
Yaşamıyla da, eserleriyle de, siyasi tavrıyla da her zaman tartışmaların ortasında olmuş biriydi. Zeki, kavgacı, hırslı, küstah ve her zaman öncüydü. Onu “hakaret ustası” diye tanımlayanlar bile olmuş. Modernizmin öncüsü, yirminci yüz yılın en önemli şairlerinden biri. Büyük şair ve yazarları keifeden bir editör. Binbir isimli, binbir tavırlı, öngörülemez biri. Şair, çevirmen, eleştirmen, editör, akademisyen ve muhabir… Yaptığı her işte farklı bir ad almış, farklı kişiliklere bürünmüş. Günümüzde ise faşizme duyduğu hayranlık ve Mussolini’yi desteklemesi ile anımsanıyor daha çok. Vatana ihanetle yargılanmış, kafeste tutulmuş. Ezra Pound’dan söz ediyorum. Tüm bunları anımsatansa Humphrey Carpenter “Ciddi Bir Karakter: Ezra Pound’un Hayatı” adlı biyografi çalışması.
Ezra Weston Loomis Pound 30 Ekim 1885’de Idaho doğmuş. 1900-1905 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi ve Hamilton Koleji’nde karşılaştırmalı edebiyat ve Roman dilleri okumuş. Üniversiteye başladığında 15 yaşındaymış. Kötü bir öğrenci olmuş, derslere ilgi göstermemiş, düşük notlar almış. Ama doktora derecesiyle mezun olmayı başarmış. Bir süre dersler vermiş. Daha o dönemde “gösterişçi, egoist ve şımarık” bulunmuş. Akademisyen olarak göreve başlamış.
William Carlos Williams ve Hilda Doolittle (H.D.) ile bu yıllarda arkadaş olmuş. Odasında kadın bulunması nedeniyle üniversitedeki görevinden kovulunca, 1908’de Avrupa’ya göç etmiş. Kısa bir süre Venedik’te yaşayıp ilk şiir kitabını orada yayınladıktan sonra uzun yıllarını Londra’da geçirmiş. Hızlı bir şekilde çevre edinmiş ve şair ve çevirmen olarak tanınırken İngiliz edebiyatında söz sahibi isimler arasında yer almış. Kendine rol modeli aldığı W.B Yeats’le yakın arkadaş olmuş, sekreterliğini yapmış.
Anne babasının ve İngiltere’de tanışıp uzun yıllar sonra evlendiği karısı Dorothy Shakespear’in ailesinin desteği ile kıt kanaat geçinmelerine rağmen her zaman şair, yazar ve sanatçılara destek olmuş, destek bulmuş. Hayatı boyunca birçok şair ve yazarı keşfetmiş, onların eserlerini yayınlaması ya da yaşamlarını sürdürebilmeleri için çaba göstermiş. Adeta bir edebiyat ajanı olarak çalışmış. Poetry Magazine, Egoist, New Age gibi dergilerde önemli görevlerde bulunmuş. New directions gibi yayınevlerinin kurulmasını desteklemiş. Öncü edebiyatın önün açan iyi bir editör.

İlk eserleri ile keşfettiği James Joyce’a uzun yıllar hem maddi destekler sağlamış hem de dönemin katı hukuk kurallarını, sansürü aşıp eserlerinin yayınlanması için mücadele vermiş. Desteklediği bir önemli ad da, sonra yakın dost olacağı T. S. Elliot.
Ezra Pound, şiirde bir çok deneysel ve öncü çalışma yapmış. İmgecilik, Vortisizm gibi akımlar yaratmış. Çince ve Japonca bilmemesine rağmen, Çin şiiri ve Japon Haikularından çeviriler ve adaptasyonlar yapmış. 1915’de ölümüne kadar üzerinde çalışacağı ve parçalar halinde yayınlayacağı Kantolar’ı yazmaya başlamış. Bu sırada eserlerini İngiltere ve ABD’de yayınlatıp tanınmaya ve gelir sağlamaya çalışırken, çoğu takma adlarla sürekli dergilere yazmış, dergilerin danışmanlığını, temsilciliğini yapmış. Kendine çeşitli kişilikler yaratıp takma adlarla sanat, tiyatro, müzik eleştirmenliği yapmış.
Şiirleri cazibesini kaybedip eskisi gibi ilgi görmediği, kendisinin edebiyat çevrelerinde huysuz ve antipatik biri olarak değerlendirilmeye başladığı bir dönemde çok az bildiği Latince’den yaptığı çeviriler/uyarlamalar yoğun eleştirilere uğrayınca prestij kaybetmeye başlamış ve ABD ve İngiltere’de bir çok dergi ile bağlantısını kaybetmiş. Dergiler şiirlerini, yayınevleri kitaplarını basmaz olmuş.
İngiltere’de daha fazla bir şey yapamayacağını, geçimini sağlayamayacağını anlayınca 1920’de eşiyle birlikte Paris’e taşınmış. Pound, Marcel Duchamp, Fernand Léger, Tristan Tzara ve Dada ve Sürrealist hareketlerden şanatçı ve yazarlarla arkadaş olmuş. Kendisinden 14 yaş küçük Ernest Hemingway’le dost olmuş, öykülerini düzenlemesine yardımcı olmuş. Keman sanatçısı Olga Rudge ile tanışmış ve eşiyle birlikte ölüme dek süren bir aşk üçgeni yaşamış. Pound’dan hamile kalan Olga Rudge bir kız çocuğu doğurmuş. Dorothy Shakespear’den de oğlu olmuş.
