
Ömer Seyfettin, bence modern Türk hikayeciliğinin kurucusudur. Kısa yaşamında çok sayıda ve değerli eserler vermiştir. Askeri okuldaki arkadaşları arasında lakabı “Deli, Şair Ömer” olsa da en büyük verimi hikaye türündedir. Bir yandan subay olarak savaştan savaşa koşarken diğer yandan da sürekli öyküler kaleme almış. Biyografisinde “İlk hikâyesini Balkanlardaki görevi sırasında tuttuğu günlüklerden hareketle “İrtica Haberi” adıyla Genç Kalemler’de yayınladı. Bunu, çoğu günlüklerinde tuttuğu notlardan hareketle yazdığı başka hikâyeleri takip etti” deniyor.
Ömer Seyfettin’in kısa ama askeri, siyasi ve edebi açılardan oldukça hareketli yaşamını Tahir Alangu “Ömer Seyfettin. Ülkücü Bir Yazarın Romanı”nda (Yapı Kredi yay.) ayrıntılı olarak anlatır. 1920’de 36 yaşında vefat ettiğinde Ömer Seyfettin’den geriye 100’e yakın şiir, dört roman ve 150 civarında hikâye kalmıştır. Yine biyografisinde “Ömer Seyfeddin’in bu türlerden başka mensur şiir, fıkra, hatırat, mektup, makale ve çeşitli türlerdeki tercümelerden oluşan geniş bir külliyatı mevcuttur” deniliyor. Hayatı boyunca hep yazdığını, yayınlattığını düşünmemek elde değil.
Çoğu günlüklerinde tuttuğu notlardan hareketle hikâyelerini yazdığı söylense de kendisinden geriye kalmış günlükler yoktu. Bilinen tek günlüğü ölümünden sonra, 1967’de Hayat dergisinde tefrika edildikten sonra “Balkan Harbi Hatıraları” adıyla Tahsin Yıldırım derleyip 2011’de kitaplaştırmıştı. Çalışmanın genişletilmiş yeni baskısı geçtiğimiz aylarda Ketebe yayınlarından çıktı. Ömer Seyfettin bu günlüklerde subay olarak görev aldığı savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılış sürecini siperlerden ve esir düştüğünde mahpusken anlatıp yorumluyor. Böylece onun asker yönünü ve siyasi bakışını yakından tanımış, öğrenmiş oluyoruz.
Sabri Koz’un araştırmacı azmiyle izini sürdüğü günlük ise 1918 tarihini taşıyor. Bu günlüğün varlığından ilk kez Ömer Seyfettin’in yakın dostu Ali Cânip’in, 1922’de Giresun’da Işık dergisinde yayınladığı iki yazı ile haberdar olunmuş. 1958’de Şerif Hulûsi Kurbanoğlu günlüğün kısa bir bölümünü Yeditepe dergisinde yayımlamış. Sonra da Tahir Alangu’nun 1967’de yayınlanan biyografi çalışmasında günlükten parçalar yer almış. Sabri Koz’un anlattıklarından günlüğün varlığının bilindiğini ama bir türlü bütün olarak görülemediğini anlıyoruz.

Ömer Seyfettin’in ayrıntılı biyografisini yazmakla kalmayan, Ömer Seyfettin’in Toplu Eserleri (1962) isimiyle yazarın eserlerini de biraraya getiren Alangu’nun çalışmaları sırasında Ömer Seyfettin’in kızı Güner Elgen’den destek aldığını, Güner Hanım’ın verdiği birçok belgeyi biyografide kullandığını öğreniyoruz. Bu belgeler arasında söz konusu günlük de vardır. Alangu 1973’te vefat edince de bu belgeler arşivinde kalmış, korunmuş.
1918 günlüğü Ömer Seyfettin’den geriye kalan tek günlük. Sabri Koz, günlüğün çizgili bir okul defterinin 38 sayfasına yazıldığını belirtiyor. Sabri Koz’un günlüğün izini sürüp ulaşması da Yapı Kredi Yayınları’nda çalıştığı sırada oluyor. Sabri Koz’un azminin nasıl mutlu sona ulaştığının öyküsünü de kendi kaleminden “Kayıp Günlük ve Fon Sadriştayn’ın Karısı” adlı kitabın girişindeki sunuş yazısından öğreniyoruz.
