“Ya dibe vuracaktım ya sanatçı olacaktım” | Zuhal Demirarslan

Aralık 31, 2018

“Ya dibe vuracaktım ya sanatçı olacaktım” | Zuhal Demirarslan

İki büyük sanat adamı ve düşünür. Biri 20. yüzyılın en önemli yönetmenlerinden biri olarak gösterilen Parajanov, diğeri kavramsal sanatın dünyadaki önemli isimlerinden Sarkis. Hiç tanışmasalar da birbirine çok bağlı bu iki sanatçıyı Pera Müzesi’nde bir araya getiren ise kuşkusuz sanatın gücü.

Pera Müzesi’ndeki “Parajanov, Sarkis ile” sergisi efsane yönetmenin yurt dışındaki en geniş sergisi olma özelliği taşıyor. Sergiyi gezerken Parajanov’un gelenekselden bugüne ürettiği birbirinden sıra dışı eserlerinin yanısıra onun eserlerini güncele taşıyan Sarkis’in yerleştirmeleri de insanı büyülüyor. Müzenin 5. katından yerleştirmeleriyle Parajanov’u selamlayan Sarkis’le sohbet ettik. Sanatçının Sayat Nova adlı filmini 11 eski tip monitöre bölerek birbirinden eşsiz kilimlerle monitörlerin üstünü örten Sarkis, “Müzenin bu katındaki siyah perdeyi açarak İstanbul’un muhteşem manzarasını içeriye davet etmek ve bir kilimle Parajanov’un ayaklarına sermek istedim” diye anlatıyor. Bu sergideki detaylardan önce aslında Parajanov’un Sarkis’in işlerine nasıl ve ne zaman dahil olduğuna bakmak lazım. Ama öncesinde Parajanov’u çok iyi tanımayanlar için ondan biraz bahsedelim.

Parajanov 1924’de Tiflis’de doğar. En önemli yapıtlarından Sayat Nova’yı 1968’de tamamlar. Dönemin Sovyet yönetimini eleştirdiği eserlerinden dolayı 1973’de tutuklanan sanatçı, dünyaca tanınan birçok sanatçının da protestolarıyla tutukluluğunun dördüncü yılında serbest bırakılır. 1984 yılında Gürcistan hükümetinin yardımlarıyla rejim tekrar film çekmesine izin verir ve sanatçı Sayat Nova’dan tam 15 yıl sonra “Legend of suram fortress” ile birçok ödül ve saygınlık kazanır. 1998 yılında yaptığı “Ashik Kerib” adlı eserini yakın arkadaşı Andrey Tarkovski’ye adayan sanatçı, 1990 yılında son başyapıtını yarıda bırakarak yaşama veda eder. Son eseri “Parajanov: the last spring” ise arkadaşı Mikail Vartanov tarafından tamamlanarak sinema tarihindeki yerini alır.

Parajanov’un hapisteki yıllarında sinema yapamadığı için ürettiği çizimleri ve kolajları günümüzde sanat eserleri olarak sergilenmeye devam ediyor. Pera Müzesi’ndeki “Parajanov, Sarkis ile” sergisinde de görsel sanatlar alanında ürettiği eserleri Türkiye’de ilk kez sanat severlerle buluştu. Erivan’daki Parajanov Müzesi Müdürü Zaven Sargsyan küratörlüğünde hazırlanan serginin tasarımını Bülent Erkmen yaptı.

Güncel sanatın en önemli isimlerinden Sarkis’in, Parajanov’u selamladığı yerleştirmeleri ise bu sıradışı sanatçının yapıtları ile bugün arasında bir köprü kuruyor.

