Vargas Llosa’nın “Cennet Başka Yerde” romanı ya da Flora Tristan’ın hikâyesi | Sedat Sezgin

Ocak 17, 2020

Vargas Llosa’nın “Cennet Başka Yerde” romanı ya da Flora Tristan’ın hikâyesi | Sedat Sezgin

“Madam Tristan bir bölücü!”

Tarihe bugünden bakarak ders çıkarabiliriz, hiç kuşkusuz geleceğimizi inşa ederken hatalarımızı azaltabiliriz de, ancak iş kurguya yaslanırsa içinde başka anlamlar da aramalıyız. Mario Vargas Llsosa, Cennet Başka Yerde adlı romanında, nerdeyse iki asır önce yaşamış eşitlikçi, özgürlükçü, kadın hakları savunucusu Fransız yazar Flora Tristan’ın hayatına odaklanır, ki muhtemelen bu aktivist yazarın çetin mücadelesinden yola çıkarak kendimizi, özellikle iktidar ve din temsilcileri karşısındaki duruşumuzu bir kez daha gözden geçirmemizi, yorumlamamızı ve yeniden anlamlandırmamızı istiyor olabilir.

Yapıtta geçtiği kadarıyla, Flora sabahın dördünde gözlerini açar, “Bugün dünyayı değiştirmeye başlayacaksın Florita,” der içinden ve mücadelesine buradan başlar.

Ancak kurguda bile olsa işler öyle kolayca gerçekleşmeyebilir; aksilikler, isteksizlikler her yerde karşısına çıkar. Emekçi derneklerine ya da emekçilerin kısa süreliğine dahi olsa bir araya geldiği yerleri ziyaret eder, kurmaya çalıştığı Emekçi Birliği’nden bahseder, onlara avantajlarını tek tek sıralar, fakat yine de aradığını hemen öylece elde edemez. Kiliseye de gider, sonuçta kilise de diğer birçok dinin inşa edilmiş tapınakları gibi Tanrı’nın yeryüzündeki evi olduğu iddiasını taşıyordu. Piskopos: “Evladım; saf ve soylu hedeflere sahipsin. İnsanlığın çektiği acıları yüreğinde hissediyor ve onları dindirmek için ateşli bir arzu duyuyorsun. Ama…”  Aslında sözlerini alıntıladığım bu piskopos son derece hoşgörülü biriydi, Flora’nın bu zamana kadar karşılaştığı en eğitimli ve sevimli olanıydı da. Yine de kusursuz olmayan bu hayatta her birinin hep bir ama’ları vardı. Flora’nın buradaki suçu ise Katolik olmamasıydı.

Amacım romanı özetlemek değil, fakat istediğim noktaya varabilmem için bunları anlatmak zorundayım. Devam ediyorum. Flora ülkeyi dolaşmaya başlar, amaç daha çok destek bulmak ya da bulabilmek. Sonunda Kusursuz Eşitlik adlı mason locasının kocaman mekânında bir toplantı ayarlanır. İki yüz kişinin balık istifi gibi doluştuğu tıklım tıkış bir mekân. İnsanlara şöyle bir göz atması, umudunun kırılmasına yeterli olur. İnsanları buraya toplamayı başaran kişi, “İyi ama hanımefendi, sizi dinlemek için büyük bir merak besleyen çok insan vardı. Sizden önce şöhretiniz geldi buraya!” diye mazeretini belirtir. Burada okur olarak kısa bir süreliğine mutlu olmuş olabiliriz ve tabii Flora’nın yanıtı da hoşumuza gider: “Benim için şöhretin zerrece önemi yok Mösyö Lagrange. Verimlilik arıyorum ben. Anonim, belirsiz bir kalabalığa hitap ederken nasıl verimli olabilirim ki… Ben insanlarla konuşmak istiyorum, bunun için de onların yüzlerini görmeli, Papa’nın Katolik cemaatin karşısında yaptığı gibi fikirlerimi dayatmak yerine, onlarla sohbet etmek istediğimi hissettirmeliyim.”

Sonrasında dinleyici kitlesi tanıtılır, ancak ilginç olan şu ki emekçilerin sayısı patronların sayısının üçte biri kadardır. Llosa bununla ilgili Lagrange’nin bazı görüşlerine yer verir, destekleme için gerekli paranın ancak patronların cebinde olabileceğinin kesinliği gibi, ancak biz yine de bununla ilgili Llosa’nın başka bir şey demek istediği üstünde de kafa yormalıyız: Patronların her zaman ve her dönemde emekçilerden daha uyanık ya da tehlikelere karşı daha tedbirli davrandığı önsezisi gibi. Konuşma başlar, tartışma da. Ve Flora doğal olarak burada patronların değil, emekçilerin tarafını tutar, tutacakta; amaç Emekçi Birliği’nin adından da anlaşılabileceği gibi patronlar gibi olmasa da, en azından yaşlılıklarında, emekçilerin de sahip olamadıkları güvenceyi bir tür garantiye almaya çalışmak. Ancak tahmin edileceği gibi patronlar buna kızar ve daha zaman varken mekânı terk etmeye başlarlar, zira Flora’dan ve onun düşüncelerinden alabildikleri tehlikeyi sezebilmişlerdir. Ve içlerinden biri kapıdan çıkarken bu bizim ülkenin insanlarının da yabancısı olmadığı bir sözü bağırır: “Madam Tristan bir bölücü!”

Cennet Başka Yerde birçok açıdan değerlendirilebilecek bir yapıt. Ben her sayfasını keyifle okudum. Bir yandan feminist Flora Tristan, öbür yandan Flora’nın anneannesi olduğu ressam Paul Gauguin. Yapıt bir bakıma Gaugain’nin yaşamına ve eserlerinin kaynağına da ışık tutar, ama bu başka bir konu. Flora’ya dönersek yine, acılar ve zorluklar karşısındaki bu kadını hiçbir güç yıldıramaz, kısa yaşamında daima zorluklarla mücadele eder, bölücü diye yargılanmış olsa da boyun eğip din adamların, patronların ve erkeklerin kurmuş olduğu bu düzende köle olmayı asla kabul etmez. Belki bizim de ondan, yapıttaki haliyle çıkarmamız gereken ders ya da anlam budur: Ne olursa olsun mücadele ruhumuzu hiç kaybetmemeliyiz.

Kaynak: Mario Vargas Llosa, Cennet başka Yerde, çev: Saliha Nilüfer, Can Yayınları

Sedat Sezgin – edebiyathaber.net (17 Ocak 2020)

Yorum yapın