Sarphan Uzunoğlu yazdı: Hangi Heidegger?

Mart 22, 2012

Sarphan Uzunoğlu yazdı: Hangi Heidegger?

Kaan H. Öktem, Agora Kitaplığı tarafından yayınlanan Varlık ve Zaman Kılavuzu kitabının ardından şimdi de Heidegger’e Giriş isimli kitabıyla Heidegger okuma girişiminde olanlar için bir rehber sunuyor. Heidegger’in felsefesine kısa bir giriş niteliği taşıyan çalışmanın önemli bir kısmı Ökten’in Heidegger üzerindeki çalışmalarındaki yeni bulgulardan oluşuyor.

Kitabın asıl amacı, Heidegger çalışmaya özellikle yeni başlayanlara rehberlik etmek. Kılavuz yahut rehber niteliği taşıyan kitaplarla ilgili şüpheler elbette anlaşılabilirdir; ama söz konusu olan felsefe ve çeviri olduğunda akademik ve güvenilir bir kılavuzun varlığı her daim açıklayıcı ve bütünleyici bir nitelik taşıyor.

Heidegger’in birçok alandaki yetkinliği ise böyle bir çalışmayı baştan sona zorunlu kılıyor. Çalıştığı alanlar arasında ontoloji, metafizik, mantık, dil, fenomenoloji, tarih sanat ve teknoloji yer alan bir düşünürü farklı kodlarla algılamak için bir yol arkadaşı ihtiyacı karşılanmış oluyor. Heidegger’in ontoloji üzerine düşünceleri Varlık ve Zaman eseri üzerinden irdelenirken, metafiziğe dair görüşleri de çağdaşı ve kendisinden önce gelen düşünürlerle birlikte değerlendiriliyor. Bilindiği gibi varlığa dair görüşleri 1927 yılından itibaren çağdaş felsefenin demirbaşı olan Heidegger’i farklılaştıran da ‘insani varoluş’ ve ‘buralı olmak’ gibi kavramları kullanmasıydı.

Soru işaretleri silinmedi

Kitabın içinde bulunan Heidegger’in kim olduğuna dair kısım Heidegger’i ve kamuoyunda kendisine yönelen fikirlerdeki çeşitliliği algılamak bakımından oldukça yararlı. Mezar taşında şöyle yazıyor Heidegger’in: “Hayatım boyunca yıldızlara yürüdüm, hepsi bu…”  26 Eylül 1889’da Almanya’nın Messkirch kasabasında dünyaya gelen Heidegger’in hayatındaki dönüm noktalarından biri belki de Freiburg Üniversitesindeki teoloji öğrenimini yarıda bırakması oldu. Bu kararının ardından fen bilimleri alanına oradan da doğa bilimi-matematik fakültesine geçiş yapan Heidegger birçok disiplinde bulunduğu akademik yaşamının meyvelerini gelecekte toplayacaktı. Teoloji eğitimini yarıda bırakmasının devamı olan aşamayı ise Birinci Dünya Savaşı’nın son yılında cephede yer alarak geçti. Katoliklikten düşünsel kopuşunu yaşadığı savaş dönemi ise akademik geçmişiyle birleşince Heidegger’e yeni bir dünyanın kapılarını açtı.

Heidegger, 1933 yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine kaydoldu. Bundan üç hafta sonra da Freiburg Üniversitesine rektör olarak atandı. Yaklaşık bir yıl kaldığı bu görev boyunca, üniversitedeki demokratik kurumları yok etti. Kampüsünde tam üç kez kitap yakma “ayini” gerçekleştirildi, siyasi muhalif ve Yahudi öğrencilere şiddet uygulandı. Kendi hocası olan Varlık ve Zaman’ı adadığı Husserl’i üniversite kütüphanesine sokmadığı iddia edildi. Bugün bile Heidegger’in şüpheyle anılmasının sebeplerinin en önemlisi bu.

Hitler’in iktidarı ele almasıyla son kırılmalarından birini yaşayan düşünürün, Hitler’in iktidardan düşüşünün ardından yaşadığı derin prestij kaybı ve tekrar kendine geliş dönemi de kitapta yer alan detaylar arasında…

Heidegger teknolojinin gelişimiyle birlikte şekillenen dünyanın eleştirisini yapmaya yönelmiştir. Bundan ötürü kimi çevreler tarafından erken dönem bir “yeşil” olarak görülmekte olmasının nedeni de bu. Yeniden şekillenen dünyanın eleştirisini yapmasıyla proaktif bir duruş sergileyen düşünürün Hitler Almanyası’nın bir parçası olmaktan bu noktaya gelişi ise soru işaretlerini silmeye pek yetmemiştir.

Dolaylı yoldan Heidegger’in öğrencisi olmak

Ökten’in çalışmasındaki çekici kısımlardan biri de Heidegger’in dolaylı yoldan öğrencisi olma fırsatını bize tanıması.  Kitabın sonunda yer alan ve çizelge biçiminde hazırlanmış kısım Heidegger’in verdiği derslerin programından oluşuyor. Bazıları için ‘deli işi’ gibi gözükebilecek bu kısım akademik bir değer olarak kitaba eklemlenirken, sistematik bir çalışma zemini oluşturmak isteyenler için de fırsat yaratıyor. Zaten Ökten’in çalışmalarının temel niteliklerinden biri de bu çalışmaların akademik bir takip disiplini yaratması açısından destekleyici olmaları. Ökten’in Heidegger Kitabı, Varlık ve Zaman Kılavuzu  gibi kitaplarının serisine eklediği Heidegger’e Giriş Heidegger felsefesinin kapısını yeni çalacak olanlar için bir şans.

