Yazarın Odası: Gönül Çatalcalı | Meltem Dağcı

Aralık 12, 2019

Yazarın Odası: Gönül Çatalcalı | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Gönül Çatalcalı’yı, yakın arkadaşı Nevzat Süer Sezgin’le  konuştuk.

1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Yazılarını genellikle çalışma odasında yazar. Ancak yazdığı öykü veya romana son noktayı koyuncaya kadar, o mekânlar, kahramanlar hep onunladır. Karakterleriyle arkadaş olur. Anılar… Öyle çok ki… Örneğin “Eşiktekiler” romanını yazarken eşine romandaki erkek karakterin ismiyle seslenmesi unutamadığım bir anımdır.

2)  Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Biz okuduğumuz kitaplar hakkındaki düşüncelerimizi paylaşır, birbirimizle kitap ve düşünce alışverişini sürekli yaparız. Gönül Çatalcalı çok coşkulu bir insandır. Bir şeyi kafasında kurguladığı zaman bana gelir ve büyük bir coşkuyla anlatır. Anlatırken yerinde duramaz, sürekli bir koltuktan diğerine geçer, en sonunda kalkar yere oturur ve anlatmaya devam eder. En sevdiğim hali, bir eseri yaratmaya başladığı bu ilk günleridir. Onun derin bir dilbilgisi birikimi vardır. Ben yazılarımı, sunumlarımı ona okutmadan gün yüzüne çıkarmam, o da yazdıklarını bana göstermeden ortaya çıkarmaz. Bizim muhabbetimizin yüzde doksanı edebiyattır.

3)Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Özellikle kurgulama sürecinde uzun uzun tartışırız. Eserin kurgusuna ve karakterlerin özelliklerine ait, katkı anlamındaki önerilerime çok değer verir. Konu hakkında kaynak kitap önerilerimi ciddiye alır. Hiçbir eserinin konusunu iyice araştırmadan yazmaya başlamaz. Metinlerini birkaç aşamada okutur bana, önerilerimi alır. Eseri yayınevine gitmeden önce büyük bir heyecanla son halini okuyup bitirmemi ve onaylamamı bekler. Büyük bir kuşku ve korkuyla yanıtımı beklediğini anlatır,  “Nevzat Ablacım, kitap sizden geçerse, yayınevinden haydi haydi geçer” der ve benim düşünceme verdiği önemi özellikle vurgular.  

4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Çalışma odasını da evinin diğer tarafları gibi çok özenle yerleştirmiştir. Düzensizliği hiç sevmez, yerinde fazla duramayan bir insan da olduğu için, sık sık masa başından kalkıp bazı kitapların, ilginç objelerin yerlerini değiştirdiğini biliyorum. Sanırım bu ona soluk aldırır. Kocaman kulplu cam bir fincanda çayı, çoğu kez içilmeden soğusa da her zaman yanındadır. Bazen çay dolu iki koca fincan yan yana durur. Bildiğim kadarıyla müzik dinlemez çalışırken, sessizliği tercih eder. İç sesleri yeter ona.

5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Son çıkan kitapları takip eder, alır, okur. Irmak Zileli’nin “Bozuk Saat” adlı romanını okudu son zamanlarda. Latife Tekin’in “Sürüklenme” ve “Manves City” adlı kitaplarını arka arkaya bitirdiğini ve çok beğendiğini biliyorum. Şu an elinde Elif Şafak’ın son romanı, “On Dakika Otuz Sekiz Saniye” var.

edebiyathaber.net (12 Aralık 2019)

Yorum yapın