Pera Müzesi’ndeki sergide beni asıl büyüleyen, gerçek hayatta hiç tanışmamış iki sanatçının sanat sayesinde bir araya gelmesi. Sarkis’in sanat tarihinde tutkuyla bağlı olduğu bazı isimler olduğunu biliyorum. Matthias Grünewald, Andrey Tarkovski, Edvard Munch, Mimar Sinan ya da Anton Webern gibi. Sarkis çok yoğun bir şekilde, kendisiyle bağ kurduğu bu sanatçıların yapıtlarının kimi yanlarını kendi yapıtlarında yorumlayarak geçmişin belleğini bugüne taşır. Sanatçı, 1970’lerin sonunda izlediği Parajanov’un “Sayat Nova” filminden o kadar etkilenir ki Parajanov da hiç çıkmamak üzere Sarkis’in hayatının ve sergilerinin bir parçası olur. Parajanov bu sıra dışı filmde, 18. yy’da yaşayan geleneksel ortaçağ gezgini olan ünlü Ermeni ozanı Sayad Nova’nın iç dünyasını sembolik ve imgesel olarak canlandırmıştı. Sarkis’e bu filmden neden etkilendiğini sorduğumda; “Hepimizin bildiği Osmanlı, İran ve Ermeni minyatürleri vardır. Parajanov bu filmi ile minyatürler kadar sade bir dil yarattı. Bu film sadece beni değil çok sayıda sanatçıyı etkiledi. Dili, konuşur gibidir, berraktır. Tüm bunların ötesinde beni esas sarsan, bu kadar acı çeken bir adamın filmlerinde hiç acıyı hissetmezsin. Acıyı dile getirip de “bak ne kadar acı çektim ben” gibi bir söylemi yoktur. İnsanı çarpan da odur.” diye anlattı.

“Ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”

Yaşadığı dönemde hakettiği saygıyı çok geç gören Parajanov ise bir röportajında o yılları şöyle anlatıyor: “Sovyetler Birliği esir kamplarındaki tecrit gerçekten dayanılması çok zor bir durumdu. Asıl trajedi, ruhsal çöküntüye uğrayıp işimi kaybetmek olurdu. Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım. Bu yüzden çizmeye başladım. Bazı ilginç materyaller yarattım, bu tecritteki çizimlerim kaldı bende. Arkadaşlarım bütün o pisliğin ortasında kendi işimle ve ruhaniliğimle inanılmaz bir saflığa eriştiğimi düşünüyorlar. Hapishaneden çıktığımda 800 çalışmam vardı.”

“Hiç tanışmasak da bir yakınım gibi oldu.”

Sarkis ve Parajanov’un aslında isimleri de aynı. Parajanov’un asıl adı Sarkis Parajanyan. Sonradan Ruslar adını Sergei Parajanov olarak değiştirmişler. 2000’lerin başında Erivan’da bir sergi yapması için davet edilen Sarkis o dönemi şöyle anlatıyor: “Erivan’a gittiğimde Parajanov’un Müzesi’ni gördüm. Hapisanede film yapamadığı zamanlarda yaptığı kolajlarını çok iyi bilmiyordum ben. Onları gördüm ve eski bir Ermeni evinde olan müzeyi de çok beğendim. Parajanov’un kolajlarıyla benim ikonalarımın birleştiklerini fark ettim. Benim ikonalarım çerçevenin içine doğarlar, yani bende çerçeve mekan gibi durur. Parajanov’un kolajlarındaki çerçeveler ise içindeki dışarı çıkmasın diye yapılmış gibi duruyor. Bu tür detaylar çok ilgimi çekti. Sonra Sayat Nova’nın çekildiği manastırları gidip gördüm. Sonrasında Parajanov hiç tanışmasak da varlığını her zaman hissettiğim bir yakınım gibi oldu.”

