Belirsizlik Çağı: Bireysel travmadan kolektif hafızaya uzanan bir kırılma anı | Derin Kök

Eylül 10, 2025

Belirsizlik Çağı: Bireysel travmadan kolektif hafızaya uzanan bir kırılma anı | Derin Kök

İstiklal Caddesi’nde yankılanan tek bir silah sesi… Şehrin kalabalığı içinde duyulan bu ani patlama, sadece bir merminin değil, bir dönemin, bir hayatın ve bir arayışın da başlangıcıdır. Hikâye, bu esrarengiz olayın ardından kahramanımız Murat’ın vurulmasıyla birlikte sonundan geriye doğru akarken, okuru nefes nefese bir bilinmezin içine sürükler. Peki Murat’ı kim vurdu? Ve bu çıkmazın ardında saklı duran sırlar neler?

Bursa’dan İstanbul’a, yıllar sonra sevdiği kadın Asya ile buluşmak üzere gelen Murat, bu yolculuğun yalnızca bir aşk kavuşması olmayacağını kısa sürede anlar. Onu bekleyen şey, hayatının merkezine yerleşen bir karşılaşmadan çok daha fazlasıdır: Kendi kimliğinin, geçmişle kurduğu bağların ve geleceğe dair belirsiz umutların sancılı sorgusu. Asya, bir boşanmanın gölgesinde ve kimlik arayışının eşiğinde, Murat’ın aşkına karşılık verip veremeyeceğinin kararını veremezken; Murat da kendi içinde hiç sönmeyen bir özlemin izini sürmektedir. “

Otel Yıldızların Altında”da geçen ilk gece, Murat’ın kaderini belirleyen karşılaşmalardan sadece biridir. Burada tanıştığı genç ressam Gül, şehrin labirent gibi sokaklarını, gizli kitapçılarını ve karanlık barlarını Murat’a bambaşka bir gözle gösterir. Gül’ün dünyası, hem masum bir arkadaşlığın hem de sırlarla örülü bir varoluşun kapısını aralar. Onun rehberliğinde İstanbul, bir metropol olmanın ötesinde, insanın kendi gölgesine ayna tutan bir mekâna dönüşür.

Ancak İstanbul, sadece yeni dostlukların değil, eski hesapların da mekânıdır. Üniversite yıllarından kalma bir arkadaşla yapılan içkili bir buluşma, Murat’ı geçmişin gölgeleriyle yüzleştirir. Eski bir örgütün üstü kapalı tehditleri, onun zihninde yankılanan sorulara yeni katmanlar ekler. Gerçek ile hayal, bireysel seçimler ile toplumsal yükümlülükler arasında sıkışan Murat, kendini endişe verici bir girdabın içinde bulur.

Tesadüfen tanıştığı İranlı Mustafa, bu hikâyeye bambaşka bir boyut katar. Mustafa ile birlikte İstanbul’un duvarlarında ustalıkla gizlenmiş şifrelerin peşine düşmek, Murat’ı yalnızca şehrin karanlık yüzüne değil, aynı zamanda inanç, anlam ve kimlik sorgusunun derinliklerine sürükler. Bu beklenmedik yol arkadaşlığı, bireysel bir hikâyeden kolektif bir hafıza arayışına uzanan çok katmanlı bir yolculuğun başlangıcı olur.

“Belirsizlik Çağı” bir gerilim romanı olmanın ötesinde, çağdaş bireyin kırılganlıklarını, aidiyet sorunlarını ve geçmişle yüzleşme sancısını merkezine alır. Her sayfa, bir yandan zihin oyunları ve gizemli ipuçlarıyla merakı diri tutarken, diğer yandan insanın kendine dair sorularını da gündeme taşır: Biz kimiz? Geçmişten taşıdığımız yükler mi bizi belirler, yoksa geleceğe açılan ihtimaller mi?

Roman, İstanbul’un çok katmanlı mekânlarını yalnızca bir arka plan olarak değil, yaşayan, nefes alan, hatırlayan bir varlık olarak kurgular. Kitapçılarında saklı unutulmuş cümleler, barlarında yankılanan kayıp sesler, duvarlarına gizlenen resimler, hepsi birer işaret olarak Murat’ın karşısına çıkar. Böylece şehir, bireysel hikâyeyi kolektif bir belleğin uzantısına dönüştürür.

“Belirsizlik Çağı”, kimlik arayışının sancılarını, kaybolmuş aşklar ile ertelenmiş umutları ve geçmişin görünmez iplerini bir araya getiriyor. Roman, her satırında okuru hem bir gizemin peşine düşmeye hem de kendi hayatına dönüp bakmaya davet ediyor. Çünkü Murat’ın yolculuğu yalnızca ona ait değildir; belirsizlik çağında yaşayan herkesin paylaştığı bir deneyimin aynasıdır. Sonunda cevaplardan çok sorularla karşı karşıya kalan okur, şunu sorgulamak zorunda kalır: Gerçek dediğimiz şey, ne kadar bize aittir? Ve belki de en önemlisi, kaybolduğumuz bu belirsizlikten bir çıkış yolu var mıdır?

Yorum yapın