Mine Soysal’dan yazma üzerine 10 öneri!

Ekim 15, 2017

Mine Soysal’dan yazma üzerine 10 öneri!

mine-soysal1. Her durum ve koşulda, gerçek olanı anlayabilme önyargısızlığını edinmeli. Gerçekliği, eğip bükecek, bozup yeniden kuracak kadar duyumsayabilmeli; hayatla kendi arasında sürekli yeni oyunlar kuracak kadar hınzır olabilmeli.

2. Herkesin düşündüğüne kuşkuyla yaklaşacak, çoğunluğun baktığı yerde durmayacak kadar başına buyruk; bir gece boynu bükük bir romantik, bir başka gece mağrur bir anarşist olarak uykuya dalabilecek kadar cesur olmalı.

3. İç dünyasıyla dış dünya arasında yerini sadece kendinin bildiği bir elmas kesiği olmalı. Gündelik heveslerini eşiyle dostuyla tüketmeli, yazıya dökmekten geri durmalı. Yazmak için, dünyanın, insanın ve cümle canlının derdini, tasasını aşkla kuşanmaya gücü olmalı.

4. Yalnızlık direnci olmalı. Para kazandığı işten artırdığı kaçamak saatlerde, ailenin, dostların çekiştirmelerine, zevk aldığı şeylerin baştan çıkaran çağrısına kulak tıkayabilmeli; duyularının dahi iş görmediği ağır bir sessizlikte günler ve gecelerce yapayalnız kalabilmeli.

5. Düşünce ve hayallerin arasında günlerce savrulacak kadar tembel, aylarca kapanıp deli gibi yazacak kadar çalışkan olmalı. Bu “tembellik” zamanlarında edebiyatın esaretine zevkle teslim olup en çok kitap okumalı.

6. Hikâyenin usul usul kendini ele geçirmesinden, denemelerde bozguna uğramaktan, dilsel ve imgesel estetikle kavrulmaktan haz duymalı. Hikâyeyi allayıp pullamadan, samimiyetle ve en az sözcükle anlatmalı.

7. Hiç tanımadığı insanlar/canlılar, hiç bilmediği yaşamsal düzlemler canlandırma maharetini coşturmalı; bunu sınamak için, her seferinde yarattığı özgün kurgunun bazen acemi bir oyuncusu, bazen doyumsuz izleyicisi olabilmeli.

8. Kendine hayranlık duymayı bırakmalı, yazdıklarını başkasına aitmişçesine yabancılaşarak okuyabilmeli. Metnindeki pürüzleri, hışırtıları, matlığı, saçmalıkları, gereksiz kuyrukları söküp atmaktan, defalarca yeniden yeniden yazmaktan korkmamalı. Yazdığını okuyan yakınlarının içten övgülerine kulak asmamalı; ama metnini kıyasıya eleştiren bir editörü (elbette olanağı varsa) fazlasıyla ciddiye almalı.

9. Yazmanın benliği soyup, okurun karşısına çırılçıplak çıkarmak olduğunu unutmamalı. Bu “soyunma” halinin derin bir dinginlik, mütebessim bir şaşmazlık gerektirdiğini hep hatırlamalı.

10. Simyacılığa heves etmeli. Altının binlerce yıl bozulmadan kalan ender maddelerden olduğunu unutmadan, edebiyatın altın yataklarında bir ömür tüketmeye sevdalı olmalı…

edebiyathaber.net (21 Ağustos 2014)

Yorum yapın