Gerçeğin Bedeli Var Mıdır? | Nilgün Çelik

Ekim 15, 2025

Gerçeğin Bedeli Var Mıdır? | Nilgün Çelik

Eserlerinde İngiltere’nin geçmişine odaklanan Susan Stokes-Chapman’ın, Pandora adlı eseri Türk okurlarla buluştu.  Çevirmenliğini Şafak Tahmaz’ın yaptığı Kürşad Kızıltuğ editörlüğüyle Eksik Parça yayınlarından çıktı.

Roman, gerçeğin görünenin, bilinenin dışında olabileceği, geçmişteki sırların merak ettikçe gün yüzüne çıkabileceği üzerine kurulu. Kahramanların hem saflığı ve yaratıcılığı hem de hırsı, hırsızlığı, aç gözlülüğü temsil ettiği ve mitolojik nesnelerin kurgunun temelini oluşturduğu Pandora bir solukta okunacak bir eser.

Başkahraman Dora ile amcası Hezekiah’ın hikayesidir.

Anne ve babasını kaybeden ve sanatsal yönü kuvvetli olan Dora’nın mutsuzluğu, baskın karakter olan amcasının tavırları sertleştikçe fazlalaşır. Amcasının antika dükkânı için getirdiği bir vazo Dora’nın tüm bilinmeyeni aralamaya başladığı andır. Bu, tehlikeli ama kesinlikle tehlikeye değer bir adımdır. Amcasının getirdiği vazo mitolojide Pandora’nın Kutusuna eştir. Vazonun bir sırrı var mıdır? Bu bölüm, merak duygusunun aynı zamanda gerçeği ortaya çıkarmak kadar tehlikeli ve hatta yasak olabileceğinin de yoğun hissedildiği bölümdür.

Eser boyunca Dora’nın yaratıcılığında Yunan mitolojisinden faydalandığını görmek hem karakterin gelişimi hem de mitolojiye bakış açısından önemlidir. Amca Hezekiah’ın sırlarla dolu bir sandığı getirirken başına gelen kötü bir olay, onun karanlığa gömülmesine neden olur. Pandora’nın bir aydınlık bir karanlık yüzü bu iki kahramandır artık.

Romanın bundan sonraki bölümlerinde kahramanlar gizemleri tek tek aralarken kendilerini keşfederler. Sırların çekiciliği kadar korkutan yanları ve bir bedeli olsa da. Her iki kahramanda da bunu gözlemek mümkün olacaktır. Dora’nın vazo ile ilişkisi eseri mitolojik pencereden farklı bir boyuta taşır. Lanetin vazo ile ilişkisi olabilir mi?

Eser ilerledikçe yan karakterlerle birlikte kişisel çıkarları, çatışmaları ve ahlakı irdelemeye başlıyoruz. Güven duymak ya da güveni zedelemek en başta düşündüğümüz konu oluyor. Güç kullanmak veya engellemek kurgunun ritmini yükseltirken aynı zamanda sosyal ilişkilerimizi sorgulatıyor.

Kurgudaki tüm nesnelerin mitolojiden alınması   Pandoro – Vazo,  pitos – saklama kabı gibi nesneler eserde o objenin mitolojik karşılığı ile görev yapıyor. Vazo merkezde hem iyi hem kötüyü temsil ederken, pitos, saklanan sırları temsil ediyor. Bu hem kurguyu güçlendirirken hem de felsefi bir derinlik katıyor.

Çok katmanlı eserde ilerledikçe yeni olaylar ve baş kahramanların yanında yeni karakterler görüyoruz. Her gelişen olayda bireyler arasındaki güç dengesinin sınıf farkıyla şekillendiğini kimi zaman bağımlılık sınırına ulaştığını görüyoruz. İnsanların birbirine güvenmelerinin ya da güvenememelerinin nedenlerini olaylar üzerinden analiz edebiliyoruz. Bu anlamda kitap diğer eserlerden farklı boyuta bir üst sekmeye taşınıyor. Çünkü olaylarla mitoloji ve mitolojik nesnelerin işaret ettikleri ile felsefe iç içe geçmiş.

Peki ya sırlar? Sırlar açığa çıkarsa mı güven oluşur yoksa gizli kalırsa mı?

Kahramanlar üzerinden gizli kalmış, özellikle aileyi ilgilendiren sırların ortaya çıkması bireyler üzerinde yarattığı travmayı, hırsın ahlak ötesi bir boyuta ulaşmasıyla bireyler üzerindeki yıkıcılığını görüyoruz. Gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıktığına bu romanda da şahit oluyoruz.

Romanın diğer bir dikkat çekici yanı kahraman Dora’nın dönüşümüne gelişimine şahit olmak. Bunca olumsuzluğun ardından hala travmaları varken pes etmeyip varlığına sahip çıkmak sanırım birçok insana ilham olacak.

Eserin son bölümlerinde mitolojik ögelerle gerçeklerin güçlü bir bağ içinde olması, yazarın hayal dünyası ve kurgunun başarısıdır dedirtiyor. Tam efsanede geçtiği gibi Pandora’nın Kutusu açılıyor. Bu da eseri bir üst boyuta taşıyor.

Yorum yapın