Bir “iç monolog” metni olarak, Aruoba’nın “Zilif”i | Emek Erez

Edebiyatta erkek “iç dökümü” veya “iç monolog” olarak tanımlayabileceğimiz metinlere çok sık rastlamıyoruz. Çünkü “iç monolog” metinleri genellikle öznenin kendi benliğini, zayıflıklarını, dünya ile olduramamışlıklarını ortaya koymayı gerektiriyor ve bu da yüzleşmek anlamına geliyor. Toplumsal cinsiyetin verili kodlarını aşındıran bir yerde durması da konunun başka yönü olarak ortaya çıkıyor. Çünkü erkeklik kurgusunun ona yüklediği anlamlar, … Read more

Blanchot’nun “İdil”i: Sonsuz “yabancı” | Emek Erez

Dünyanın değişmeyen sorunlarından birisi de “yabancılık”, “göçmenlik”, “sürgünlük”. Savaşlar devam ediyor, haklar ve özgürlükler gasp ediliyor sonuçta, insanlar çeşitli sebeplerle göç yollarına düşüyor. Ve bu yolun sonu yabancılık, sürgünlük ve özlem anlamına geliyor. Böyle devam ettiği sürece de bu konular hep gündemimizde olacak gibi görünüyor. Bu bağlamda meseleyi çok yönlü tartışabileceğimiz metinlerden bir tanesi Murice … Read more

“Olmasa mektubun” | Emek Erez

Edebiyat içerisinde tek başına mektup metinlerine çok sık rastlayamıyoruz artık. Bunda elbette türlerin belirsizleşmesinin, iç içe geçmesinin de payı inkâr edilemez. Bu nedenle mektuplar son dönem daha çok bir metnin içerisinde karşımıza çıkıyorlar. Bir romanın veya hikâyenin parçası olarak metinlerde yer ediyorlar. Bunun dışında iletişim araçlarının farklılaşması, günümüzde insanların daha çok teknolojik imkânların yarattığı karşılaşmalara … Read more

Okurluk ve kitap tutkusu üzerine bir değini | Emek Erez

Okurluk ve kitap tutkusuna dair çok şey söylenebilir. Çünkü konu epey değişken bir durum içerir. Bu nedenle konuya dair farklı tanımlamalar yapılmış, pek çok yazar tarafından ele alınmıştır. Örneğin; Manguel “Gezgin, Kule ve Kitap Kurdu”[1] adlı metninde çeşitli okuyucu tiplerinden ve onlara yüklenen metaforik anlamlardan bahseder. “Kitap kurdu”, “kitap delisi” gibi benzetmelerle de okurluğu ve temsil … Read more

“Cümbüşçü Karıncalar”: Sevinç, keder, direniş | Emek Erez

Bir metni farklı farklı duyguları bir araya getirerek örmek önemli diye düşünüyorum. Bu şekilde insan varlığının çoğulluğu da ortaya konmuş oluyor. Çünkü kederi, neşeyi, umudu, umutsuzluğu bir arada var etmek hem türümüzün varlığının değişkenliğini hatırlatıyor hem de tekliği kırıyor. Buna bir de farklı yaşamların, grupların, türlerin varlığı eklenince ortaya çoksesli bir metin çıkıyor. Çok sesli … Read more

Le Guin ile “dünyanın eşiğinde dans” | Emek Erez

Ursula K. Le Guin okurları için verimli bir dönemde olduğumuzu söyleyebiliriz. Yazarın Türkçede metinleri her geçen gün artarken, takipçileri ve sevenleri ona daha yakından temas edip, düşüncelerine, yazma edimine ve kişisel dünyasına yakından bakma fırsatı buluyor. Geçtiğimiz günlerde Arwen Curry’nin yazar hakkında yaptığı belgeselin ilk fragmanını da izledik ve yazarın sesinin duymanın heyecanını yaşadık. “Bir … Read more

