“Katılım, Bellek, Kamusal Tasarım ve Rolleri bağlamında: Kuzguncuk Bostan Projesi” semineri 23 Aralık’ta

Aralık 22, 2015

“Katılım, Bellek, Kamusal Tasarım ve Rolleri bağlamında: Kuzguncuk Bostan Projesi” semineri 23 Aralık’ta

carsMSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünün düzenlediği Çarşamba Seminerleri’nde 23 Aralık 11.00’de #dayanışma teması kapsamında Boğaçhan Dündaralp konuşacak.

Boğaçhan Dündaralp, kent, metropol gibi katmanlı mimarlık problemleri ve farklı mimarlık ölçeklerine ilişkin çözüm stratejilerini araştırıp, geliştirmeye çalışan Kuzguncuklu bir mimar. 20 yıllık Kuzguncuk Bostanı direniş mücadelesinde aktif bir mahalleli mimarın son 5 yılın deneyimi, üretimleri ve kazanımları üzerinden değerlendirme yapacağı “Katılım, Bellek, Kamusal Tasarım ve Rolleri bağlamında: Kuzguncuk Bostan Projesi” başlıklı sunuşunun tanıtım metninden:

“Kentli olma haklarının ihlal edildiği, birbirinden izole edilmiş, tüketim odaklı, yapay ve homojen peyzaj fragmanlarına dönüşmeye başlayan bir kentiçin kuşkusuz en çarpıcı sonuç, kentlerde alternatif yaşam ve özgürleşme olanaklarının giderek yok edilmesidir. ‘Yer’ duygusunun hissedilebildiği, kendine göre bir hayat ritmi, yaşama biçimi olan, katmanlı, üretken kent peyzajlarının tıpkı kentin doğal kaynakları gibi kaynaklarından kopartılması, yok edilmesi giderek artmaktadır. Kentler kendi kültürel birikimini doğurduğu devinim ve zenginliklerini, etkileşime dayalı ağları ve üretkenliklerini kaybetmektedir. Sosyal ve ekolojik krizlerin kaynağı haline gelen bu ortamda ‘tasarım’, ‘yer’in kendi gerçekliğini yok sayan, yoğun estetizasyon ve yeniden işlevlendirmeyle olageleni meşru kılan bir araç gibi; ‘tasarımcı’ da yaratıcılığı bu yönde teşvik edilen pasif ve uzlaşmacı bir rolde kullanılmaktadır. Kuzguncuk Bostanı’nın hikayesi böyle bir ortamdaki direniş mücadelesidir. Bu hegemonik kent peyzajı üretiminde gücünü ‘yer’ den alan kendi kültürel ve sosyal birikimini kullanarak; kendinin ve kentinin doğal kaynaklarından biri olan ‘bostan’ını korumaya çalışan Kuzguncukluların hikayesi…”

edebiyathaber.net (22 Aralık 2015)

Yorum yapın