“Hiçbir şey doğru değil ama her şey gerçek” | Metin Celâl

Ağustos 24, 2025

“Hiçbir şey doğru değil ama her şey gerçek” | Metin Celâl

Ne kadar “kitap okunmuyor” diye yakınsak da ülkemizde çok ve çeşitli kitap yayınlanıyor. Dünya dillerinden çevirilerde de ilk sıralardayız. Böyle olunca da yayın yoğunluğundan bazı yazarlar, bazı kitaplar gözden kaçabiliyor. Judith Hermann’da benim için öyle oldu.

Üstelik ismen bildiğim bir yazar ama bir türlü denk getirip kitaplarını okuyamamıştım. Sosyal medyanın fenalıklarından sık sık söz ediyoruz ama iyi yanları da var. Judith Hermann’ın kitabından haberdar olmam da sosyal medya sayesinde oldu. Yeni adıyla X, sevdiğimiz haliyle Twitter’da Irmak Zileli’nin paylaşımını okuyunca kitabı hemen edinip okuma arzusuyla doldum.

Irmak Zileli’nin sözünü ettiği kitap; “Birbirimize Her Şeyi Söyleyebilirdik”, usta çevirmen İlknur Özdemir çevirmiş, Sia Kitap’tan çıkmış. Judith Hermann, 1970 yılında Berlin’de doğmuş. Berlin’in doğu – batı diye ortasından bir duvarla ayrıldığı yıllarda  Batı Berlin’de büyümüş. Almanca ve Felsefe yüksek lisan derecesine sahip. Berlin’deki Journalistenschule’de gazetecilik eğitimi almış. Bu eğitim sırasında New York’ta Almanca yayın yapan Aufbau gazetesinde staj yapmış ve Amerika’dayken ilk edebi metinlerini kaleme almış. Öyküyü kendi türü olarak benimsemiş. İlk kitabı, öykülerden oluşan “Yaz Evi, Daha Sonra” (1998) olağanüstü bir ilgi görmüş, çok iyi eleştiriler almış. Hugo Ball ve Bremer Literatur-Förderpreis ödüllerini kazanmış.

2003’de yayınlanan ikinci öykü kitabı Sadece Hayaletler, Ötesi Yok” eleştirmenlerin yüksek beklentilerini bir ölçüde karşılayamamış. Sanıyorum ilk kitabın büyük başarısı bunun nedeni. Eleştiriler olumsuz olsa da okurdan karşılık bulmuş olmalı ki bu öykülerden bazıları 2007 yılında sinemaya uyarlanmış. 2009 yılında, uluslararası beğeni toplayan beş kısa öyküden oluşan “Alice” yayımlanmış. Alice, beş adamın ölümü hakkında beş bağlantılı öyküden oluşuyormuş ve her öykünün ortak bir kahramanı varmış: Alice.

Judith Hermann’ın dokuz kitabı, on ödülü var. Kitapları 22 dile çevrilmiş. Son kitabı da bir roman; “Birbirimize Her Şeyi Söyleyebilirdik”. Roman, Judith Hermann’ın 2022 baharında verdiği Frankfurt Edebiyat Konferansları’na dayanıyor. Bu konferansla Wilhelm Raabe Edebiyat Ödülü’nü, kitaplaşınca da 2023 Wilhelm Raabe Edebiyat Ödülü’nü kazanmış.

“Birbirimize Her Şeyi Söyleyebilirdik” roman olarak tanımlanmış ama aslında yazarın,  Judith Hermann’ın anılarından oluşuyor. Bu anılar belli bir düzen içinde akmayan, daha çok çağrışımsal diye niteleyebileceğimiz parçalardan oluşuyor. Anılarımızı anlatırken nasıl o olaydan öbürüne, bu kişiden diğerine atlarsak öyle anlatıyor ve zamanda da ileri ve geriye sıçramalar yapabiliyor. Geçmişi anımsamasına neden olansa uzun yıllar haftada birkaç gün gittiği, sonra ilşikiyi kestiği psikiyatrisiyle karşılaması ve o terapi sürecini anımsaması. Bu da bana kitapta anlatılanlar terapi seanslarında anlatılanların birleşimi mi diye düşündürdü. Çünkü kendini iyice deşiyor. Tabii ki her terapi seansında anlattığını notlayıp kitaplaştırdığını sanmıyorum ama kitabın yapısı öyle düşündürdü. Çağrışımlarla anılar birbirine bağlanıyor ve Judith Hermann’ın çocukluğu, aile bağları, büyük anneler ve büyük babaları ile ilişkileri, evin bütün yükünü sırtlayan annesi ve oldukça farklı bir kişilik olduğu anlaşılan babasıyla bağları, ailesi olarak benimsediği arkadaşlarıyla zamanla gevşeyen ilişkileri, ortadan duvarla bölünmüş Berlin, deniz kenarında geçen yazlar, covid günleri konuları oluyor.

Zor bir çocukluk dönemi olmuş ve o zamanlar yaşadıkları geleceğini belirlemiş. Çocukluk ve daha sonrasında yaşadıklarını samimi bir dille ve cesurca anlatmış. Sırlarını açmış.

Judith Hermann bu anı parçalarını ustaca birbirine bağlayıp akıcı bir anlatı oluştururken kendi yazarlık öyküsünü, eserleri ile yaşam öyküsünün ilişkisini, daha doğrusu bağlarını, yaşadıklarının yazdıklarına nasıl yansıdığını da anlatıyor. Yaşadıklarını, anılarını yazıya dökerken nasıl bir değişimden geçirdiğini de içtenlikle anlatıyor. Yazdıkları kendisi ve yaşamı hakkındadır ama nihayetinde bir anlatıya, öyküye romana dönmüşlerdir ve bu dönüşümü de ele alıyor Judith Hermann. Yazanlar, yazmak isteyenler için de ilgiyle okunacak, dersler çıkarılacak bir kitap “Birbirimize Her Şeyi Söyleyebilirdik”.

Tabii ki bir hayar yazılanlara ne kadar yansır, yazıya geçerken ne kadar değişir, diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bir başka soru da anılarımız ne kadar gerçeğe yakın? Ne kadar doğru? Geçen zamanla onları belleğimizde ne kadar değiştiriyoruz. Yazıya geçirirken ne hale sokuyoruz?

“Birbirimize Her Şeyi Söyleyebilirdik” hangi açıdan yaklaşır, hangi niyet ya da bakış açısıyla okursanız okuyun etkileyici bir eser. Günümüzün çoğu yazarında bulamadığımız edebi tadı kendine has bir üslupla okuruna iletiyor, metne bağlıyor. 158 sayfalık kısa bir kitap. Bir oturuşta da okunabilir. Ama hemen bitmesin istedim ve ara vererek, içime sindire sindire okudum ve beğendim. Judith Hermann’ın diğer kitaplarını da merak ettim, okuyacağım. Bütün eserleri Sia Kitap’tan çıkıyor.  

*  Birbirimize Her Şeyi Söyleyebilirdik, Judith Hermann, çev. İlknur Özdemir, Sia Kitap, Ocak 2025.

Yorum yapın