“Bu Ben Değilim”: Hiçliğin Gölgesinde “Ben” Olma Çabası | Emek Erez

“Ben” dediğimiz şeyin parçalandığı, öznenin kendi hakikatinden uzaklaştığı, bireyin varlık sorunlarının daha da derinleştiği bir dünyada yaşıyoruz. Seslerin birbirine karıştığı, varlığın konuşmasının bir mırıltı haline geldiği, ifadenin “kekeme”leştiği bir insanlık durumu bu. Ayrıca insan, kendisinden, kurumların, sistemlerin ve gelişen teknolojilerin biçimlemeleri nedeniyle uzaklaşırken, farklı farklı benlerle ortada salınır hâle geldi. Böylece insan, bu durumuyla dünyada … Read more

Weimar Cumhuriyeti’nde, çalıntı kürkle bir kadın: Doris | Emek Erez

İlk Alman demokrasisi olarak bilinen Weimar Cumhuriyeti Dönemi, kadınlara ilk kez oy hakkı tanınması, kadınların siyasi ve sosyal hayatta görünür olması gibi eşitlikçi uygulamalarıyla hatırlanır. Aynı zamanda özellikle ana akım tarihsel yaklaşımlar tarafından, başarısız bir demokrasi deneyimi olarak da değerlendirilir. Colin Storer, “günümüzde istikrarsızlıkla eş anlamlı hale gelse de pek çok açıdan Weimar Cumhuriyeti bugün … Read more

“Savrulanlar” veya arada kalmışların varlık sorunu | Emek Erez

Almanya’ya iş gücü olarak gönderilen birinci kuşağın ve onların çocuklarının yaşadığı sorunlar sosyal bilimler, sinema, edebiyat gibi pek çok disiplinin çalışmalarında yer buluyor. Daha çok kimlik, entegrasyon, köken, bellek alanında çalışılan veya anlatıya dönüştürülen bu konu çok yönlü tartışma sunarken, özellikle edebiyat, sinema gibi alanlar meselenin farklı boyutlarına, konunun sadece istatistikle ilgili olmadığına dikkat çekerek, … Read more

Kafka, Şarkıcı Josefine ve Fare Ulusu | Emek Erez

Ritchie Robertson, “Kafka okumak kafa karıştırıcı bir deneyimdir”[1] derken haklıdır. Kafka metinleri üzerimizde “tuhaf etki” bırakır ve kafamızı karıştırır. Yaşamımıza bir kere girmişlerdir ve ne kadar zaman geçerse geçsin anımsamalarımızda o etkiyi hissettirirler. Çünkü Adorno’nun işaret ettiği gibi Kafka okuma deneyimi; “sessiz filmlere eşlik eden metinler”[2] gibidir. Onun anlatılarında, “klişe imajlara”, alışıldık konulara çok rastlamayız … Read more

Yanlış dünya yanlış hayat | Emek Erez

İnsanın hayatın anlamına dair soruları, kriz ve yıkım dönemlerinde daha çok artıyor. Bu konudaki metinlerin dünyanın böylesi dönemlerinde ortaya çıkması da tesadüf değil. İnsan tanrı olmak istedi, bir anlamda başarılı da oldu ancak insanın tanrısallığı kendi türünü iyi bir sona çıkarmadı. Çünkü insanın dünyaya her hâkim olma girişimi daha çok savaş, daha çok eşitsizlik, daha … Read more

Babalar, oğullar ve erkeklik meselesi | Emek Erez

Bir edebiyat metninin belirleyici unsurlarından birisi de karakter. Çünkü bir bakıma bireyi doğurup, büyütüp, inşa etmek, onu kültürlendiği çevrenin usulüne uygun konuşturmak, huyunu suyunu bilmek, tepkilerini ölçmek ve onu anlatının içine yerleştirmek anlamını içeriyor ve tüm bunlar sonucunda ortaya çıkan metnin kahramanı, kurgunun içerisine iyi yerleştirilmişse, sizinle birlikte yaşamaya devam ediyor. Onlarca edebiyat metni karakteri … Read more