Yazarın Odası: Özge Sönmez | Meltem Dağcı

Aralık 5, 2019

Yazarın Odası: Özge Sönmez | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Özge Sönmez’i, annesi Rana Denemeç ile  konuştuk.

1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Yazılarını genelde salonda, bilgisayarında yazar. İlginç bir anının olmasına fırsat vermez ki! Eğer eve misafir gelirse, biraz onlarla vakit geçirip, hemen kendi çalışma odasına çekilir. Misafirler giderken uğurlamaya gelir. Akşam yemeği için sofra kurarım, belki beş kere “hadi kızım yemeğe gel” derim. “Bir dakika” der. Belki yarım saat geçer. Ben karnımı doyururum. Onun yemeği soğur, tekrar ısıtırım.  Çay demlerim. Çayını alır bilgisayarının yanına. “Kızım çayını içsene, soğuyor” derim. Yine, “bir dakika” der, çay soğur. Sonra aklına gelir, bir yudum alır. “Bu çay buz gibi olmuş!” der, gider yenisini alır. Biraz sohbet etmek isterim, havadan sudan konu açarım. “Bir dakika. Çalışıyorum, sonra konuşalım mı?” der. Ancak yazısını bitirince, “Anne ne diyordun sen?” diye bana döner.

2) Kızınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Bana sürekli kitap tavsiye eder. Televizyonda dizi izlediğim zaman bana kızar. “Ne anlıyorsun bunlardan anne? Bak şu kitabı oku.” diye durmadan bana kitap getirir. Eğer bir kitabı yarım bırakırsam beni eleştirir.

3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Bir şiiri tamamen bitirdiğine inandığında hemen bana okur. Bu okumanın kendince kuralları vardır. Sadece kendine odaklanmamı, elimde iş varsa bırakmamı ister. “Ben seni iş yaparken de dinlerim” dediğimde, bana söylenir. Mecbur, bırakırım her şeyi bir kenara. Yakınına bir yere oturmamı ve gözlerimi kapatmamı söyler. Şiirde önemli olan kulakmış ona göre, göz devreden çıkmalıymış. Şiiri okumayı bitirdiğinde bana ne hissettiğimi sorar. Bende kendimce ifade ederim.

4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Kütüphaneyi eve yayar. Evin her yerinde kütüphaneden çok kitap vardır. Asla bana toplatmaz! Toplarsam kızar. Kendi de toplamaz. Gözünün önünde olacakmış. O da yetmez, her şeyi sessize alır. Televizyon, telefon, vs. Beni bile! Örneğin bana telefon gelirse, eliyle “ben yokum” diye işaret eder. İçerideki odada konuşmamı ister. Konuşma uzarsa gelir, kapımı kapatır, gider. O yazarken ona bir şeyler söylememden hiç hoşlanmaz. Ben konuştuğum zaman sözcükler kaçıyormuş. Evde kedi gibi dolaşırım. Yazmayı bitirdiğinde hayatımız bir süre normale döner. Sonra tekrar… 

5)   Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

En son Nihat Behram’ın toplu şiirleri “Ateşi Solumak” ve İoanna Kuçuradi’nin yazılarından oluşan “İnatla ve Umutla, İnsan ve Değerleri Peşinde”yi okuyordu.

Yorum yapın