
Dedektif Kadınlar serisinin ilk kitabı olan Çok Şekerli Ölüm Eksik Parça Yayınlarından yeniden okurlara sunuldu.
İlk baskısını okuyamadığım için yeni baskıyı büyük bir merakla okudum. Ayşe Erbulak’ın mizahi dili diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserde de mevcut. Kitabı hem akıcı kılması hem de gerilimi azaltması bakımından belki de birçok okur için aranan bir üslup. Erbulak eserlerini polisiyenin vazgeçilmezi silah, kan ve karanlık atmosferden uzak yazması hatta zaman zaman kurguyu eğlenceli hale getirmesi polisiye türünü başka bir boyuta taşıyor belki de. Karakterlerin sosyal, psikolojik durumlarına uygun diyaloglarla ilerlemesi kitabı okunur kılıyor.
Çok Şekerli Ölüm ağırlıklı olarak İstanbul’da geçiyor. İki olayın paralel ilerlemesi okurun merak seviyesini yükseltiyor. İki kadın dedektif Zeynep ve Meral baş kahraman olsa da Oktay – Demet, Mehmet- Aslı bir eksen de Serdar- Fatoş diğer eksende ilerleyen kahramanlar. Bu iki eksenin nasıl ve ne zaman yollarının kesişeceği baştan sona kadar okuru merakla ilerletiyor. Kitabın sonlarına doğru olayların hızlanmasıyla sonuca ulaşmamız, Bodrum’da gerçekleşiyor.
Ayşe Erbulak bu eserinde polise romanların temeli olan bir cinayetin peşinden koşturmaktan çok daha ötesini yaptığını düşünüyorum. Toplumsal bir olaya dikkat çekiyor en temelinde; insan kaçakçılığı. Bu iş için o azılı çetelerin çaresiz insanları nasıl kullandıkları, nasıl acımasızlaştığı ve insanları nasıl gözü kara yok ettiklerini. Bence Erbulak burada önemli bir tespitte bulunuyor. İkinci olarak vurgulamak istediği; insan ilişkileri. Yakın görünen insanların ne sırlar paylaştığı, bu sırlar ortaya çıkacaksa kimin kimi alt edeceği kurgunun içinde. Zeynep ve Meral birbirinden başka iki insan Medcezir Dedektiflik adını verdikleri çalışma alanlarında birbirlerine ne kadar açık ve hoşgörülüyse diğer kahramanlar o kadar gizemli ve nefretle birbirine bağlı. Kimin ipi kimin elinde, su gibi akan kurgunun içinde. Oktay neden öldürüldü? O güzelim manken Demet, kocasının yasını tutamadan neden öldürüldü? Mehmet’le Aslı’nın suskunluğu neden? Ortada bir sır mı var? Erbulak’ın merkeze koyduğu cinayette asıl önemli olan cinayetin sebebidir. Bu eserde de diğer eserlerinde olduğu gibi altını çizmek istediği insanların psikolojik sorunları, travmaları, kişisel egoları ve nefretleridir okura verilemek istenen.
Her eserde olduğu gibi masum olan saf karakterler de var. Fatoş böyle bir karakter. Erbulak burada da insana dair önemli bir sorunun altını çiziyor. Bedeniyle barışık olmayan bu kahraman en zor anında bu konudaki eleştiride yıkılıyor. Oysa bundan çok daha vahim olan konu var: eşinin hırsı ve sahtekarlığı.
Toplumsal olayla birlikte kişileri, aile ilişkilerini hem asıl kahramanlar hem yan kahramanlar üzerinden ince, mizahi diliyle ustalıkla veriyor Erbulak, okuruna. Elçin ve Berna tipik iki yan karakter.
Çok Şekerli Ölüm, sadece bir polisiye roman değildir. Toplumsal olayların da dile getirildiği insan ilişkilerine ve insanın kendiyle olan ilişkisine varana dek incelikli bir romandır kanımca. Bu anlamda sadece polisiye severlerin değil insana dair romanları da merak edenler için okunmasını öneririm.

















