Yeni Zelanda’ya göç eden hayvansever bir ailenin öyküsü | Dr. Javanshir Gadimov

Ocak 24, 2018

Yeni Zelanda’ya göç eden hayvansever bir ailenin öyküsü | Dr. Javanshir Gadimov

Türkiye, 20. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa ülkelerine çok göç vermiştir. Bu eser ise Türkiye’den çok daha uzaklara, Yeni Zelanda’ya göç eden bir ailenin öyküsünü anlatıyor. Tabii bir de bu ailenin hayvanları çok sevmesi var. Özellikle de ana karakter “Büyük A.” lakaplı Alp Kuzu, kedileri çok seviyor.

Bu kitap, yazar Murad Ertaylan’ın yayımlanan altıncı kitabı. Yazar, önsözde bu eseri yazarken kendisine Dalai Lama’nın şu sözlerini düstur edindiğini söylüyor: “Bu dünyanın daha fazla başarılı insana ihtiyacı yok. Aksine bu dünyanın acilen ve her türden fazlaca barışçı, iyileştirici, onarıcı, öykücü ve sevgi dolu insanlara ihtiyacı var.” (s. 7)

Murad Ertaylan’ın uzun öykü diyebileceğimiz “Kedileri Daha Çok Seven Adam” başlıklı eseri üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümün başlığı kitabın başlığı ile aynı ve daha çok Kuzu ailesinin Türkiye’den Yeni Zelanda’ya göçünü, yerleşmesini anlatıyor. Peki, Alp, Aliye ve Doğa’dan oluşan bu üç kişilik Türk ailesi neden Yeni Zelanda’ya göç etmiş. Bunu mizahi bir dille hem anlatıcı hem de ana karakter olan Alp şöyle açıklıyor: “Türkiye’deyken Aliye ile birlikte şu tespiti yaptık; doğup büyüdüğümüz topraklardaki mineraller kritik seviyenin altına indi ve sağlıklı fikirler yetiştirmek için ortam fazlasıyla asidik.” (s. 18)

Kısacacı Kuzu ailesi bu yeni topraklara daha iyi bir gelecek, en başta da kızlarının daha iyi bir ortamda yetişmesini istedikleri için gelmiş ve bu kadar zahmete katlanmış. Tabii geride bıraktıklarının acısı da var.

Ertaylan, olayları akıcı bir dille anlatırken, yer yer de okuru güldüren mizahi bir dile başvuruyor. Kitaptan yukarıda yalpan alıntıda bunu gördük. Şimdi de Büyük A. lakaplı Alp Kuzu’nun tanıştığı emlakçı ve Yeni Zelanda yerlisi Kit’i bize nasıl anlattığına bakalım.

“Kit’in, -emlakçımız olan gencin adı bu- yerli olduğunu anlamak için antropoloji okumaya gerek yoktu. İki kapılı buzdolabının enine ve boyuna sahip, sütlü çikolata renginde bir adamla yüz yüzeydim ve gömleğinin yakasından fışkıran dövmeler, hangi ırka mensup olduğuna dair şüpheye yer bırakmıyordu.” (s. 22)

Satır aralarında mizahi bir dille, yaşadığımız toplumun gerçeklerine de değinmekten çekinmiyor yazar. Mesela, kızının Yeni Zelanda’da özel okula gitmesi ile ilgili şu ifade yer alıyor: “Kolej yeni bir müşteri -pardon öğrenci- kazanacaktı, köprüden önce başka çıkış yoktu.” (s. 24)

Yazının başında söyledik. Kuzu ailesi hayvanları çok seviyor. Zaten kitabın ilk cümleleri de okura sahip oldukları hayvanları tanıtmayla başlıyor.  Evde ikisi kedi ve ikisi de köpek tam dört hayvan var.  Ancak bu ailenin sahip olduğu hayvanlar bunlarla sınırlı değildi. Yeni Zelanda’ya gelirken Türkiye’de bırakmak zorunda kaldıkları bir kedileri ve ölen birkaç hayvanları daha var ki, her birinin bu aileye katılma öyküsünü okur kendisi bulacaktır.

“Uzunca bir süredir aile reisliği iddiam yoktu zaten, o görevi kız doğduğu gün devretmiştim. O zamandan beri Aliye Hanım bakar iç işleri ve ekonomiye. Ben dış ilişkiler ve savunmadan sorumluyum.” (s. 82)

Bu sözlerle açıklıyor Büyük A. aile içindeki konumunu ve aile ilişkilerini. İşte “Kedileri Daha Çok Seven Adamın Köpekleri Seven Karısı” başlıklı kitabın ikinci bölümü de Aliye’yi anlatıyor. Alp’in aksine o daha çok köpekleri seviyor. Onun için zaten evde iki köpek var.

Kitabın “İnsanları Daha Çok Sevdiğine Karar Veren Kız” başlıklı son bölümü ise Kuzu ailesinin Doğa isimli kızlarını anlatıyor. Doğa, Yeni Zelanda’ya geldiğinde henüz bir çocuktu. Büyük A., ilk bölümlerde kedi ve köpekleri ile ilgili yaptığı geniş anlatımları bırakarak, bu bölümde kızlarının memleketten uzakta büyümesi, okuması, evlenmesine kadar ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.  Zaten bu ülkeye göç etmelerinin sebebi, biricik kızlarını daha iyi yetiştirmek ve ona daha iyi bir gelecek sağlamaktır.

Murad Ertaylan, bu uzun öyküde okura, zaman zaman mizahi bir dille güldüren, bazen de Türk ailesini gurbette yaşadıklarından dolayı hüzünlendiren bir öykü sunuyor. Eğer siz de hayvanları seviyorsanız -hele de kedi ve köpekleri- keyifle okuyacağınız bir öykü kitabı olarak tavsiye ederim.

Son olarak kitapta dikkatimi çeken bir alıntıyı paylaşmak istiyorum. İyi ve uzun yaşamanın sırrı tam olarak bu olmasa da içinde bir gerçeklik payı vardır.

“Babam der ki, eğer mesleğini aşkla yapmıyorsan çok seveceğin bir ev bul, uzun yaşamanın sırrı budur. Her akşam geldiğinde tüm sıkıntını unutturacak bir yuva kurarsan kendine, ertesi sabah mutlu gidersin işine.” (s. 44)

Murad Ertaylan kimdir?

Murad Ertaylan, 1973 yılında İstanbul’da doğdu. Şimdiye kadar da farklı dergilerde öyküleri yayınlanan yazarın çeşitli öykü yarışmalarında da dereceleri bulunuyor. Murad Ertaylan, ailesiyle birlikte 2009 yılında Avustralya’ya yerleşti. Okuduğum bu kitaptaki öyküde de bir Büyük Okyanus ülkesine göç eden Türk ailesini anlatmayı seçmesinin bir sebebi de bu olsa gerek.

Yazarın kitapları şöyle: “Uykudan Önce”, “Parmak İzlerim”, “Kim O?”, “Define Avı”, “Kağıttan Filo” ve “Kedileri Daha Çok Seven Adam”.

Dr. Javanshir Gadimov – edebiyathaber.net (24 Ocak 2018)

Yorum yapın