“Kafamda Bir Tuhaflık”ta kent tarihsel öğelerin yazınsallaştırımı | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Gecekondulaşma ve Kentleşmenin Anlatılaştırımı “Kafamda Bir Tuhaflık” romanında yazınsallaştırılan tuhaflık sözcüğü, başkahraman Mevlut’un bir kez görüp güzel gözlerine tutulduğu Samiha’yı düşünerek, ancak Samiha’nın ablası Rayiha adına gönderdiği mektuplarla başlar; Samiha yerine Rayiha’yı kaçırarak evlenmesiyle sürer. Mevlut’un Samiha’yı düşünerek yazdığı mektupları Rayiha adına göndermesini sağlayan da Samiha’ya göz koyan amcaoğlu Süleyman’dır. İçgöçün bir türevi olarak İstanbul’un … Read more

B. Brecht: Halkçılık/ulusalcılık ve gerçekçilik | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Brecht 1938’de kaleme aldığı “Halkçılık/Halka Özgülük ve Gerçekçilik”[1] adlı bu yazısında 1933- 1947 yılları arasında “edebiyat olarak adlandırılmayı hak eden” yazınsal yapıtların Almanya dışında basıldığını ve okunduğunu belirler. Dolayısıyla, yurt dışında üreten ve okunan Alman yazarlar, halkçılık/halka özgülük istemi uyarınca, “birlikte yaşamadıkları bir halk için” yazmak durumunda kalmaktadır. Öte yandan, yazarlarla halk arasındaki “mesafe”, sanıldığı … Read more

Bertolt Brecht: “Biçimcilik üzerine notlar” | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Brecht, “Biçimcilik Üzerine Notlar” [1] adlı yazısında şu noktaları öne çıkarmıştır: I Brecht’in vurgulamasıyla, “edebiyatta biçimciliğe karşı savaşım” büyük önem taşımaktadır ve salt bir “aşama” ile sınırlı değildir. “Edebiyatın toplumsal işlevini yerine getirebilmesi için,” söz konusu savaşım “bütün genişliği ve derinliği içinde” sürdürülmelidir. “Boş biçimlerin, hiçbir şey söylemeyen söylemenin” tasfiye edilebilmesi için, biçimler “toplumsal işlevlerinden ayrılamaz; onlardan … Read more

Bertolt Brecht: “Gerçekçilik kuramının biçimci öz-yapısı” | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Sanatçının/yazarın işi biçimlemektir Brecht‘in “Gerçekçilik Kuramının Biçimci Öz-yapısı”[1] adlı yazısında yer alan belirlemeleri uyarınca, gerçekçilik kuramının biçimci öz-yapısı her şeyden önce bu kuramın “romanın belli bir biçimi” üzerine kurulmasında görülmektedir. Söz konusu kuram, diğer iki ana yazınsal tür olan şiiri ve dramayı gözetmemektedir. Sanatçının işi genellikle “biçimsel olan” ile ilgilidir; çünkü sanatçı “sürekli olarak biçimler.” … Read more

Bertolt Brecht: “Hakikati Yazmanın Beş Zorluğu” | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Brecht‘in “Hakikati Yazmanın Beş Zorluğu”[1] adlı yazısındaki saptamasıyla, “yalanı ve bilgisizliği” alt etmek ve “hakikati yazmak” isteyen kişi, en azından beş zorluğu yenmelidir. Söz konusu zorluklar şunlardır: Hakikati yazmak için gerekli “cesarete”, hakikati bilecek ölçüde “sezgisel akla (ferasete)”, hakikati kullanılabilir kılacak “sanata”, hakikati kullanabilecekleri “seçme yargısına” ve hakikati, onu kullanacaklar arasında “yayma becerisine” sahip olmalıdır. … Read more

Hegel felsefesi güncelleştirilmeye elverişlidir | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Hegel’in geliştirdiği birçok felsefi kavram ve açılım, kendisinden sonra başka düşünürleri de etkilemiş, insanlığın gelişimini belirleyen kalıcı kuramlara dönüştürülmüştür. Hegel tarafından çözümlenen efendi-köle ilişkisi, bu düşünürün felsefi düşüncelerinin ve geliştirdiği kuramın yol açtığı sonuçları göstermesi bakımından oldukça somut ve ilginç bir örnektir. Hegel’in efendi-köle ilişkisine yönelik çözümlemesi, örneğin, Marx’ın öncelikle “Ekonomi ve Felsefe El-Yazmaları” adlı … Read more