Tanıtım bülteninden

“Varlık ve Zaman” çevirisiyle ve Heidegger'e ilişkin telif kitaplarıyla bilinen Kaan H. Ökten'in bu çalışması, Heidegger'in felsefesine kısa bir giriş niteliğini taşıyor. Kitapta Heidegger'in hayatı, ilk eserleri, Marburg ve Freiburg üniversitelerindeki dersleri ve bizzat yayınladığı kitapları özetlenmiştir. Kitabın son iki bölümünde Heidegger'in yapıtı tablo şeklinde sunulmuş ve ileri okuma yapabilmek için küçük bir kaynak önerisine yer verilmiştir…

erlik m � k 8� @ g yahut rehber niteliği taşıyan kitaplarla ilgili şüpheler elbette anlaşılabilirdir; ama söz konusu olan felsefe ve çeviri olduğunda akademik ve güvenilir bir kılavuzun varlığı her daim açıklayıcı ve bütünleyici bir nitelik taşıyor.

 

Heidegger’in birçok alandaki yetkinliği ise böyle bir çalışmayı baştan sona zorunlu kılıyor. Çalıştığı alanlar arasında ontoloji, metafizik, mantık, dil, fenomenoloji, tarih sanat ve teknoloji yer alan bir düşünürü farklı kodlarla algılamak için bir yol arkadaşı ihtiyacı karşılanmış oluyor. Heidegger’in ontoloji üzerine düşünceleri Varlık ve Zaman eseri üzerinden irdelenirken, metafiziğe dair görüşleri de çağdaşı ve kendisinden önce gelen düşünürlerle birlikte değerlendiriliyor. Bilindiği gibi varlığa dair görüşleri 1927 yılından itibaren çağdaş felsefenin demirbaşı olan Heidegger’i farklılaştıran da ‘insani varoluş’ ve ‘buralı olmak’ gibi kavramları kullanmasıydı.

Soru işaretleri silinmedi

Kitabın içinde bulunan Heidegger’in kim olduğuna dair kısım Heidegger’i ve kamuoyunda kendisine yönelen fikirlerdeki çeşitliliği algılamak bakımından oldukça yararlı. Mezar taşında şöyle yazıyor Heidegger’in: “Hayatım boyunca yıldızlara yürüdüm, hepsi bu…”  26 Eylül 1889’da Almanya’nın Messkirch kasabasında dünyaya gelen Heidegger’in hayatındaki dönüm noktalarından biri belki de Freiburg Üniversitesindeki teoloji öğrenimini yarıda bırakması oldu. Bu kararının ardından fen bilimleri alanına oradan da doğa bilimi-matematik fakültesine geçiş yapan Heidegger birçok disiplinde bulunduğu akademik yaşamının meyvelerini gelecekte toplayacaktı. Teoloji eğitimini yarıda bırakmasının devamı olan aşamayı ise Birinci Dünya Savaşı’nın son yılında cephede yer alarak geçti. Katoliklikten düşünsel kopuşunu yaşadığı savaş dönemi ise akademik geçmişiyle birleşince Heidegger’e yeni bir dünyanın kapılarını açtı.

Heidegger, 1933 yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine kaydoldu. Bundan üç hafta sonra da Freiburg Üniversitesine rektör olarak atandı. Yaklaşık bir yıl kaldığı bu görev boyunca, üniversitedeki demokratik kurumları yok etti. Kampüsünde tam üç kez kitap yakma “ayini” gerçekleştirildi, siyasi muhalif ve Yahudi öğrencilere şiddet uygulandı. Kendi hocası olan Varlık ve Zaman’ı adadığı Husserl’i üniversite kütüphanesine sokmadığı iddia edildi. Bugün bile Heidegger’in şüpheyle anılmasının sebeplerinin en önemlisi bu.

Hitler’in iktidarı ele almasıyla son kırılmalarından birini yaşayan düşünürün, Hitler’in iktidardan düşüşünün ardından yaşadığı derin prestij kaybı ve tekrar kendine geliş dönemi de kitapta yer alan detaylar arasında…

Heidegger teknolojinin gelişimiyle birlikte şekillenen dünyanın eleştirisini yapmaya yönelmiştir. Bundan ötürü kimi çevreler tarafından erken dönem bir “yeşil” olarak görülmekte olmasının nedeni de bu. Yeniden şekillenen dünyanın eleştirisini yapmasıyla proaktif bir duruş sergileyen düşünürün Hitler Almanyası’nın bir parçası olmaktan bu noktaya gelişi ise soru işaretlerini silmeye pek yetmemiştir.

Dolaylı yoldan Heidegger’in öğrencisi olmak

Ökten’in çalışmasındaki çekici kısımlardan biri de Heidegger’in dolaylı yoldan öğrencisi olma fırsatını bize tanıması.  Kitabın sonunda yer alan ve çizelge biçiminde hazırlanmış kısım Heidegger’in verdiği derslerin programından oluşuyor. Bazıları için ‘deli işi’ gibi gözükebilecek bu kısım akademik bir değer olarak kitaba eklemlenirken, sistematik bir çalışma zemini oluşturmak isteyenler için de fırsat yaratıyor. Zaten Ökten’in çalışmalarının temel niteliklerinden biri de bu çalışmaların akademik bir takip disiplini yaratması açısından destekleyici olmaları. Ökten’in Heidegger Kitabı, Varlık ve Zaman Kılavuzu  gibi kitaplarının serisine eklediği Heidegger’e Giriş Heidegger felsefesinin kapısını yeni çalacak olanlar için bir şans.

Yazan: Sarphan Uzunoğlu – Evrensel (22 Mart 2012)

Yorum yapın