“Sayın beyefendi, köpeğiniz elimde.” | Anıl Ceren Altunkanat

Temmuz 1, 2020

“Sayın beyefendi, köpeğiniz elimde.” | Anıl Ceren Altunkanat

Kötülük tahmin edilemez bir şey. Aniden kendinizi içine batmış bulabilirsiniz. Keyifli olduğunuz, güneşin pırıl pırıl parladığı bir günde. Tüm dünyayı, tüm canlıları sevdiğinizi düşünürken. Birden. Sizi içine alıverir; yanlış bir sözle, hızlıca alınmış bir kararla. Kendinizi sevdirmek isterken; sevmek isterken. Bütün güzel duygularınızı kuşanıp bir diğerine el uzatmak isterken… Kaçınılmaz gibidir, belinizden yakalar, soluğunuzu keser.

Ve suç. Bazen kaçınılmazdır. Bazen suçlu olmak kaçınılmazdır.

Bana sorarsanız Patrica Highsmith bunu çok iyi biliyor.

Trendeki Yabancılar’ı ilk gençliğimde okudum. Büyülendim. Hitchcoch elinden çıkan filmi izlediğimde daha da etkilendim. Sonra Ripley’le tanıştım. Filmini izledim – kerelerce. Serinin tamamını okudum – kerelerce. Doyamadım.

Çünkü Highsmith’i farklı kılan çok yan var. Benim için öne çıkan, kötülüğü ele alışı elbette. Karakterlerinin her zerresine sinen ve belki – en çok da Ripley’de – kendini kabul ettiren bir kötülük bu. Herkesin içine düşebileceği bir kör kuyu; bilinçsiz, rastgele, çoğu zaman hedefini aşan bir kötülük.

Bir şaka gibi başlayan öykü cinayetle sonuçlanır; zira herkes acımasızlığa yatkındır.

Köpeğin Fidyesi de böyle bir kötülük ve suç hikâyesi. Kendi eksikliklerini, doymamışlıklarını, içinde ezik kalanı başkasına vereceği, verebileceği acının tadıyla dindiren bir adam. Kötülükte bile korkak, eksik; suçta bile kaçak güreşen bir zavallı. Suçun getirisine değil, başkasının acısının kaynağı olmaya ihtiyacı var. Başkasının acısında varlığını kanıtlamaya.

Ve bu suçun kurbanları…

“Ama hüzün, evin tuhaf boşluğu ve o çirkin sessizlik hiç dinmedi.”

En iyi niyetlerle işe bulaşıp hayatını mahveden bir başkası.

Polisler ve kirli elleri… evet, bunu iyi biliyoruz, değil mi?

“Dünyadaki acının miktarı mide bulandırıcıydı. Peki, neden çoğu insan yaşamaya devam etmek istiyordu?”

Highsmith’in kötülüğü kurgulamaktaki başarısı kuşkusuz insan ruhuna korkusuz, çıplak bakışından kaynaklanıyor. Zira iyi niyete, boşa giden umutlara, pişmanlık ve hüzne de hiç yabancı değil.

“Ardından suçluluk duygusu ve utanç hissetti, sanki diğer insanlara yabancılaşmıştı; çünkü kimsenin yapmadığı ya da yapamayacağı bir şey yapmıştı. Lanetlenmiş, yalnız ve korkunç hissetti kendini ve daha önce hiç tatmadığı bir hüzünle uyandı.”

Ama işler bir kez kontrolden çıkınca, kaçınılmaz olan bir kez derinin altına sızınca hiçbir pişmanlık kurtarıcı olmaz. Suç ve suçluluk kopmaz bağlarla dolanır birbirine; kopmaya çalıştıkça çığ gibi büyür de büyür.

Kötülük nerede biter, suç nerede başlar, bilemezsiniz.

Ziyan olmuş iyi niyetler kalır geride…

“Çok daha iyi şeyler dilemiştim.”

Kaynak: Köpeğin Fidyesi, Patricia Highsmith, çeviren Zeynep Heyzen Ateş, Can Yayınları, Aralık 2018, İstanbul.

Anıl Ceren Altunkanat – edebiyathaber.net (1 Temmuz 2020)

Yorum yapın