
Elizabeth Hand, daha çok bilimkurgu ve fantastik romanlarıyla tanınan bir yazar. Çeşitli türlerde yirmi roman ve beş öykü ve deneme kitabı yayınlamış. Antropoloji eğitimini tamamladıktan sonra Star Wars, X-Files gibi önemli projelerde metin yazarlığı yapmış ve DC & Dark Horse Comics çatısı altında birçok projeye dahil olmuş. Uzun süredir Washington Post Book World için eleştirmenlik yapıyor ve L.A. Times, Salon, Boston Review ve Magazine of Fantasy and Science Fiction gibi çok sayıda yayında yazıları yayınlanıyormuş. Otuz yılı aşkın süredir çok sayıda yazarlık atölyesine liderlik etmiş.
“Edebiyatın en büyük kara roman anti-kahramanlarından biri” olarak nitelenen Cass Neary’nin yer aldığı seri dört kitaptan oluşuyor. Generation Loss (2007), Available Dark (2012), Hard Light (2016) ve The Book of Lamps and Banners (2020). Alfa Yayınları bu diziyi “Cass Neary Kitapları” üst başlığıyla yayınlamaya başladı. İlk kitap geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Kitabın orijinal adı “Generation Loss” 2016’daki Türkçedeki ilk baskısında Efsun Ecem Üçkardeş “Kayıp Kuşak” olarak çevirmiş. 2025’deki yeni çeviriyi yapan Elif Nihan Akbaş ise “Üretim Kaybı” diye adlandırmış. Sözlüklere bakarsak “ Generation Loss” teknolojik anlamda “her kopyada görüntü, ses veya veri kalitesi biraz daha bozulması” anlamına geliyor. Sosyoloji terimi olarak ise “kuşaklar arası bozulma, kayıp ya da yozlaşma” ya da “kuşaklar boyunca bilgi, kültür veya değerlerin bozulması” anlamındaymış.
Seri romanların kahramanı Cass Neary, 1970’lerde New York’ta hızla gelişen punk akımına dahil olmuş, bir fotoğrafçı olarak ünlenmiş. Kötü şöhretlilerin, lanetlilerin ve ölülerin fotoğraflarını çekmesi ona kısa süreli bir ün kazandırmış. Ancak yıllar içinde içki ve hap bağımlılığı ve yaşadığı travmalar nedeniyle hayatı darmadağın olmuş. Ününü sürdürememiş, silinmiş, dışlanmış. Otuz yıl sonra, iyice unutulmuş vaziyette, New York’da Dünyanın en ünlü ve büyük sahafının deposunda çalışırken eski bir tanıdığı ona Maine açıklarında bir adada yaşayan, münzevi hayatıyla ünlü bir fotoğrafçıyla röportaj yapmasını teklif eder. Bu fotoğrafçı Aphrodite Kamestos’dur ve Cass’in idolüdür.
Cass, Maine açıklarındaki ıssız adaya gider. Burası kışları çok az insanın yaşadığı bir yerdir. Ancak Aphrodite görüşmeye yanaşmaz ve Aphrodite’i röportaja ikna etmek umuduyla beklerken kendini ıssız doğası ve sert kışıyla insanların ruh halini etkileyen adada yaşayanların tuhaf, kapalı ortamında bulur. Elizabeth Hand, adanın kasvetli, ıssız havasını neredeyse bir “karakter”gibi etkileyici şekilde betimliyor.

Kaybolan gençlerin sayısının çokluğu dikkat çekicidir ve adaya gelirken kaldığı motelin sahibinin kızı da tam o sırada kaybolmuştur. Cass adada kaldıkça hem adanın, adada yaşayanların geçmişiyle hem de kendi geçmiş travmalarıyla, yaptıklarıyla, kaybettikleriyle yüzleşir.
Roman, çeşitli boyutlarda ilerliyor. Bunlardan biri sanatla ve fotoğrafçılıkla ilgili. Cass, Aphrodite’in çok etkileyici çalışmalarına bakarken sanatın gerçeği ne ölçüde yansıtabileceği, bakış açısının etkisi gibi estetik sorunlar üzerinde de düşünüyor. Sonuçta fotoğraflarda gördüğümüz sanatçının bize kendi bakış açısıyla ve görmemizi istediği kadarıyla yansıtılmıştır. Fotoğrafların çekildiği mekanlarda dolaşmak Cass’in bu gibi sorularını çoğaltır. Bu açıdan bakarsak “Generation Loss”, bir fotoğrafın kopyalandıkça niteliğini yitirmesi anlamına gelir. Zaten bunun somut örneklerini de adada karşılaştığı fotoğraf çalışmalarında görecektir.
Cass toplumun kenarına itilmiş, unutulmuş biridir. Ada ortamı, adada yaşayanların kendi istekleriyle ya da başka nedenlerle toplumun dışında kalmalarını düşünmek, adada örneklerini görmek bu yalnızlığını daha da derinleştirir. Bir şeyleri kaybettikten sonra yeniden kazanmanın mümkün olup olmadığını sorgular. Başta Aphrodite olmak üzere adada yaşayan farklı kuşaklardan kişiler ideallerini, umutlarını kaybetmiştir.“Generation Loss”, kuşakların yaşadığı insani ve kültürel değer yitimi anlamına gelir. Yani “Generation Loss”adı sanatsal ve sosyolojik her iki anlamda da kullanılmış diye düşünüyorum, Türkçede tek bir terimle karşılamak mümkün görünmüyor.
Cass “iyi” bir karakter değil. Kaybedenler kulübünün hırçın ve kolay geçinilmez bir üyesi. Kendiyle kavgalı ve hemen hiç dostu kalmamış. Birçok kötü yanı var. Ahlaki değerlerinin çoğunu yitirmiş, çoğu zaman etik sınırları ihlal eden biri. İlk başta garipsesek, Cass’i bencil ve itici bulsak da sayfalar ilerledikçe benimsiyoruz.
“Üretim Kaybı” sadece polisiye, psikolojik gerilim ya da korku diye tanımlanacak türde bir roman değil. İnsanın varoluşu, Dünyada olmanın nedenleri gibi varoluşsal konuları tartıştığı gibi fotoğraf özelinde sanat, hafıza, görmenin ve bakmanın anlamı üzerine de düşündürüyor. Alışıldık polisiyeler gibi de gelişmiyor. Hatta ilk bölümlerde “gerçekten bir gerilim – polisiye mi okuyorum” diye kuşkuya düştüm. Roman karakterler ve atmosfer üzerine çok durduğu için olay örgüsü yavaş ilerliyor. Ama tür kısıtlamasına girmeden okunursa insanın benliği, varlığı ve sanat hakkında sorduğu, sorular ve cevaplarıyla gayet ilgi çekici. Adada olaylar gelişip cinayetler birbirine eklenmeye başlayınca ise bu niteliklerini yitirmeden bir gerilim- polisiye havasına giriyor.
Cass Neary serisinin devam kitaplarını merak ediyorum.
* Üretim Kaybı, Elizabeth Hand, Elif Nihan Akbaş, Alfa yay. Temmuz 2025.
















