bir tehlike bekliyor. “General Azarah… Asur İmparatorluğu’nun en büyük savaşçısı, kurtardığı insanlar ve katlettiği düşmanlarla dilden dile dolaşan bir efsane, Kral’ın en güvendiği adam.” (s.44) Uzun süredir kurguladığı, ülkeyi içten çökertip prensesi kendine eş yapma planını, karışıklıktan faydalanarak hayata geçirmeye çalışıyor.

İnanna, kaçırılma sürecinde Med-Asur savaşında tek suçlunun Medler olmadığını anlıyor. “İki taraf da masum değildi, iki taraf da öldürüyordu. Masum olan halklardı, katledenler ya da katledenlere emir verenler değil.” (s.43)

Romanın ilerleyen bölümlerinde Trigan ve İnanna karşılaşıyorlar. Aralarında büyük bir aşk başlıyor. Ve bu noktada aşk kavramının masaya yatırıldığını görüyoruz. Yazar bu kez üçüncü bir sorunun etrafında gezinmeye başlıyor: “İnsanlar aşk uğruna neler yapabilir?”

Aşk bizi bir yandan evrensel barış düşüncesine adım adım yaklaştırırken, diğer yandan tehlikeli bir kavramla karşı karşıya getiriyor: Kıskançlık.

On sekizinci bölümde sürpriz bir şekilde, Prenses İnanna’nın yardımcısı Tarira öne çıkıyor ve romanın gidişatı değişiyor. On sekizinci ve yirminci bölümlerin anlatıcısı Tarira. Böylece roman, koşar adımlarla sürpriz bir sona doğru ilerliyor.

Özetle, Güneş Muhafızı, bir ilk roman olmasına rağmen, gerek kurgusu ve iç dinamiği, gerekse dili açısından oldukça iyi bir yerde. Her ne kadar roman evrensel barış üzerine temellendirilmiş olsa da, bununla sınırlı kalmayıp sevgi ve nefret, güven ve güvensizlik, itaat ve başkaldırı, vefa ve ihanet gibi zıtlıklarla güçlendirilmiş. Üstelik bütün bunların üzerine oturtulduğu tarihsel altyapı, derin araştırmalar sonucunda oluşturulmuş. Kitabın ilk sayfasından son sayfasına dek heyecan bitmiyor. Ve olaylar klişeye düşmüyor. Yazarın yeni kitaplarını heyecanla bekliyoruz.

Taylan Katak Hakkında:

1986 yılında Düzce’nin ilçesi Gölkaya’da dünyaya gelmiş. İlk orta ve lise öğrenimini Kocaeli’nin Derince ilçesinde tamamlamış. Gençlik yıllarından beri siyasi ve sivil toplum kuruluşlarında aktif görevler almış. Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirmiş. Hayatını ticaretle kazanıyor. Ekinoks Yayınları’ndan çıkmış, Yüreğimde Talan Var adlı bir de şiir kitabı mevcut.

Ayşe Korkmaz – edebiyathaber.net (2 Temmuz 2020)

Yorum yapın