Bir ömrün emeğiyle yoğrulmuş denemeler | Metin Celâl

Kasım 30, 2025

Bir ömrün emeğiyle yoğrulmuş denemeler | Metin Celâl

Necati Tosuner 18 Haziran 1944  doğumlu. 81 yaşında. Onu öyküleri, romanları ile tanıdık, sevdik. İlk hikâyesi “Onunkiler Maviydi” 1963’de Ankara’da yayınlanan “Resimli Posta” gazetesinde çıkmış. 62 yıllık büyük bir emek. 1965’de “Özgürlük Masalı” adlı ilk hikâye kitabını yayınlamış. İlk romanı “Sancı.. Sancı…”nın yayın tarihi 1977. Çocuklar için de kitaplar kaleme almış.

Türk Dili, Soyut, Varlık, Yaşasın Edebiyat, Virgül gibi dergilerde yazıları yayınlanmış. İlk denemeler toplamı 2005’de yayınlanan Elde Kitap. Bu kitapla 2006 Ömer Asım Aksoy Deneme Ödülü’nü almış. Yirmi yıl sonra yayınlanan yeni denemeler toplamının adı ise yine kitaplı “Gönülde Kitap”.

Necati Tosuner denemelerinde lafı uzatmadan, en vurucu biçimde anlatmayı seviyor. Çok iyi bir anlatıcı. Kısa ve öz yazma sanatının ustası. Şiirle arası nasıldı, merak ediyorum. Çünkü “öykünün romandan çok şiire yakın durduğunu” söyler. Dizeye çok yakın cümlelerine de sık rastlarız.

“Deneme” adından da belli olduğu gibi çok işlevli bir edebiyat türü. Aynı zamanda bir türe sığmayan, tanımlanamayan metinler için de iyi bir sığınak. Ne yazsanız “bu denemedir” diye bilirsiniz. Tersinden bakışla da pek beğenilmeyen bir metninizin gerekçesi “Denedim” olabilir.

Necati Tosuner, deneme gibi yazılmış ya da denemeye yakın duran öyküleri sevmiyor ama öykü gibi denemeler kaleme alıyor. Türler arası geçişlerde çok usta. Bu kitapta da öykü olarak kabul edebileceğimiz denemeler var. Ama asıl ağır basan yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı denemeler. Bir çok denemesinde yaşam ve anılarla yoğurmuş metnini.

Necati Tosuner’le ilgili yazılan her yazıda mutlak konu edilen bir mesele de “kendini yazmak”. Necati Tosuner, birçok metninde çocukluk, öğrencilik çağlarından başlayarak hayatından, yazı serüveninden, deneyimlerinden söz ediyor. Bir anlamada kendini öykü kişisi, roman kişisi olarak kullanıyor. Ne yazarsa açık yürekle yazıyor, samimiyetini cümlelerinde hissettiriyor. Bence cesur bir davranış ve eleştirileceğine takdir edilmesi gerekir. Açık yürekli. İnce ve derin bir mizahı var. İğneyi de çuvaldızı da kendisine batırmaktan çekinmiyor.

Üstelik sadece kendinden söz etmiyor, arkadaşları hakkında da aynı açık yüreklilikle yazıyor.  Kendi kuşağından ya da genç kuşaklardan bir çok yazarın kitaplarıyla ilgili yazılar yazdığını da biliyoruz. Bu kitapta da Yüksel Pazarkaya, Habib Bektaş gibi arkadaşları hakkında da, Sadık Aslankara, Banu Yıldıran Genç, Barış İnce gibi kendine göre genç yazarlar hakkında da yazıları var. Eleştirilerinde dikkatli bir okur, iyi bir yorumlayıcı olduğunu görüyoruz. İsabetli tespitleri var.

Ama benim ilgimi en çok anılardan yola çıkarak kaleme aldığı, her biri birer portre yazısı olarak da değerlendirilebilecek denemeler çekti. Kitap yakın dostu Sulhi Dölek’le başlıyor. Çok kısa ve vurucu bir metin, alıntılıyorum.

Son Yaprak
Necati Tosuner Sulhi Dölek’e soruyor:
“Sen ya da ben bir Dario Fo etmez miyiz?..”
Biraz düşünüyor Sulhi Dölek, sonra diyor ki:
“Ben ederim ama seni bilmem!”

Cemal Süreya, Esendal, Hulki Aktunç, Sabahattin Kudret Aksal, Dr. Bahar, Mustafa Öneş, Demir Özlü, Cahit Tanyol, Sabri Koz… En ilginç anı-deneme Eray Canberk’le ilgili olan bence. Eray Canberk, oturduğu Feneryolu mahallesi hakkında bir kitap yazmış ama pencereden baksa görebileceği, bir yan sokakta oturan dostu Necati Tosuner’in adını bile anmamış. “Meraklı turşucu” diye kendini tanımlayan Necati Tosuner de çok merak etmiş ama bir türlü Eray Canberk’e bunun nedenini soramamış. Bu soramamanın öykülerini tatlı ve mizahi dille anlatıyor. Sahi Eray ağabey, Necati Tosuner’e Feneryolu kitabında niye yer vermedin? Açıkla artık da bilelim. Ben de çok merak ettim.  

“20 öykü içeren 200 sayfalık öykü kitabı mı, 200 sayfalık bir roman mı?” Evet, hangisini yazmak daha zordur, daha çok emek gerektirir? Necati Tosuner romanlar da kaleme almasına rağmen oyunu hep öyküden yana veriyor bence. Gönülde Kitap’ta bu ve buna benzer konuları ele alırken edebiyat üzerine görüşlerini de açıklıyor ve özellikle yazar adayları için kendi deneyimlerinden yola çıkarak önemli tüyolar veriyor. “Nedir öykü” sorusunu kendine de sık sık sormuş ve kayda değer cevaplar vermiş. 

Öykücülük anlayışı, nasıl başladığı, geçtiği aşamalar, dönüşüm noktaları hakkında da bilgiler de veriyor.  Öykülerindeki can alıcı yerleri, merak ettiğimiz ayrıntıları da anlatmış. Gönülde Kitap’la aynı anda yayınlanan “Bir Tutkunun dile Getirilme Biçimi”ndeki öyküler hakkında da ilginç açıklamaları var.

İlk kitabı Özgürlük Masalı’nın yayınlanış öyküsü de ilginç. Ve o kitapta katkısı olan kişi daha da ilginç. Yılmaz Yalçıner, çocukluk, ilk gençlik arkadaşı, ilk kitabını kapağındaki desen onun. O zamanlar bile siyaseten tamamen zıt görüşlerdeymişler. 1980 yılında 3 arkadaşı ile birlikte bir yolcu uçağını Tahran’a kaçırma teşebbüsünde bulunan Yılmaz Yalçıner, 11 yıl 7 ay hapis yatmış. Ülkücülükten siyasî İslâmcılığa geçen Yalçıner daha sonra kitaplar da yayınlatmış.

Necati Ağabey, Gönülde Kitap’ı “son kitap” diye imzalamış bana. Umarım son olmaz, romanlar ve öyküler yanında bu güzel anıların devamını ve yeni denemelerini de okuruz onun usta kaleminden.   

*  Gönülde Kitap, Necati Tosuner, Alakarga yay. Kasım 2025.

Yorum yapın