Yeni tabulara ihtiyacımız var… | Serkan Parlak

Temmuz 25, 2018

Yeni tabulara ihtiyacımız var… | Serkan Parlak

Ayrıntı Yayınları bilimkurgu dizisinin üçüncü kitabı “Yeni Tabular” geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Kitabın yazarı aynı zamanda senarist -The Crow’un yazarlarından- ve güfteci de olan John Shirley, birçok dergi ve yazardan -William Gibson gibi- övgüler almış, otuzdan fazla bilimkurgu, korku, şehir fantezisi ve karanlık suç romanını da kaleme almış. Bilimkurgu ve sosyal eleştiriyi bir araya getiren “Yeni Tabular” Shirley külliyatına bir giriş olarak da düşünülebilir. Geç kalmış sayılmayız, yakın gelecekte olup bitenleri ele aldığı romanları umarız en kısa sürede çevrilerek okuyucularla buluşur.

Kitapta bir hikâye, iki deneme, bir de mülakat yer alıyor. Açılışı “Tutsaklık Hâli” hikâyesiyle yapıyoruz. Arizona eyaletinin hemen hemen tamamı, endüstriyel cezaevi kompleksine dönüşmüştür ve özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Meksika sınırıyla arasında daha fazla cezaevi yolu, binası ve çitinden başka bir şey yoktur. Kaçmak neredeyse imkânsızdır. Dışarıya çıkılabilirse robot trenle Meksika’ya geçilebilir. Cezaevi hakkında çıkan haberler sansürlüdür, sadece kapalı bölmelerden biriyle ilgili bilgi verilir. İçeride sık sık elektrikler kesilir, klimalar ve kaloriferlerin çalışmadığı olur. Mahkumların kalçalarına takip cihazları yerleştirilir. Canlı ve robotik gardiyanlar, kilit memurları mekânları sürekli kontrol eder. İnsansız hava araçları cezaevi üzerinde gezinip durur. Kaçarken yakalananlar Firari Islah Birimi’ne yollanır, bazıları bilerek öldürülür ya da takip canavarı solucan tarafından ezilirler. Bir kez kaçmayı deneyince geri dönüş de imkânsızdır, borçlar ve çiğnenmiş yasalar cezalarını artırır.

Şirket içeride tuttuğu mahkumlar sayesinde para kazanmaktadır. Haberleri kendileri yaptırır. Gazeteciler meslek birliği dışındandır, sorgulama olmaz. Kongrenin yarısı şirketle bağlantılıdır, lobilere milyonlar harcanır, yanlışlıklar oylamalarla kapatılır. Hem ciddi istihdam sağlamaktadırlar sonuçta. Cezaevindeki her kişi karşılığında hükümetten para alırlar. İnsanları içeride tutmak işlerine gelir. Brezilya, Pakistan, Sudan hatta Çin’le bile anlaşma yapılmış, belki de bazıları siyasi milyonlarca mahkum içeridedir. Çok kârlı bir iştir bu.

Revirdeki klinik hekimin asistanı trans Whore Tense; Rudy -eski bilişim mühendisi- ve Steve’in takip cihazlarını çıkartır, böylece hedef şaşırtır. Her şey ayarlanmıştır. Pazar günü, bakım kapısından çıkıp yürüyerek hafriyat sahasına geçerler. Su borularını birleştirirler. Jilet telleri, havluların yardımıyla güçlükle tırmanırlar, hava kararmıştır artık. Duvardan atlarlar, tek seçenekleri vardır: yol. Yolun öbür yanı duvardır, kuledir, başka binalardır yine. Hendekte boruyla beklerler, birkaç araba geçer, yürürler. Önce İHA vızıltıları duyulur. Sonunda yirmi metre boyunda, bir metre yarıçapında dış derisi iç içe geçmiş tüplerden, kasları önceki şekline dönebilen nikel-titanyum alaşımından oluşan, dahili ısı tabanlı işlem vasıtasıyla büzüşen ve uzayan halkalı varlık lambasıyla solucan görünür. Steve koşmaya başlar, ancak ezilerek öldürülür. Rudy ise teslim olur. ABD’deki en etkin üçüncü internet sitesinde serbest muhabirlik yapan Faye, borç batağında olduğundan, eski sevgilisi destek olmamasına rağmen kendi imkânlarıyla iyi bir haber için yola düşer. Kurallara uygun biçimde cezaevine giriş yapar, amacı gerçekleri göstermek ve ses getirecek iyi bir haber yapmaktır.

Soluk soluğa ilerleyen ve sonunda sürpriz değil bildik gerçekleri tokat gibi bir kez daha suratımıza çarpan etkileyici bir hikâye; ardından kitaba adını veren ve daha iyi bir dünya için yeni tabular öneren zihin açıcı deneme (çevre bilinci, para kazanma hırsı, ayrımcılık, işçi hakları, işkence ve savaşlar konusunda) belki de hikâye olmasa bile yazdığı denemeleri merak ettirecek derecede dünyanın yakın geleceğine dair endişelerini biraz da komik biçimde dile getirdiği ki spekülasyon değil bizzat hayata geçirilen uygulamalar bunlar – kopya bellekler, et yiyerek yakıt üreten robotlar, küresel iklim değişikliklerine bağlı olarak ortaya çıkabilecek çevre felaketleri sonucu özellikle Uzak Doğu’dan göç edecek en az bir milyar insanın yaratacağı şok dalgası, organ nakilleriyle birlikte üç yüz yıl genç kalabilecek zenginler ve benzerlerini dile getirdiği ufuk açıcı “ Kırk Yıllık Cehennem Neden Gerekli?” makalesi… Kapanışı ise samimi bir mülakatla yapıyoruz.

Joh Shirley; bilimkurgu metinlerin olmazsa olmazı yadırgatma efektini etkili biçimde kullanıyor. Dünyanın geleceğiyle ilgili kökleri bugünde gizli gerçeklere biraz geri çekilerek daha derinlikli bakmamızı sağlıyor. Tamam hayatınıza devam edin ancak eğer bir şeyler yapmazsanız, müdahale etmezseniz -özellikle çevre ve güvenlik politikalarına- gelecek kabus gibi olabilir diyor biraz karamsar da olsa: “ …Çoğu kişinin umurunda değil. Hepsi bu. Yani, neredeyse kimsenin umurunda değil aslında…”

Shirley, iyi yazıyor, iyi tartışıyor, sorguluyor ve merak uyandırıyor, yapıtlarının devamı umarım gelir.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (25 Temmuz 2018)

Yorum yapın