Sabri Koz, günlüğü “kayıp” olarak adlandırmış ama yazdıklarını okuyunca “Günlük gerçekten kayıp mıydı?” diye düşünmeden edemedim. Çünkü giriş yazısında anlattığı hikayeden günlüğün önce Ömer Seyfettin’in kızı Güner Elgen ve sonra Alangu’nun ailesi tarafından kararlılıkla korunmuş olduğunu anlıyoruz. Günlüğün güvenilir ellere geçmesini ve doğru değerlendirilmesini istemişler. Güvenilir el Sabri Koz olmuş, günlüğün izini sürmüş, soruşturup kimde olduğunu bulmuş ve sonra da doğru değerlendirip kapsamlı bir sunuşla ve tıpkı basımını da ekleyerek yayınlamış.
Öykülerini kaleme alırken günlüklerinden yararlandığı yaygın bir kanı olsa da araştırmalardan Ömer Seyfettin’in “günlük tutmayı seven ama başlayıp bir kenara atan sonra tekrar yazma hevesine kapılıp yeniden yazmaya koyulan bir insan” olduğu anlaşılıyor. Yazdığı yüzlerce hikayeden belki birkaçı bu günlüklerden kaynaklanmış olabilir ama öykülerin tamamıyla ilgili olarak böyle bir yargının doğru olmadığını düşünüyorum. Günlük kaynaklı tek öykü olarak şimdilik elimizde “Fon Sadriştayn’ın Karısı” var. Bu aynı zamanda Ömer Seyfettin’in el yazısıyla günümüze ulaşan tek hikâyesi. Sabri Koz’un yayına hazırladığı “Kayıp Günlük ve Fon Sadriştayn’ın Karısı” adlı kitapta hikâyenin tıpkıbasımı da yer alıyor.
“Balkan Harbi Hatıraları”ndan farklı olarak “Kayıp Günlük”den Ömer Seyfettin’in hem özel yaşamı hakkında bilgi ediniyoruz hem de kendi yazarlık dünyası ve 1918’in edebiyat ortamı, yazarları ile ilgili görüşlerini öğreniyoruz. Evliliğinin nasıl son bulduğunu da anlatıyor. Diğer yandan kendi yazarlığı hakkında görüşleri var. Bizim velut bir yazar saydığımız Ömer Seyfettin yeterince üretemediğini düşünüyor. Onu yazmaya şevklendiren ise Ziya Gökalp olmuş.
O günlerin edebiyat gündemi ve dedikoduları da günlüğe yansımış. Ömer Seyfettin’in en sevmediği kişilerden birinin Yahya Kemal olduğunu anlıyoruz. Sıkça sözünü ettiği Yahya Kemal’i “edebiyatımızın Kabakçı Mustafa’sı” diye adlandırıyor ve ondan şair ve yazar olamayacağını düşünüyor.
Yahya Kemal, Ömer Seyfettin’in kullandığı dili eleştirmiş, edebiyata uygun olmadığını, argo olduğunu söylemiş. Yusuf Ziya Ortaç da bu tartışmada Ömer Seyfettin’in Türkçesinin kötü olduğunu, doğru cümle yazamadığını iddia etmiş. Bu laflar da Ömer Seyfettin’i kızdırmış.
Ömer Seyfettin günlüğünde “Fon Sadriştayn’ın Karısı” adlı öyküsünü nasıl yazdığını, öykünün yayınlanmasından sonra aldığı tepkileri de anlatıyor. Yanlış anlaşıldığını, bu yanlış anlaşılmayı gidermek için bir öykü daha kaleme aldığından söz ediyor.
“Kayıp Günlük ve Fon Sadriştayn’ın Karısı” editörlük açısından örnek bir çalışma. Sabri Koz hem giriş yazısı hem de dipnotlarda verdiği kapsamlı bilgilerle bu tip yayınlarda nasıl editörlük yapılması getrektiğini somut olarak ortaya koymuş. Kitap Ömer Seyfettin külliyatına önemli bir katkı olmasının yanı sıra, içerdiği tıpkı basımlarla Ömer Seyfettin hakkında çalışma yapanlar için de değerli bir kaynak niteliğinde.
* “Kayıp Günlük ve Fon Sadriştayn’ın Karısı”, Ömer Seyfettin, Yapı Kredi yay. Mayıs 2025.



















