
Yeni modaya uyup yapay zeka uygulamalarına “Dünyanın en eski sahafı hangisidir?” diye sorduğunuzda iki cevap alıyorsunuz. CoPilot “Dünyanın en eski sahaflarından biri olarak kabul edilen yer Henry Sotheran Ltd., 1761 yılında Londra’da kurulmuştur ” diye cevap veriyor, diğeri Gemini “Dünyanın en eski sahafı olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren yer, Portekiz’in Lizbon şehrinde bulunan Livraria Bertrand’dır. 1732 yılında Pedro Faure tarafından kurulan bu sahaf, Lizbon’un tarihi Chiado bölgesinde yer alır” diyor.
Chat GBT, diğer Yapay Zekaların verdiği cevapları biliyor olmalı ki (çünkü internet tarayıcımda açıklar ve Yapay Zekaların bilgisayarlarımızı kontrol edebildiklerini düşünmeye başladım) orta yolu bulmuş; “Dünyada hâlâ faaliyette olan en eski ikinci el kitapçının, 1732 yılında Portekiz, Lizbon’da kurulan Bertrand Kitabevi (Livraria Bertrand) olduğu kabul edilir. Ancak bu dükkân esas olarak genel bir kitapçıdır (bugün hem yeni hem de ikinci el kitaplar satmaktadır). Eğer sadece ikinci el kitapçılardan bahsediyorsanız, bu onur genellikle 1761 yılında kurulan ve başlangıçta antikacı ve ikinci el kitap satıcısı olarak faaliyet gösteren ve bugün de sahaf olarak faaliyet gösteren Londra’daki Sotheran’s’a aittir” cevabını vermiş.
Sözünü edeceğimiz kitap Sotheran’s hakkında. Yazarı da Oliver Darkshire. Darkshire 1994’de Essex’de doğmuş. Susex’de Christ Hospital Boarding School’u bitirmiş. Birçok işte tutunamamış ve 21 yaşındayken Sotheran’s’da çırak olarak işe başlamış. Kendini “eşcinsel kitapsever bir inek” olarak tanımlayan Darkshire, kısa sürede kendini tozlu ciltler, tuhaf müşteriler ve gizemli geleneklerle dolu gerçeküstü bir dünyada buluyor.
2018’de Sotheran’s’ın sosyal medya hesaplarını yönetmekle görevlendirilip Twitter’da Sotheran’s’la ilgili mizahi mesajlar paylaşmaya başlıyor. Bu mesajlar büyük ilgi görüyor, Sotheran’s’ın takipçileri hızla artıyor. Paylaşımların gördüğü ilgi de Oliver Darkshire’ı bir kitap yazmaya yönlendiriyor; “Bir Nadir Kitapçının Talihsiz Serüvenleri”.

Eleştirinin üstadlarından Adnan Benk, kitapları eleştirmeye kapaklarından başlarmış. Ben de ona uyup daha kapağını gördüğüm anda kitabın adına takıldım. Kitabın orijinal adı; “Once Upon a Tome: The Misadventures of a Rare Bookseller”. Türkçeye düz çeviri yaparsanız “Bir Zamanlar Bir Kitap: Nadir Bir Kitap Satıcısının Maceraları” anlamına geliyor.
Oliver Darkshire’ın kitabı Once Upon a Tome başlığında “tome” kelimesi hem kelime oyunu hem de sahaflık dünyasına bir gönderme içeriyormuş. Kitabın adında ise “tome” hem eski kitapları hem de kitapçılığın kendisini temsil eden bir simge gibi kullanılıyormuş. “Tome” kelimesi İngilizcede kalın, ciddi ve kapsamlı bir kitap anlamına da gelirmiş. Bizde tek sözcüklük bir karşılık bulmak zor. Dilimizde bu göndermeler anlaşılamayacağı için olsa gerek başlığın ikinci bölümünü Türkçe baskıya ad olarak seçmişler. Kitabın Türkçedeki adı “Bir Nadir Kitapçının Talihsiz Serüvenleri”. Türkçede “Nadir Kitapçı” diye bir meslek ya da kitapçı türü yok. Biz, antika, nadir, eski, ikinci el veya artık basımı yapılmayan kitapları satan kişi ya da dükkânlara “sahaf” diyoruz. “Nadir Kitapçı” dediğinizde zaten söyleyiş kulağı tırmalıyor ve başka anlamlara da çekilebiliyor. Örneğin nadir bulunan bir kitapçıdan söz ettiğiniz bile düşünülebilir. Sanıyorum kitabın çevirmeni Alican Saygı Ortanca ya düz çeviriyi tercih etti ya da “sahaf” sözcüğünü sevmiyor, çünkü tüm çeviri boyunca sadece bir kez “sahaf” sözcüğünü gördüm (herhalde o da çevirmenini ve editörün gözünden kaçtı).
Sotheran’s tanıma uygun bir sahaf. 1761 yılında York’ta Henry Sotheran tarafından kurulmuş, 1815’de Londra’ya taşınmış. 1901’de, Kral VII. Edward’a kitap satıcısı ve ciltçi olarak atanmış. 1892’de Althorp’un çok nadir Caxton koleksiyonu da dahil olmak üzere tüm kütüphanesini, 1896’da J. P. Morgan’a vellum üzerine basılmış bir Gutenberg İncili’ni, Warwick Kalesi Shakespeare Kütüphanesi’ni ve Byron el yazması koleksiyonunu satın alması gibi başarıları var.
Sotheran’s 1936’dan 2024’e kadar Sackville Caddesi 2-5 numaradaymış. Şimdi, 2025 yazından beri 8 Cecil Court adresinde faaliyetlerine devam ediyorlarmış.
Oliver Darkshire, kimselerin gelip girmediği kör bir sokak olan Sackville Caddesi’ndeki günlerden öyküler anlatıyor. Sahaf kitaplarında, anılarında çok değerli kitapların, kütüphanelerin nasıl çok ucuza ya da uygun fiyata ele geçirildiği, sonra nasıl değerine ya da çok fazlasına satıldığı gibi öyküler anlatılır. Sotheran’s böyle öykü ve anılara çok uygun ama Oliver Darkshire, bunları anlatmıyor. Tuhaf kitaplar, nesneler ve insanlarla dolu bu sahafta dükkanın ve çalışanlarının garipliklerine ve özellikle kitapseverlere ve onların huylarına, onlarla yaşanan komik ya da trajikomik olaylara yoğunlaşıyor.
İki tür koleksiyoncu tanımlıyor: Smauglar ve Drakulalar. Drakulalar kendilerini tek bir konuya ve o türde yayınlanmış her kitabı, dergiyi toplamaya adamış kitapseverler. Smauglar ise akla gelebilecek her türden değerli kitap ve nesne toplayanlara verdiği ad. Tabii sahafa kitap satmaya gelenler de ayrı bir konu. Onların da çeşitli türleri, komik öyküleri var.
Oliver Darkshire sahaf dünyasını satıcı ve alıcısıyla hatta sadece bakmak, sosyalleşmek, kitap kokusu almak üzere gelenlerle birlikte mizahi ve eleştirel bir dille anlatıken kendi öyküsünden de söz ediyor. Hiçbir şey bilmeyen bir çırak olarak tam kapının önünde oturtulup tüm gereksiz ve bitmeyecek işlerin kendisine nasıl devredildiğini nihayetinde çıraklıktan kurtulup sahaf olmasının öyküsünü anlatıyor.
* Bir Nadir Kitapçının Talihsiz Serüvenleri, Oliver Darkshire, Alican Saygı Ortanca, Domingo yay. Temmuz 2025.

















