Yazarın Odası: Aslı Tohumcu | Meltem Dağcı

Ağustos 1, 2019

Yazarın Odası: Aslı Tohumcu | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son dönemde okuduğu kitapları, bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Aslı Tohumcu’yu, yakın arkadaşı yazar Burcu Aktaş’la konuştuk.

1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Aslı, bir köşesine sinip çalışabileceği yer bulmada ustadır. Özellikle mahallede. Yüksek sesli müziğin olmadığı mekânlar tercihidir. Kulaklığını takar, müziğini açar ve yazmaya başlar. Etrafını da ihmal etmez yazarken. Caddeyi, insanları izler, kolaçan eder. Tüm bunlar Aslı ne yazacağını bildiği zaman olur tabii. Eğer ne yazacağıyla ilgili aklı net değilse okuma yapmayı tercih eder. Ya da mahallenin sokaklarında görürüm onu, kulağında kulaklığı yürürken. Yürümekle yetinmediği zamanlar da olmuyor değil. Yazdığı romanın bir şeyiyle kavga ediyor ya da meseleyi aklındaki gibi çözemiyorsa, vallahi de billahi de ev temizliğine girişir. “Evi temizlerken sanki kafamdaki çekmecelerin dağınıklığı da toparlanıyor,” meşhur lafıdır.

Aslı şu sıralar yeni romanını yazıyor. Bu romanı ise daha ziyade evde yazıyor. Çalışma masasının baktığı duvarları nerdeyse baştan aşağıya notlarla doldurdu. Zaman çizelgesi, karakterler, suçlar, cezalar, eldekiler, eksikler… Romana dair her şey duvarda. Yıllardır aynı yeşil masayı kullandığı yetmiyormuş gibi hep kurşunkalemler ve çizgili defterler…  Önce deftere, sonra bilgisayara yazıyor. Yazarken de günlük tutuyor. O gün ne yazdığı, nasıl yazdığı, çözmesi gereken sorunlar, nasıl çözeceğine dair fikri varsa o fikirler vs. Tüm bunları günlüğe not ediyor. Aklınıza bir şey gelmesin, ondan habersiz asla okumuyorum günlüğünü.

2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Okuduğumuz kitapları mutlaka konuşuruz. Ortak olanlarla ilgili tartışma noktaları bulur, birbirimizden ayrıştığımız yerleri keşfe çıkarız. Kitaplarımızı yazarken de gidişatla ilgili mutlaka akıl fikir paylaşımı yaparız. Birbirimizin ilk okuruyuz anlayacağınız.

3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Aslı yazarken aklındakileri ve yazdıklarını açıkça tartışabilen, değiştirebilen yazarlardan. Dolayısıyla her şeyi sorabilir bana. Sınıfına müfettiş gelmiş öğrenci gibi hazırlıklı olmak gerekir. Eğer benim aklım başka yerdeyse Hababam Sınıfı’ndaki gibi “Kaç yaşındasın? 1453. Roma’yı kim yaktı? Anamız…” gibi alakasız cevaplar çıkar ağzımdan. İşte burada da dostluk sağ olsun: bana hiç sıfır vermez Aslı.

4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Masasına oturulmasına, ona ait olmayan bir eşya bırakılmasına dayanamaz. Çalışmaya başlamadan masasını silip toplar. Yazarken bol bol limonlu çay içer. Çay bardağındaki bir dilim limon fazlaca kalınsa canı sıkılır.

Bazen benim gibi yakın bir arkadaşıyla çalışmayı tercih eder. Yazarken en çok David Bowie dinler.

5)   Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Birkaç yıldır yazları Roald Dahl’ın kitaplarını tekrar tekrar okuyor. Elinde şu an Matilda var örneğin. Dahl’ın yaratıcılığını zihin açıcı bulur. Her yaz Ulysses Moore’un günlüklerinden bir cilt okumak moral veriyor Aslı’ya. Bu yaz da okuyacağına eminim. Yeni roman sebebiyle bir dolu adli tıp kitabı elinin altında şu aralar. Akademisyenlerden KHK Öyküleri’ni de aylardır yanında taşıyor, yine roman için. Yatmadan bir doz Hayali Yerler Sözlüğü alır.

edebiyathaber.net (1 Ağustos 2019)

Yorum yapın