Aşkla yapılmış bir sergi

Sarkis, Parajanov’la ilk sergisini Brüksel’den gelen teklifle Boghossian Müzesi’nde sergiledi. 2015 yılında gerçekleşen bu serginin küratörlüğünü de yapan sanatçı;  “Parajanov’un yapıtlarının sergilendiği iki sergi gördüm ve büyük hayal kırıklığına uğradım. İki sergide de hiç mekan algısı yoktu. Halbuki serginin kendine ait bir mekan oluşturması gerekliliği Parajanov’un filmlerinde de var. Brüksel’deki serginin onun filmlerindeki kompozisyona uygun olmasını istedim. Boghossian’daki mekan bana bir kar manzarasını hatırlattı. Parajanov ve ben bu kar manzarasında bizi sıcak tutacak paltolar giymeliydik. Parajanov Müzesi’nden de 50 adet eser davet etmiştik. Zeminde kilimlerin ısıttığı sekiz monitör Sayat Nova’dan sekiz sekans gösteriyordu. Başka bir salonda Parajanov’un filmlerinin manyetik bantlarıyla yaptığım heykel duruyordu. Serginin atmosferi Parajanov’un filmlerindeki gibi bir kervansaraydaki molayı ya da göçebelik duygusunu hissettiriyordu. Pera Müzesi’ndeki bu sergide de 11 monitör kullanarak Brüksel’deki yerleştirmemi tekrar yorumladım. Ancak diğer sergiden farklı olarak Pera Müzesi’ndeki bir Parajanov sergisi, Brüksel’deki ise ikimizin sergisiydi. Bu yüzden Pera Müzesi’nde ayrı mekanda gösterdiğim yapıtlar tamamen Parajanov’a dönük yapıtlar. Böyle bir sergi konseptinin şimdiye kadar hiç yapılmadığını düşünüyorum.”

Sarkis serginin açılışından sonra çalışmalarını yürüttüğü Paris’e geri döndü. Sohbetimize telefonda devam ederken serginin sosyal medyada da çok ilgi gördüğünü, insanların kilimlerin üzerinde oturup fotoğraflar çektiğini anlatıyorum. Bunları müzeden de duyduğunu ve çok sevindiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor; “Ziyaretçilerin kilimlerin üzerine oturmaları çok hoşuma gitti. Ben tabi kilimlere ayakkabılarını çıkarıp basmalarını isterdim. Bizim kültürümüzde bu var çünkü. Camiye, kutsal yerlere ya da Anadolu’da hala çoğu eve girdiğimizde insanlar ayakkabılarını çıkarırlar. Keşke bu sergide de ziyaretçiler bir ritüel gibi kilimlere basarken ayakkabılarını çıkarsa.”

Sarkis Pera Müzesi’ndeki konseptini Hrant Dink Vakfı’na bağışladı

Sarkis, Pera Müzesi’nde 5. kattaki yerleştirmesinin konseptini Hrant Dink Vakfı’na hibe ederek yine yenilikçi bir duruma imza attı. Bunun nasıl gerçekleştiğini sorduğumda ise şöyle yanıtladı; “Hrant Dink Vakfı bir koleksiyon yapmak isterlerse ne yapılabilir diye düşündüm. Onların yapıtları depolamak için imkanları yok. 5. kattaki yerleştirmemi bir yerden bir yere götürmek için Sayat Nova’nın dvd sini alıp 11 monitöre bölmeleri ve gittikleri şehirde buldukları kilimlerle yerleştirmeyi tamamlamaları mümkün. Rakel Dink çok duygulandı ve şaşırdı tabi. Bu fikir yeni bir şey doğurabilir. Bir konsept hediye etmek fikri dünya için de çok yeni bir olgu.”

Bir sanatçının bir diğer sanatçıya bu kadar sevgiyle bağlı ve bir sergi formuyla yaklaşması sanat tarihinde de ender rastlanan bir durum. Bu yüzden Sarkis’in deyimiyle aşkla yapılmış bu sergi, görenlerin kalbini ısıtan atmosferi ile halkların yakınlaşmasına da yardımcı oluyor. Pera Müzesi’ndeki “Parajanov, Sarkis ile” 17 Mart’a kadar ziyaret edilebilir.

edebiyathaber.net (31 Aralık 2018)

Yorum yapın