1924’te İtalya’nın Rapallo kentine yerleşmiş. Konfüçyüs çevirisi ile ödül kazanınca dört sayı çıkan dergisi The Exile’i yayınlamış. Dergide Lenin’i öven yazılarını basmış. Aynı anda Mussolini’nin savunucusu olmuş. Yahudi düşmanlığı ve ırkçılığı ise daha da eskilere dayanıyor ve zaman geçtikçe artıyor. Daha eski yıllarda Birinci Dünya Savaşı’nını sorumlusu olarak tefecileri ve finans kapitali gördüğü biliniyor ve bunların başında Yahudilerin olduğunu savunuyor. Sınıf çatışmalarının nedenini faiz ve Yahudiler olduğunu düşünüyor. Bu görüşlerini yüzlerce makale ve binlerce mektupta dile getirmiş.
Pound, İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden sonra da İtalya’da kalmış ve Radio Rome’da Amerikan karşıtı, ırkçı ve Yahudi karşıtı, Hitler’i öven propaganda konuşmaları yapmış. Musollini ile tanışmış. Faşizm hakkında görüşlerini yansıtan iki kitap yazmış. 1943’te Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in daveti üzerine Katyn’deki toplu mezarları ziyarete gitmiş. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’na katılmaması için lobi çalışmaları yapmış. Savaştan kaçan Yahudilerin ABD’ye kabul edilmemesi için politikacılara mektuplar yazmış.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Amerikan birliklerinin İtalya’yı işgali sonrasında savaş esiri olarak tutuklanmış. Pisa’da özel olarak inşa edilmiş bir kafeste üç hafta boyunca teşhir edilmiş. Vatana ihanetten yargılanmış, ölüm cezası alacakmış ama bir uzmanın kendisine akıl hastası teşhisi koyması ile kurtulmuş. On iki yıl boyunca Washington’daki bir psikiyatri hastanesinde yatmış.
Hapishane ve hastanede tutulduğu yıllarda yazmaya devam ettiği Kantolar’la 1949’da Amerikan Kongre Kütüphanesi tarafından Bollingen Şiir Ödülü’ne layık görülmüş ve ödülün Pound’a verilmesi büyük bir tartışmaya, portestolara yol açmış. 1950’de yazar arkadaşlarının başlattığı ve yıllar süren kampanyanın ardından 1958’de hastaneden çıkarılmış ve İtalya’ya dönerek basına faşist selamı vererek poz vermiş. Ölümüne kadar inzivada yaşamış ve hiç kimseyle görüşmemiş. Mezarı Venedik’te.
Ezra Pound herhaliyle ilginç, keşfedilmesi gereken büyük bir şair, ilginç bir kişi. Humphrey Carpenter, Ezra Pound’un yaşamını 972 sayfalık dev bir biyografide tüm ayrıntılarıyla anlatmış. Humphrey Carpenter’i J.R.R Tolkien biyografisi ile tanıyoruz. Biyografilerinin yanında çocuk kitaplarıyla da ünlenmiş. Çocuklar için yazdığı Mr Majeika serisi birçok dile çevrilmiş ve televizyona uyarlanmış.
Humphrey Carpenter “Ciddi bir karakter” adlı biyografide Ezra Pound’u ve eserlerini derinlemesine inceliyor, daha önceden bilinmeyen ya da yanlış bilinen konuları, olayları aydınlatıyor. Carpenter bu çalışmada Ezra Pound’un hayatı boyunca ailesine ve dostlarına yazdığı ve yaşadığı her şeyi anlatan mektupları da dahil olmak üzere birçok yazışmalarından, kızı Mary’nin anılarından yararlanmış. Pound’un iddianamesi ve yargılanmasıyla ilgili gizli Amerikan hükümet muhtıralarına, doktorların raporlarına ulaşmış.
Carpenter Pound’a ve eserlerine tarafsız bir bakışa açısıyla yaklaşmış ve doğru anlatmaya çalışmış. Ezra Pound’un edebiyatını ve tartışmalı kişiliğini tüm yönleriyle ele almış. Sonuçta ortaya tamamı gerçeklere ve belgelere dayanan bir metin, bir roman kahramanı çıkmış. Metni adeta bir bildungs roman gibi okuyorsunuz. Sade ve akıcı bir dili var. Çok ayrıntılı olarak anlatıyor Pound’u ama ayrıntılarda boğulmuyor ki bu büyük bir meziyet.
Carpenter’in biyografisinden Pound’un tutarsız, çelişkilerle dolu bir yaşamı olduğunu anlıyoruz. Sık sık “deli mi dahi mi” diye sormadan edemiyorsunuz? Pound’la birlikte 20. yüzyılın başından itibaren gelişen edebiyat akımlarını, belli başlı yazar ve şairleri de tanıyoruz. Çünkü Pound’un özellikle İngiltere’de ve ABD’de çok geniş bir çevresi olmuş ve çok sayıda dostluk ve düşmanlık geliştrimiş. Carpenter bunları da bağlamdan yani Pound’un yaşam öyküsünden kopmadan anlatıyor. Bu çalışmayı Pound üzerine yazılmış en yetkin ve kapsamlı biyografi olarak değerlendirmişler, hak vermemek elde değil.
* Ciddi Bir Karakter: Ezra Pound’un Hayatı, Humphrey Carpenter, çev. Fatma Büşra Çalış, Ketebe yay. Ağustos 2025.



















