Ya şans ya dans! | Mehmet Özçataloğlu

Şubat 13, 2017

Ya şans ya dans! | Mehmet Özçataloğlu

mehmet-fotoŞansa inanır mısınız? Şanslı olduğunuza? Ben şansa inanırım fakat şanslı olduğuma asla inanmıyorum. Nedir bu şans dedikleri peki? Sözlük anlamına baktığımda, “rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi veya kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç, kut, baht, talih, felek” olduğunu okuyorum şansın. Bu anlam doğrultusunda, şanslı olmadığım konusunda haksız olmadığımı düşünmüyorum. Çünkü bugüne değin elde ettiğim kazanımlarda hiçbir şekilde böyle bir etkiyi hissetmedim. Bugün yaşadıklarımın tamamında yoğun bir emek harcadığım doğrudur.

Nereden çıktı bu şans konusu, diyorsanız oraya geliyorum şimdi. Tak Tak Tak Şans Geldi!” Keşke böyle bir şey olanaklı olsaydı, değil mi? Kapı çaldı, bir bakalım. Aaa, şans gelmiş. Oh ne güzel. Ama öyle değil işte. “Tak Tak Tak Şans Geldi” sadece bir kitap adı. Çocuklar için yazmaktan vazgeçmeyen ve vazgeçmeyeceğine inandığım Aytül Akal’ın Redhouse Kidz tarafından yayımlanan kitabı.

Altı öyküden oluşan eğlenceli bir kitap. “Çin Burcu”, “Kutsal Totem”, “Oyun Makinesi”, “Saç Falı”, “Dilek Küpü”, “Şans Tavşanı” başlıklı öyküler çocuklara keyifli anlar yaşatırken, satır aralarından da ince iletiler veriyor.

İlk öykü “Çin Burcu” gerek ders kitaplarında gerekse de çocuklara yönelik kitaplarda sıklıkla karşılaştığımız cinsiyetçi yaklaşımı yerle bir ediyor. Daha en baştan farklı bir bakış açısıyla karşı karşıya olduğumuzu görebiliyoruz. “Babam gömleklerini jilet gibi ister. Bu konuda kimseye güvenmediği için bildim bileli ütüsünü kendi yapar. Sonunda fişi prizden çekip, ‘gömlekler bitti, artık dinlenmeyi hak ettim’ dedi.” Yazar daha öykünün başında bunları yazarak çocuklara da ‘başka bir dünyaya gidiyoruz, gelin bakalım’ diyor aslında. Sonrasında da bir tıkla yapılabilen “şanslı” bir alışveriş sürecini keyifle anlatıyor keyifle okutuyor.

Şansa inanan insanların en çok sığındıkları şey “totem”dir sanırım. Sürekli totem yapma gereği duyarlar. Gerçekten başarılı oluyorlar mı, bilmiyorum. Anlayamıyorum da… Ama şans üzerine kurulu öykülerden oluşan bir kitapta totem olmazsa olmazdı, değil mi? “Kutsal Totem” kitabın ikinci öyküsü. Totem yapmak için ağaca çıkıp da inemeyen küçük kızın başına gelenleri okuyoruz Kutsal Totem’de.

Ve bu denli şanstan söz edip de şans oyunlarından söz etmemek de olmazdı. “Oyun Makinesi”nde tuzaklara dikkat çekip gizlice çocukları uyarmış yazar. Aman ha, sakın, bu tür oyunlardan uzak durun demeden elbette!

“Saç Falı” başlıklı öykü ise ‘şansa, fala inanma, isteklerin için çok çalış’ dercesine saç falına bakan babaanneyi anlatıyor. Onun da kendine göre yöntemleri vardı tabi ki. Bu kadar çok şeyi biliyorsa, onca yaşanmışlığın bıraktığı izlerdendir! “Dilek Küpü” ve “Şans Tavşanı” batıla olan inançlarımızı sorgulatan öyküler. Diğer öyküler kadar keyifli onlar gibi gülümseyerek okunan öyküler.

Dil ve anlatım konusunda söze gerek yoktur yazarla ilgili ama yine de değinmeden geçmek istemem. Sözcükleri özenle seçmek, sözü dolandırmadan anlatılmak isteneni vermek, dili doğru kullanmak ancak böylesi bir ustalıkla olanaklı olur sanırım. Sık karşılaşamadığımız bir örnek. “Tak Tak Tak Şans Geldi!” adlı bir kitapta şansın olmadığının ya da kendiliğinden bir şey getiremeyeceğinin, elde edilebilecek her şeyin akıl ve çalışma ile olabileceğinin anlatılmasına da ne denilebilir ki?

Zarif bir anlatım ve eğlenceli öyküler… Çocuklara geldi. Tak tak tak!

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (13 Şubat 2017)

Yorum yapın