Hegel, sanat türlerini nasıl belirler? | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Sanat idesinin ve idealinin ya da ülküsünün tarihsel belirleniminden, “güzel görünüş”te ortaya çıkışından ve sanatın “tarihsel olarak etkinleşme tarzından” yola çıkan Hegel, sanat türlerini “simgesel sanat”, “klasik sanat” ve “romantik sanat” olarak üçe ayırır. Sanatın tarihsel evrim içinde kazandığı değişik etkinleşme tarzları temel çıkış noktası olunca, doğal olarak sanatın kültürel işlevi, insan ve insanın özünü … Read more

Hegel felsefesinde sanat ve sanat yapıtı kavramı | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Sanat, bir tasarımlama, kurgulama, biçimlendirme ekinliği ve edimidir. Bu nedenle de oluşumsaldır. Hegel, bu kapsamda ülkü kavramını estetik ile ilişkilendirerek, sanat biçimleri kapsamında sanatın yapısal belirlenimiyle ilgili olarak ölçü koyucu bir adım atmıştır. Düşünür, kuramsallaştırdığı estetiğin bu temel kavramını salt “idenin duyusal görünüşü” olarak değil, aynı zamanda “idenin yaşamı”, “var-oluşu” ve “canlılığı” olarak tasarımlamıştır. Hegel, … Read more

“Ölmek Kolaydır Sevmekten” ya da tarihselin yazınsallaştırımı | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Ahmet Altan “Ölmek Kolaydır Sevmekten”[1] romanının adını, Fransız şair Aragon’un bir dizesinden esinlenerek vermiş. Bu dizenin geçtiği dörtlüğü de romanın başına koymuş. Bazı romanlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecini ve bu süreç içinde biçimlenen geçiş döneminin birçok gizemli ve ilgi çekici yönlerini belirgin bir yetkinlikle anlatan yazar bu romanında da 1912-13 yıllarının altı aylık bir kesiti … Read more

“Doktor Faustus”ta sanatın bazı özellikleri| Prof. Dr. Onur Bilge Kula

İki-Anlamlılık “Akord” oluşturma kapsamında müzik sanatının inceliklerinin konulaştırıldığı bölümde (s. 63 vd.) belirtildiği üzere, “her şey ilişki(lendirme)dir ve ilişki, çevreyi/döngüyü” oluşturur. İlişki(lendirme)nin adı “iki-anlamlılık” veya çok-anlamlılıktır. Müziğin dizgesi, “iki-anlamlılık” olarak tanımlanabilir. Ton/tını “şöyle veya böyle” algılanabilir; “aşağıdan yukarı doğru yükseltilmiş olarak ya da yukarıdan aşığıdan doğru zayıflatılmış” işitilebilir. Akıllı olan bu “iki anlamlılığı istediği gibi … Read more

“Doktor Faustus”ta yapıt/oluşturu kavramı | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Sanat yapıtı nasıl tanımlanabilir? Thomas Mann sanatsal derinliğiyle ünlü romanı ‘Doktor Faustus’ta ‘yapıt’ ve ‘oluşturu’ kavramlarını, sanatsal ürün anlamında kullanır. Anılan romanda müzik yapıtı anlamında kullanılan “oluşturu” kavramı, dilsel sanat ürünlerinin veya yazınsal metinlerin belirleyici özelliklerinden biridir. Romanda Beethoven gibi dünyaca ünlü ve klasik yapıtlara imza atmış bir bestecinin olgunluk döneminde bestelediği yapıtlarıyla ilgili anlatımla, … Read more

Thomas Mann veya yazar öznel görülerini de yazınsallaştırır | Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Dünya edebiyatını oluşturan yapıtlar üreten hemen her yazar öznel yaşantılarını ve deneyimlerini ve sav-sözlerini yazınsal anlatıya katar. Bu ilke, doğal olarak Thomas Mann için de geçerlidir. Bu belirlemeyi, anılan yazarın “Doktor Faustus” romanında yazınsallaştırdığı iki örnekle açıklamak olanaklıdır. Bu iki örnek “biçim ve kozmopolitizm” kavramlarıyla ilgilidir. Biçim ve kozmopolitizm Bir yazarın kendi görüşlerini yazınsal üretimine … Read more