Anadolu’nun Tadı Tuzu: Kardeş Mutfaklar | Serkan Parlak

Ekim 18, 2019

Anadolu’nun Tadı Tuzu: Kardeş Mutfaklar | Serkan Parlak

Elimizdeki bu çok özel yemek-anı kitabının yazarları Ayfer Yavi ve Raife Polat Slow Food İstanbul Yağmur Böreği Birliği üyesi. Sihirli sözcükleri: merak, keşif ve öğrenme… Gönüllülük projeleri, eğitimler, etkinlikler derken kendilerini yemek-mutfak-gıda ve tarım meselelerinin ortasında buluyorlar. Öğrenmenin sonu yok.

Slow Food/Yavaş Yemek hareketiyle tanışmaları olduğunu söyleyebiliriz. Zamanla uluslar arası statü kazanan Slow Food hareketi özü itibariyle iyi, temiz ve adil gıdayı savunuyor. Yediklerimiz doğaya, insan sağlığına ve hayvan refahına zarar vermeden temiz biçimde üretilmeli; üreticiler emeklerinin karşılığını adil biçimde almalı ve yediklerimizin tadı iyi olmalı hareketin temel felsefesini oluşturuyor. Temel çalışma alanlarını unutulmaya yüz tutmuş mutfak kültürü, tarım yöntemleri ve biyoçeşitliliği korumak, yerel olanı yüceltmek ve sürdürülebilir kılmak, çevre duyarlılığını artırmak, yiyeceklerimizin kimler tarafından, nasıl üretildiğini bilmek ve bu konularda farkındalık yaratmak olduğunu söyleyebiliriz.

Büyük emek ve mesai gerektiren bu işlerin bizdeki karşılığı olan Yağmur Böreği Birliği ilkokullara yönelik Tohumdan Sofraya eğitim programını dört eğitim yılı boyunca devlet okullarında tamamen gönüllülük prensibiyle uyguladı. Anadolu’ya mübadele ya da göçle gelen halkların yemeklerini görünür kılmak, tatmak, anıları konuşmak amacıyla içeriklerini Ayfer Yavi’nin oluşturduğu bu etkinlikler sayesinde yoğun paylaşımlar oldu. Kültürlerin ortak ve paylaşımcı yapı taşlarından olan mutfak kültürleri ve yemekleri kalıcı biçimde belgelemek gerekiyordu. Nice görüşme, yazışma, konuşma ve araştırmalardan sonra sınırlar çizildi. Yavi ve Polat’ı yoğun emek gerektiren bu nitelikli çalışmaları için öncelikle tebrik etmek gerekiyor. Kültürel mirasımızı korumaya kollamaya ve yaşatmaya yönelik bu nitelikli çalışmaları için kendilerine teşekkür ediyorum. Mübadiller, Adalılar, Boşnaklar, Gürcüler, Lazlar, Araplar, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Sefaradlar… Hepsinin isimleri, yemek tarif ve fotoğrafları, anıları bu kitabı var ediyor, bize gelecek için umut veriyor. Kitabın en büyük keşfinin farklı coğrafyalar ve kültürlere karşılık yemekler üzerinden de olsa birbirimizi fark edebildiğimizi bize göstermesi olduğunu düşünüyorum.

Anılarla sarmalanan bu harika lezzet yolculuğu şu başlıklardan oluşuyor: Güne başlarken, gün boyu, gün ortası, hafif bir akşam, zengin bir akşam, tatlı akşamlar… Yemek kitaplarındaki bildik klişe içindekiler mantığının dışına çıkan şiirsel başlıkların başarılı bir yaklaşım olduğunu belirtmek gerekiyor. Her sayfaya öncelikle tarifi veren kişinin kısa ve özlü bir biyografisiyle başlıyoruz. Ardından aile ve yemeğin kökenine dair öğretici bilgiler geliyor, bu bilgiler anılarla iç içe geçmiş durumda veriliyor. Geçmişe özlem her satırda o kadar belli ki ancak rahatsız etmiyor. Günlük konuşma dili hâkim bu bölümlerde, en az tarifler kadar ilgi çekiyor, dikkatle okunuyor. Yemeklerin fotoğrafları belirli aralıklarla birlikte verilmiş. Tariflere gelince, okuyan herkes mutlaka birkaçını yapacaktır. Ancak lokanta ve restoranlarda ya da ilgili bölgelere yapılan seyahatlerde daha çok tercih edilecektir. Çünkü tarifi verenlerin aile sofralarında mükemmel halleriyle sunulduğu hissedilebilir.

Proust’un Kayıp Zamanın İzinde romanı dendiğinde ilk akla gelenlerdendir. Marcel bir gün çayına kurabiye batırır. Islanan kurabiyenin kokusu bütün bir kayıp zamanın hatırlanmasını, geri alınmasını sağlar. Böylece süreklilik sağlanmaya çalışılır istenç dışı bellek sayesinde. Kardeş Mutfaklar’ı okuduğumuzda böyle olmayabilir ancak az da olsa benzer bir şey olacak, oluyor, kayıp zamanlar tadına bakılan yemekler sayesinde geri çağrılabilir. Süreklilik sınırlı da olsa hissedilebilir. Okuyucular mutlaka bir anısını canlandırmak isteyebilir.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (18 Ekim 2019)

Yorum yapın